Karantina Günlüğü
Hüseyin Barış Özsoy
Yakın çevrem iyi bilir ki çok sıkı bir aşı karşıtıyım. pandeminin başından bugüne kadar ne aşı nede test oldum. Yaşantıma eskiden olduğu gibi sevdiklerimle yakın temas halinde geçirdim. Böyle yapmaya da devam edeceğim. Elbette şimdi bana bu sözlerimden dolayı nefret duyanlar olacaktır. Kusuruma bakmayın tüm insani haklar benden yana. Birilerinin kıçından uydurup dünyayı kasıp kavurduğunu iddia ettiği bu kıytırık virüsten korkmak zorunda değilim. Benim tek insani vazifem korkanlara saygı duymak. Bugüne kadar bana ve yakın çevreme ulaşamayan virüs maalesef eşime işyeri baskısıyla yaptırılan, uzmanların bile yüzde 50 doğruluk payı biçtiği yazı tura testinin pozitif çıkmasıyla ilk kez karantinaya girdim ve gayet sağlıklı olmama rağmen hayatımın 7 gününü çaldırdım. Bu 7 günü çok zor geçirdim. Evde ben, eşim, iki çocuğum ve kronik rahatsızlıkları olan annem bu ölümcül virüsü(?) bilimin dediğine göre ayakta atlattık. Olan sadece hayatımızdan çalınan bu 7 güne oldu. Ben ve eşim işimizden, iki çocuğum okullarından ayrı kaldık. Şimdi benim iki çocuğum sözde eşit eğitim haklarından mahrum kalarak diğer çocuklarla sınav yarışına girecekler. Ne için? Bu sorunun cevabı yine duyar kasma zırvalarından öte değil benim için.
Bu 7 günlük karantina süremi evde boş vakit geçirmekle harcarken sosyal medyaya ve gündem haberlerine daha fazla vakit ayırdım. Bu sürede karşılaştığım en korkunç olaylardan biride, bazı hastahane çalışanlarının, benim gibi pandemiye inanmayanlar ellerine düştüğünde onlardan nasıl intikam aldıklarını ballandıra ballandıra anlattıkları twitler oldu. Bu twitleri gördükten sonra ne kadar doğru yolda olduğumu bir kez daha anladım. Çünkü bir insanın hele bir sağlık çalışanının hiç tanımadığı insanlara bu denli nefret duyması pandemi salaklığıyla açıklanamaz. Bana öyle geliyor ki bu kin, suçluluk psikolojisiyle oluşmuş bir pişmanlığın ürünü. Bu insanlar bizim önceden gördüklerimizi, tuzağın içine düşünce gören ve bundan çıkışın olmadığını anlayınca da karşı tarafa saldıran bir zihniyet. Ama maalesef ne yaparlarsa yapsınlar bu tuzağın içinden çıkış olmadığını en iyi onlar biliyorlar. Ölüm korkusuyla sarıldıkları kurtarıcılarının asıl ölümün kendisi olduğunu anladıklarını düşünüyorum. Denize düştüler ve yılana sarıldılar. Şimdi o yılanın karnından çıkmaya çalışıyorlar ama nafile. Siz sırf maske karşıtıydı diye bir insanın boğazına hortum sokarak intikam almaya çalışıyorsanız, bendende o mesleğe kutsiyet duymamı beklemeyin. Pandemi süreci herkes için zordu. Bu yükü sadece sağlık çalışanları çekmiş gibi yapılmasına anlam veremiyorum.Elbette onlara karşı topyekün bir itibarsızlaştırmadan bahsetmiyorum. Allah onlardan razı olsun, sağlığımız için kendi hayatlarından feragat ettiler ama bu sadece onlara has bir durum değil bunu da görmek gerek. Bu toplumun her bir ferdi pandemi kurşunuyla bir şekilde vuruldu. Şimdi yaralarımızı sarmaya çalışırken bu tarz nefret söylemleri ve filleri çok daha yaralayıcıdır. Nasıl yazımın başında dediğim gibi sizlerin inandığına ben saygı duymak zorundaysam sizde bana duymak zorundasınız. Yarı yarıya tutma şansı olan yazı tura testiyle beni katil ilan etmek hiç birinizin haddi değil. Ne ahlaken, nede bilimsel olarak bu aptallığın bir karşılığı yok. Ben attığım her adımı yasal haklarımı kullanarak atıyorum. Sizde öyle yapın ve bunun dışına çıkmayın. Yılanın karnından kurtulamazsınız tamam ama bari yılanın bağırsaklarından arınarak çıkın.
Yorumlar