Günümüz siyaset anlayışında, TERÖR DAMGASI yemeyen kimse kalmadı.
Son olarak ta milletin Atatürk sevgisine terör kuşkusu düşürmeye çalıştıklarını gördük.
Sayın Cumhurbaşkanımız, ATATÜRK SEVGİSİNE ATATÜRK İSTİSMARCILARI DAMGASI vurmaktan kaçınmadı. Devamla, “Bu istismarcılar terör örgütleri ile kol kola oluverdiler.” sözü, millette büyük üzüntü yarattı. Devamla, “SOSYAL MEDYA ATATÜRKÇÜLERİ ZIVANADAN ÇIKMIŞLARDIR” dedi.
Siz rahat olun Sayın Cumhurbaşkanım böyle istismarcılar varsa, bu sevgi o istismarcıları boğar, yok eder.
Bu sevgi, milletin DNA’sına işlemiş. Bırakalım bu sevgi bakir kalsın.
Yapmayın. Sizin gibi düşünmeyenler terörist damgası bile yedi. Ne olur, Atatürk sevgisine laf edilmesin.
Atatürkçülük; Sevgidir, Saygıdır. Atatürkçülük, Cumhuriyet teminatıdır. Bayrak, Vatandır. Bazıları, bütün dünyanın methiye yağdırdığı Atatürk’ü sevmeyebilir. Onu içinize sindirmeyenler olabilir. Ama ona hakaret edemez.
Çığ gibi büyüyen bu sevgi kimseyi korkutmasın. Bu sevgi önlenemez. Bu sevgi de, terörün izi yoktur. Kokusu yoktur.
Sayın cumhurbaşkanımızın dediği gibi ATATÜRK, keşke 10 yıl daha yaşasaydı da Cumhuriyet karşıtlarını tamamen temizleseydi.
O zaman, huzur içinde yaşayan bir Türk ulusu olurduk. Aramızda cumhuriyet düşmanı olmazdı.
Şu Gelibolu Belediye Başkanının 10 Kasım’da yaptırdığı Atatürk afişi bir rezalettir. Cumhuriyet insanı bunu nasıl yapabilir?
İçindeki, Atatürk düşmanlığının dışa vurmasıdır. Diledikleri özür acizliklerinin, rezilliklerinin ifadesidir.
Sayın CUMHURBAŞKANIM güzel hizmetlerinizi bu millet minnetle anıyor.
Milletimizin Atatürk sevgisini kimse, istismar etmesin...
Terörün hedefi, Atatürk Türkiye’sidir, Türk milletidir. Hedeflerinin ne olduğunu 86 milyon milletimiz çok iyi biliyor.
ATATÜRK SEVGİSİ ÇOK KUTSALDIR. MİLLETİN ÖZELİDİR. ONU KİMSE SİYASİ MALZAME YAPAMAZ.
**
MANSUR YAVAŞ GERÇEĞİ…
Başarılı çalışmaları ile takdir edilen, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı MANSUR YAVAŞ’ta sonunda Hükümetin Hedefine oturdu.
Çok yazık. Bu, hiç kimse hükümetten bir adım öteye geçmesin anlayışının ürünüdür.
Millet olanca hızıyla ayrışıyor. Bunun vebali devlet temsilcileri ve parti liderleridir. Bu öfke ve kin nerede, nasıl duracak.
Bir kez daha satırlarımdan haykırıyorum. Milletini, bayrağını seven bunları yapmaz. Yapmasın.
Ekrem İmamoğlu’ndan sonra MANSUR YAVAŞ’ta hükümetim hedefine oturdu. Neymiş Cumhuriyet kutlamalarında israf yapmışlar.
Esas araştırılacak, soruşturulacak olan 20 yıldır Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamaktan kaçınanlardır.
Hak, Hukuk, Adalet uygulamalarından ödün vermeyen, okula beslenme götüremeyen, 100 bin fakir öğrenciye aylık 1.100 lira OKUL KANTİN harçlığı veren Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Yavaş, Cumhuriyet Bayramı’nda sanatçılara ödediği ücret için eleştiriliyor, soruşturuluyor.
Nazilli’de bile böyle kültür harcamaları bile milyonları çok geçiyor. Ülkemizin başşehri Ankara’da yapılan bu masrafları siyasi bir amaç için kullanmak çok üzücü.
Başkan suçlamalar karşısında önce sustu. Daha sonra 11 Kasım günü yaptığı basın açıklaması ile kendini suçlayanlara TOKAT GİBİ CEVAP verdi.
ANKA PARKA yapılan 800 milyon dolarlık karşılıksız israfı işaret etti. Daha neler neler.
Bizim masraflarımızın bir iki değil, 15 katını harcayanlar, önce hesabını vermeli. Maalesef, Türkiye son 20 yıldaki israflar bu duruma getirdi.
