“Bir belirsizlik karşısında tehdit algısı ile tetiklenen, rahatsız edici ve olumsuz bir his.” Olarak tanımlıyor sözlükler. Genelde bir belirsizlikten doğsa da göstere göstere gelen felaketlerde korkuyu oluşturan etkenlerden biridir. Bile bile lades, görünen köy kılavuz istemez gibi atasözleri ile sonucu baştan öngörülebilecek ama ihmalkarlık ve iş bilmezlik sebebiyle görmezden gelinerek yaratılan sonuçlar en büyük korkuları oluşturur. Çünkü aslında siz o sunucun geleceğini bilir ama umursamazsınız, önemsemezsiniz, günü geçiştirip o felaketi öteleseniz de, içten içe o sonuca ve peşi sıra gelecek korkuya vakıfsınızdır. Belirsizlikle gelen korkular olay anının ilk şokunu atlatınca azalırken bile bile içine düştüğünüz korkular an be an büyür. Uzayan korku süreci hesap ettiklerinizin yanına hesap edemediğiniz sonuçları da ekledikçe korkunun esiri olur çıkarsınız.
İnsan hayatının pek çok duygusundan biri olan korku, hayatınız boyunca kaçtığınız ama illaki bir gün içine düştüğünüz bir duygu. Eğer hayatınız çok mutlu ve huzurlu geçiyorsa bu monotonluktan sıkılıp korku filmleri izlersiniz. İnsanoğlu içten içe korkuya muhtaçtır demek ki. Peşinden koştuğu, aradığı bir şeydir. Yoksa her yıl korku filmlerine bu kadar büyük bütçeler ayrılmaz, korku filmleri bu kadar çok rağbet görmezdi. Her ne kadar pek çoğumuz mantıklı düşünürken korku duygusundan uzak durmaya çalıştığını düşünse de içgüdüsel ihtiyaçlar sizi o korkuyu aramaya ittiği inkar edilmez bir gerçek. Bu açıdan baktığınız zaman yazımın başında kategoriye ayırdığım korku tipleri doğru bir tespit şeklinde açıklık buluyor.
Peşinden koştuğumuz korkular tıpkı sözlüklerde geçtiği gibi belirsizlik karşısında oluşan korkular. Her ne kadar klişelemiş korku temalı filmlerde, korku anının ne zaman geleceğini hissetseniz bile o an yine de korkarsınız. O anı hiç bir zaman doğru anda yakalayamazsınız. Geleceğini bildiğiniz korkularsa hayatınızın bir parçası olur. Yemek düzeninizi bozar, uyku düzeninizi bozar, neşeniz kaybolur, sıkıntılarınız artar. İşte bu sebeple o korkuyu atlatmak için atacağınız adımlarda da hatalar yapmaya başlarsınız. Durumu kurtarmak için söylediğiniz sözlerin ne kadar saçma olduğunu, hatta belki suskunluğunuzda bile doğru anı seçemeyip susarak korkunuzu büyüttüğünüzü görürsünüz. Ve sonuçta panikle birlikte çözülme başlar ve artık o korkunun esiri olursunuz. İşte o zaman anlarsınız görmezden geldiğiniz her ihmal o korkuyu besleyip büyüten yemdir. Siz o korkuyu ellerinizle beslediniz. Şimdi oturup ağlamanın hiç bir önemi yok. O korku büyüdü ve odanızdan içeri girdi. Artık onunla yaşamayı öğrenmek zorundasınız.