Her tatil kendi hikayesini barındırır içinde. Gidilen yer, gidilen zaman aynı olsa bile her seferinde farklı bir hikaye vardır. Bu yıl ki tatilimizi farklı zamanda farklı bir mekanda planladık. Yıllardan beri gitmek istediğimiz ama bir türlü fırsatını bulamadığımız bir yerdi Adrasan. Kız kardeşim ve ailesi bir kaç yıldan beri yaz tatillerini burada değerlendiriyor ve her seferinde bize ballandıra ballandıra anlatarak birlikte gitmeyi teklif ediyorlardı. Biz çadır kampı seven bir aile olsak ta bu yıl bu alışkanlığı yıkarak onların referansı ile Antalya Adrasan’da Bungalov Apart tarzı hizmet veren Portakal Bahçesi’nde taaa nisan ayında rezervasyonumuzu yaptırmıştık. 5 Ağustos tarihli girişimize baya uzun bir süre olduğu için bize anlatılanlarla üst seviyeye çıkan beklentileri yaptığım araştırmalarla daha da yukarılara taşımıştım.

Nihayet vakit gelip Portakal Bahçesi’ne gidiş zamanı geldiğinde dört aylık incelemlerin sonucunda hayatımda ilk kez gittiğim mekanı elimle koymuş gibi bulabildim. İşletmenin sahibi Ömer Zırh kardeşim ve işletmenin mutfağından sorumlu olan İbrahim kardeşim kapıda karşıladı bizi. Mekana Adana’dan gelecek olan kardeşimin ailesi ile aynı anlarda orada olmak için zaman ayarlaması yaparak yola çıkmamıza rağmen onların arabasının arıza yapması sonucu gecikmelerinden dolayı biz erken vardık ve sabah kahvaltısına yetiştik. Açık büfe kahvaltı konseptindeki mekanın önce mükemmel ortak alanında yapılan mükemmel kahvaltısı ile başladık tatilimize.

Mekanı uzun uzadıya övecek çok şey var ama her şeyden önemlisi, başta işletme sahibi Ömer kardeşim olmak üzere içeride çalışan herkes sizi evinizdeki gibi rahat ettirmek için var gücüyle çalışıyorlar. İnanılmaz sakin ve huzurlu bir ortamda olduğunuzu hemen hissediyorsunuz. Güzel bir kahvaltının ardından yol yorgunluğumuzu atmak için odamıza çekildik. Tertemiz ve her türlü ihtiyacı karşılacak düzeyde bir bungalov eve yerleştik. Arabalarındaki arızaları hallederek geçte olsa bize katılan kardeşim, eniştem ve yeğenlerim de bize katılınca tatilimiz tam anlamıyla başlamış oldu. Tabi yorgunluğu attıktan sonra ilk yaptığımız şey çok fazla methini duyduğumuz Adrasan’ın denizini test etmek oldu. Deniz’de kalmayı çok sevmeyen biri olarak şöyle özetleyebilirim ki sabah erken saatte, öğle saatin, öğleden sonra ve hatta hayatımda ilk kez gece olmak üzere günün her saatinde denize girdim ve saatlerce kaldım. Hayatımda bu kadar yüzdüğümü hatırlamıyorum. İnanın hiç çıkmak istemiyorsunuz.

Amaaaa bize bir hafta harika bir tatil yaşatan Portakal Bahçesi ile ilgili söylenebilecek en önemli nokta kuşkusuz ki İbrahim Şef’in yemekleridir. Akşam yemeği için gündüzden siparişi alan İbrahim Şef, sizin istediğiniz ana yemeği çeşit çeşit mezeler ve salatalarla tamamlayarak öyle bir sofra kuruyorlar ki önünüze yemeğe nereden başlayacağınızı şaşırıyorsunuz. Yemekten sonra tatlısı, karpuzu kavunu ne isterseniz var. Hani bir kuş sütü eksik derler ya, gündüzden Ömer’e sipariş etseniz eminim onu da bulur getirir. Tam anlamı ile müşteri odaklı bir yaklaşımla istediğiniz her şey anında yerine getiriliyor. Bu arada kahvaltıdan sonra Arda’dan soğuk kahve istemeyi unutmayın. Ben biraz geç keşfetsem de sanırım arayı kapatacak kadar içmişimdir.

Sonuç olarak çıkış günü geldiğinde yeteri kadar buraya doyamadığımızı ve bir gün daha burada kalarak iznimizin son gününü Aydın’da geçirmemeyi daha mantıklı bularak Portakal Bahçesi’nde geçirdiğimiz gün sayısını altıya yükseltsekte o fazladan bir gün de bizi kesmedi. En nihayetinde biten tatilimizin sonunda Ömer kardeşim ve İbrahim Şef’le helalleşip önümüzdeki yıl tekrar buluşmak üzere sıcakların başkenti Aydın’a geri döndük. Şimdi aklımızda, geçirdiğimiz güzel tatilin anıları ve seneye tekrar Adrasan’a Portakal Bahçesi’ne gitmenin hayali var.