Bu gelişmeleri ülkem için çok tehlikeli buluyorum. Neredeyse birbirimizin nefes alışına bile tahammülümüz kalmayacak. Cumhuriyet Türkiye’sinde bunlar, bizim gündemimizi meşgul etmemeli.
UNUTMAYALIM ALTIN NEREYE DÜŞERSE DÜŞSÜN ALTINDIR.
**
AH BU SURİYELİLER YOKMU!
AK Parti’nin iktidar olduğu yıllarda Sayın Cumhurbaşkanının sağlıkla ilgili bir demeci dikkatimi çekmişti.
Ne demişti Cumhurbaşkanımız; “VATANDAŞLARIMIZIN HASTANELERDE REHİN KALMA DÖNEMİ GERİDE KALMIŞTIR.”
“Hadi bir vatandaşımız REHİN kalsın da görelim” demişti.
Kısa sürede hastanelerde, milletimize hizmet zirve yaptı.
O günlerden tekrar bu günlere geldik. Sebep olarak sığınmacıları gösterebilirim.
Suriyeliler her şeyi alt üst yaptı. Onlara gösterilen ilgi kendi vatandaşlarımıza gösterilmez oldu.
Bugün ülkemizdeki sığınmacı (göçmen sayısı) 13 milyonu geçti.
Milletimizin huzurunu, tedbirsizlikle kendimiz kaçırdık.
Son olarak, İran’daki 2 milyona yakın sığınmacının sınır dışı yapılacağı açıklandı.
Bunların hemen hemen hepsi de ülkemize gelecek o zaman durumumuz ne olur?
Bir düşünün.
Şimdi vatandaş muayene için hastanelerden, bir ay sonraya zor sıra alıyor. Hükümetin sağlıktaki güzel hizmetlerin arkası gelmedi.
Sağlık sistemimiz çökme noktasına geldi. Şimdi neler olacak göreceğiz.
Ülkemizin göçmen sorunu, BEKA SORUNUDUR.
GÖÇMENLER 7-8 ÇOCUK YAPIYOR, 15 yıl sonra Türkiye ne olur?
Bugün bu tehlikeyi göremeyen devleti yönetenler düşünsün.
UNUTMAYALIM.. GÖÇMENLER, SIĞINMACILAR ÇOĞALDIKÇA, MİLLETİMİZİN HUZURU BOZULUYOR.
**
ÇOCUK KAYIPLARI ENDİŞE VERİYOR!
Son zamanlarda ülkelerde çocuk kayıpları zirve yaptı.
Dünyanın her köşesinde gelişmiş, geri kalmış ülke ayrımı yapılmadan bu olaylar yaşanıyor.
Amerika bu konuda lider ülke.
Resmiyete dünyada, bir yılda kayıp çocuk sayısı 460 bin sayısının üstünde.
Bu sayı, Hindistan’da 96 bin, Almanya’da 100 bin ülkemizde 11 bin rakamları civarında,
Genelde, çocuk kayıpları, çok kısa zamanda bulunursa, kötü bir sonuçla karşılaşılmıyor.
Kayıp çocuk 1-2 gün içinde bulunmadığında, çocuğun yaşama şansı yüzde 8’e kadar düşüyor.
İşte burada gelişmiş ülke, geri kalmış ülke farkı ortaya çıkıyor.
Afrika’nın geri kalmış ülkelerinde, insanlık mevhumu gelişmemiş ülkelerde çocuk istismarları ve çocuk öldürme oranları hızla artıyor.
Çocuklarımıza karşı daha ilgili olmalıyız. İzmir’de meydana gelen olayda 5 evladımızın ölümü, YOKSULLUĞUN VE SORUMSUZLUĞUN ÖRNEĞİDİR. SORUMLUSU HEPİMİZİZ.
Ülkemizde kaybolan çocuklar, ilk saatlerde birinci gün sağ olarak bulunmazsa, yüzde 92 oranında ölmüş olarak bulunuyor.
HATIRLAYIN, daha 3 gün önce 14 yaşında bir kız çocuğu evinden kaçıyor. 4 gün sonra sağ olarak bulunuyor. Çocuk ağlayarak, “Babam beni dilencilik yaptırıyor. Her gün dövüyor. Eve gitmek istemiyorum” diyor.
Yine İstanbul’da 2 yaşında üvey baba elinde, bir çocuğumuz aldığı darbelerle beyin travması geçiriyor. 2 gün YOĞUN bakımda tedavi görüyor.
Narin olayı da bu acılardan birisi. Bu melek çocuklarımıza bunları nasıl yaparız?
BİR AHLAK ÇÖKÜNTÜSÜ YAŞIYORUZ. TOPLUMUN İNSANİ DEĞERLERDE, NE KADAR CAHİL VE GERİ OLDUĞUMUZU GÖSTERDİ.