Araştırmacı yazar Aytunç Altındal şüpheli ölümünden önce 2013’te Derin Tarih Dergisi'ne verdiği röportajında yaptığı açıklamaların, değişen dünya düzeniyle birlikte daha anlamlı hale geldiğini düşünüyorum. Bir çok kişinin komplo teorisyeni diyerek küçümsediği bu adam ezberbozan araştırmalarının altını her zaman dolu tutmuştur. Söylediği ve yazdıkları ile dünya ve insanlık tarihinin bilinmeyenlerine farklı bir bakış açısı getirdiğine inandığım Aytunç Altındal’ı rahmetle anarken Derin Tarih Dergisi'ne yaptığı şu açıklamaların tekrar üzerinde kafa yorulması gerektiğini düşünüyorum. “Mustafa Kemal'in hilafeti değil halifelik ünvanını kaldırdığını söyleyen Altındal, Fetullah Gülen'in kendisini halife olarak gördüğünü söyledi. Yazar Altındal, hilafet gelirse BM'de Türkiye'nin 6. daimi üye olacağını ifade etti. 13 Kasım 2013'te aniden, şüpheli bir şekilde vefat eden araştırmacı-yazar Aytunç Altındal, Derin Tarih'e verdiği son söyleşisinde Mustafa Kemal'in İngiliz tehdidiyle hilafeti değil, halifelik unvanını kaldırdığını söylüyor. Altındal'a göre Kürt isyanlarının temelinde “hilafet elden gitti” endişesi vardı. Fetullah Gülen'in kendisini halife olarak gördüğünü de belirtmiş. Vefatından 5 ay önce yapılan bu ilginç söyleşi tarihe not düşüyor. İşte Altındal'ın gündemi sarsacak söyleşisinden bir bölüm karşınızda! Atatürk'ün 'Vasiyeti', Yani Tuttuğu Gizli Notlar Ne Açıdan Önemli? Atatürk'ün gizli vasiyeti adı altında 1980'de bunu ilk defa dile getirdim. Kastedilen, Atatürk'ün siyasî vasiyetidir. Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran kişi nasıl bir gelecek öngörüyor? Devletin ilelebet payidar kalabilmesi için neler gerektiğini düşünüyor? Bunun için kendisinin bazı tasavvurları var. Daha Cumhuriyet kurulalı 15 sene olmuş. Dolayısıyla kastedilen “Makbule'ye 50 lira verin, ötekine 5 lira verin” şeklinde bir vasiyetname değil. Kendi tuttuğu çeşitli kayıtlar, görüşler ve yaklaşık 400 sayfayı bulan, kimisi iki satır, kimisi bir sayfa notlardan oluşan bir külliyat… Bu Notlar İlk Defa İnönü Tarafından Mı Açıldı? Hayır. Bu, bildiğim kadarıyla 1958'den itibaren Menderes'in haberdar olduğu bir durum. Dolayısıyla 1938'de mühürlenerek saklanan bu kâğıtlar 1950'li yıllarda Menderes başbakan, Celal Bayar da cumhurbaşkanıyken onlar tarafından biliniyor olmalı. 1964'te Celal Bayar'a sordum; o da “Böyle bir olay vardır fakat Türkiye buradaki fikirlere hazır değildir” dedi. 1988'de 50 yıl doldu ve açılması gerektiğinde Kenan Evren 25 sene daha yasak koydu. Kızdığım taraf, hep birileri Türkiye ve Türk milleti adına “Türkler buna hazır değil” diyor. Ya kardeşim sen kimsin, niçin durmadan bunu deme yetkisini kendinde görüyorsun? Bu Notları Açıp Okuyanlardan Bir Bilgi Sızmadı Mı Hiç? Menderes'in 1958'de söylediği bir cümle vardır: “Siz isterseniz hilafeti de getirirsiniz.” O dönemde kullanılmayan, kullanılması mümkün olmayan bir cümle bu. Nitekim Menderes laiklikle ilgili yasa ve yönetmeliklerde değişiklikler yapmayı planlıyordu. 27 Mayıs'ın ardından idamı, notu okuduğunun işaretidir. Mustafa Kemal Nutuk'ta Bu Konuyla İlgili Ne Diyor? “Dünyada halkı Müslüman olan üç tane devlet var: Türkiye, Afganistan, İran. İleride bu sayı 40'a, 50'ye çıkarsa bu ülkeler bir araya gelirler, kendi aralarından beş ülkeyi seçerler. Bu beş ülkenin millet meclisleri rotasyon usulüyle hilafeti temsil eder” diyor Mustafa Kemal. Burada “hilafet ilga edildi” sözü var. Oysa ilga edilenin mülga edilmesi gerekir: ancak bu yapılmamıştır. Kaldırılan halifelik unvanıdır, hilafet değil! 