Bir koşuşturma içindeyiz hepimiz. Asla yetişmeyi beceremediğimiz bir yere doğru hiç durmadan gidiyoruz. Gelen her yeni gün, yeni bir hedefin peşindeyiz. Bu koşuşturmadan kaçabildiğimiz yegane zaman ise uyuduğumuz zaman. Uyku insan bedeni için en önemli ihtiyaçlardan biri. Herkes için farklı uyku alışkanlıkları, farklı uyku düzenleri var. Uykunun en gizemli yönlerinden biri ise gördüğümüz rüyalar. Bilim adamları rüya için çeşitli açıklamalar yapılsa bile bunlar aslında çokta tatmin edici değil. Rüyalar, rutininde bilimsel açıklamaları destekleseler bile bazıları var ki insanı derinden etkileyebiliyor. Aslında hiç olmayan, yaşanmayan şeylerin bir hayal gibi görünmesi bazen gerçekte yaşanan olaylardan çok daha fazla etkileyebiliyor insanları. Açıklanması çok güç, hatta imkansız rüyalar görmüşüzdür hepimiz. Bu rüyalara yorum bulmak için çabalamışızdır. Rüyalar gerçeğin çok ötesinde şeyler aslında. Ama gerçek hayatın içinde de görülebilen rüyalar var. Ya da daha doğru bir tabirle rüya aleminde yaşayan, gerçekle rüyayı birbirine karıştırmış insanlar hiçte azımsanacak sayıda değil. İnsanın kendi hayatı içinde varmak istediği noktaya ulaşma yolu için bu rüyalar kişiyi hedeften en çok saptıran etmenlerden biri bence. Rüya alemine dalıp gerçeklerden uzaklaşınca, bir de bunu inanarak etrafınıza anlatınca komik sonuçlarla başbaşa kalabiliyorsun. Kişinin kendini kandırmasının ve bu yalana kendini sonuna kadar inandırmasının en kolay yolu. Ne zamanki bu yalan rüyalardan uyanıp doğrularla yüzleşince, tatlı rüyalar bitip acı kabuslar başlıyor hayatınızda. Düşünmek insanın var olduğunun kanıtı elbette. Ancak düşünceleriniz gerçek çıkarımlardan uzaklaşmaya başladığı zaman işte tatlı rüyaların esiri oluveriyor ansızın. Hayatınıza kastınız yoksa eğer, geleceğinizi kabusa çevirmek istemiyorsanız, rüyayı sadece gece uykunuzda görün. Sabah olup da ortalık aydınlanınca uyandığınızı, artık hayatınızı gerçeklerin ışığında yaşamanız gerektiğini bilin. Bu sizin daha akılcı ve doğru hedefler belirlemenizi ve o hedefe doğru şekilde gitmenizi sağlar. Malum-u alinizdir ki, bugünlerin telaşı seçim. Siyaset erbabı abilerimiz ve ablalarımız adaylık yarışındalar. Daha aday olmadan önce aday olamaya aday olmak için ceplerinden muazzam paralar veriyorlar. Bu abilerimiz, ablalarımızın içi o kadar görev aşkıyla dolu ki hiç bir maddi karşılık beklemeden paraları saçıyorlar. Elbette demokrasinin özüne uygun bir şekilde herkesin bu makamlara talip olma hakkı var. İşin bu kısmı tatlı rüya kısmı. Uyanıp gerçeğe döndüğümüz anda ise bu talipliğe hakkı olan herkesin parası yok. Tam da burada tatlı rüyalardan uyanıp acı kabuslarlar giriyor devreye. Özünde herkesin eşitliği üzerine kurulu olduğu söylenen sistem o kadar da eşitlikçi değilmiş demek ki. Bunlar ağır konular ben bu işin içinden çıkacak yetkinliğe sahip değilim. O yüzden biraz da aklımın daha da ermediği mecralara geçiş yapayım. En azından saçmalıklarıma bir yenisini daha eklemenin verdiği huzurla zır cahil rüyalarıma çilek kondurabilirim belki. Bu cahilliğimi çok seviyorum. Zira tüm acı kabuslarımı, tatlı rüyalara çeviriyor kendi küçük dünyamda. Bu sayede kendi küçük dünyamın büyük adamıymış gibi davranarak etrafıma caka satabiliyorum. Bu cakanın alıcısı var mı? Vallahi var. Bu alıcıları görünce anlıyorum ki ben kendi küçük cahil dünyamın büyük alimiyim. Evet çok acıklı ve çok ahlaksızca bir konumdan yer bildirimi yapıyorum şu anda. Ama emin olun olduğum yere instagramdan konum atılabilse, instagramın alt yapısı çökerdi. Zira burada çok kalabalığız biz. Bütün kazlar toplandık halay çekiyoruz. Burada enflasyon yok, burada geçim sıkıntısı yok. Burada eşitsizlik adaletsizlik yok. Burada hak etmediğine yancılarıyla birlikte çökenler yok. Yok yok aslında bunların hepsi var da, bunları dert edinecek akla sahip kitle buraya giremiyor. Bu yüzden içinde bulunduğum bu yeri seviyorum. Güneş her doğduğunda acı gerçeklerin ortasına uyanmaktansa, 7-24 tatlı rüyaların içinde geçiriyorum ömrümü. İşte tamda bu sebepten dolayı avaz avaz bağırıyor içim “PADİŞAHIM ÇOK YAŞA”