1923-24 döneminde Abdülmecid Efendi halife veya padişah olabilecek en son kişidir. Hanedanda sıra onda değil. 1 Kasım 1922'de ne oluyor? Saltanat kaldırılıyor. Nitekim Mustafa Kemal mecliste yaptığı konuşmada “biz saltanata kesinlikle karşıyız, hilafeti savunacağız”, diyor. Bunun eski Türkçe belgesini de ilk defa ben yayınladım. Kâzım Karabekir'in Hilafetin Osmanlı Hanedanından Alınma Planını Önlediği de ifade ediliyor. Bakın, burası karıştırılmasın. Sadece Mustafa Kemal değil, hiç kimse kaldırılmasını istemiyor. Yani Kâzım Karabekir olsun, Fevzi Paşa olsun, herkes hilafet kalsın diyor. Hilafeti kaldırıyoruz dediğiniz anda devreye ne giriyor biliyor musunuz (zaten sonradan girmiştir)? Bugünkü Kürtçülük akımı var ya, PKK demiyorum dikkat, Kürtçülük akımı işte bununla bağlantılı. Çünkü bütün isyanlar hilafetin kaldırılmasından sonraya denk gelmiş ve “dinimiz elden gidiyor, halife olmadan İslamiyet olmaz” tezinden kaynaklanmıştır. Kürtçülüğün en önemli iki temelinden biri hilafet meselesidir. PKK'ya niçin destek verildi? 23 tane Kürt isyanı var; bunlardan 22'si “Hilafet elden gitti” diye din adına yapılan isyanlar. Bir tek PKK'nın olayı Marksist-Leninist. O dönemde PKK çok imam öldürdü. İslam dinini çökertmekle görevli oldukları için destek var. Öteki ayaklanmalarda hemen asın diyorlar. Şeyh Said gibi mesela… Çünkü onlar dindar adamlar. PKK'yı sana getiriyor, Öcalan'ı sana teslim ediyor ama sakın asmayın ha diyorlar. Neden? Çünkü bunlar Allahsız, İslam dinine düşman insanlar. Fransa, Almanya, İngiltere, Amerika ve İsrail, Türkiye'de İslamiyetin etkisini kırmadan hiçbir iş yapılamaz diye düşünüyorlar. BM'nin Görünmeyen Daimi Üyesi Aytunç Altındal konuşmasına BM ile ilgili çarpıcı bir bilgi vererek devam etti; Şu anda belgeler nerede? (Hilafet ile ilgili) Konuyu meclise taşıdık. Cemil Çiçek geçen sene bir açıklama yaptı, “Şu anda bu belgeler emin bir yerde saklanıyor, oraya emanet ettik” dedi. Belgelerin 2013 Aralık'ında açıklanması gerekiyor. Şimdi hilafet bize ne getirir, bizden ne götürür? diye de bir soru sormamız lazım. Ama Mustafa Kemal Paşa'nın öngördüğü şekilde yapılacak bir hilafet. BM'de beş daimi üye var. Orada İslamı temsilen kimse yok. İşte o zaman Türkiye de altıncı ülke olarak orada daimi üye olur. Altıncı ülke İsrail ama göze gözükmüyor. Belgelerin içinden çıksa da çıkmasa da Türkiye bu yola girdi diyorum ben. Çıkarsa eğer Mustafa Kemal'in bu konuda bir projesi olduğu anlaşılacak. Bu üst tasarımı yerine getirebiliriz ki, zaten Dünya İslam Konseyi, İslam Kalkınma Örgütü kurulmuş. 1977'den bu yana şuraları tamamlamışız. İlk İslam Şurası 1977'de Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan zamanında toplanmış. Kim düzenlemiş? Hasan Aksay. 1979'da ikincisi Pakistan'da yapılmış. Tansu Çiller döneminde 3. İslam Konseyi yapılmış. Şuraların tamamlanması lazım. Kaç tane olacağı belli değil. İslam İşbirliği Teşkilatı'nın başına Ekmeleddin İhsanoğlu'nun 54 oy alarak gelmesi de rastlantı değil. Böyle bir proje var ve Nutuk'ta da yer alıyor. O zaman Türkiye bunu tartışsın.