Geçen hafta Cumartesi günü Nazilli’de play-off maçı oynayan, EFELER 09 SFK ile Eskişehir Anadolu Üniversite takımı, maçı öncesi ilginç bir alavere dalavere olayına tanık olduk. 
Efeler Belediyesi önceki dönem başkanı Mehmet Fatih Atay’ın destek verdiği, başkanlığını avukat oğlunun yaptığı EFELER 09 SFK kulübünün 2. lige terfi play-off maçının Aydın sahasının bakımda olması nedeni ile Nazilli’de oynanması istenir.
Nazilli şehir stadı, Nazilli Belediyesi tarafından bir yıllığına kiralanmış. Kira süresinin dolmasına da daha 3 ay vardır.
Bu maçın Nazilli Şehir Stadı’nda oynanabilmesi için Nazilli Belediyesi’nin izni gerekmektedir. 
Yapılacak iş, belediyeden Gençlik Spor Müdürlüğü’ne bir izin yazısının gitmesidir. 
Ama kraldan çok kral kesilmeyi bilen ve seven, siyasilerden bazıları sayın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu ile Mehmet Fatih Atay’ın aralarının açık olmasından faydalanmak isterler. Sayın Çerçioğlu’nun haberi olmamasına rağmen, siyaset cambazları bu maçın oynanmasına mani olmaya çalışır. Çerçioğlu’ndan, aferin alma hesapları yaparlar.
Kendilerini hem gizlerler hem de YALANA imza atarlar. Ne derler. 
“Nazillispor’un maçları bittiği için, saha bakıma alınmış, spor yetkilileri bu nedenle maçın oynanmasını istemiyor” derler. 
Oysa Sayın Çerçioğlu, kendi işindedir. Olaydan haberi bile yoktur. Sayın Başkan, neden 2. Lig’e çıkacak EFELER 09 SFK’nın bu maçını Nazilli’de oynanmasını istemesin?
Sayın Çerçioğlu, EFELER 09 düşmanı mı? Sayın Çerçioğlu başkanın üzerinden maşallah almak isteyen bu hokkabazların, evdeki hesabı çarşıya uymaz. 
Ortaya, AYDIN MHP İL BAŞKANI HALUK ALICIK çıkar. 
Spor sevdalısı ALICIK, spor, kardeşliği ve dostluğu temsil eder diye ortaya atılır. 
Kimse spora siyaset bulaştırmasın anlayışı ile yola çıkan Sayın ALICIK, Nazilli Belediyesi’nden çıkmayan izni Sayın Aydın valimizden alır. 
Ve maç, Nazilli’de oynanır. Aydın ve Nazilli’den gelen taraftarlar stadı doldurur. 
Maş sonunda EFELER 09 SFK takımı, ESKİŞEHİR ANADOLU ÜNİVERSİTESİ, takımını 2-0 yener, bir üst tura çıkar. 
BU SİYASET PARAZİTLERİ spora siyaset bulaştırdığı için birçok daire müdürü ve mülki amirlerde maça gelmez. 
Maç sonunda Haluk Alıcık’a yapılan “BABA HALUK ÇOK YAŞA” tezahüratları doğrunun ne kadar desteklendiğinin göstergesiydi. SİYASET CAMBAZLARI, SANIRIM BU OLAYDAN ÇOK DERS ALACAKLARDIR.
**
VAHŞETİ, KENDİMİZE ÖRNEK ALDIK!
İlimin bilimin her geçen gün geliştiği gibi, vahşette kendini geliştiriyor. 
Her geçen gün akıl almaz olayları yaşıyoruz. 
Harçlık vermeyen annesini öldüren evlat, 15 yaşındaki kız evladına, babasının ve ağabeyinin taciz etmesi, 17 yaşında 9 sabıkası olan gencin 20 yaşındaki kuryeyi 25 bıçak darbesi ile öldürmesi. Bir okul müdürünün okuldan atılan bir öğrenci tarafından hunharca öldürülmesi…
Bunlar gibi yaşanan daha aklın alamayacağı olaylar. Sanki vahşette yarışıyoruz. 
Bilim, olumlu ilerlerken, insan ilişkileri ülkemizde vahşete koşuyor.
Değerlerimizi yitiriyoruz. Okuyan gencimiz iş bulamıyor, psikolojileri bozuldu, psikiyatri tedavisi alıyorlar. 
Maddi sıkıntı yaşayan insanlarımız, akşam evine çocuklarına ekmek götüremiyor, kötü şeyler düşünüyor.
Her kesimde hırs, öfke, nefret öne çıktı. Yokluk, açlık, bizi yanlışa itiyor.
Topluma örnek olacak siyasetçilerin, ağzından hakaret salyaları akıyor. Büyükler, küçükleri dinlemez, küçüklerde büyüklerini saymaz oldu. 
Sonuçta psikolojisi bozuk bir toplum haline geldik.
Tok olanlarda ise, ölen ölür kalan sağlar bizimdir anlayışı öne çıktı.
“Varsa pulun, cümle âlem kulun, yoksa pulun, cehennemdir yolun” hayat felsefemiz oldu.
Ülke insanları, değerleri farklı toplum insanlarından oluşmaya başladı. Ülkemiz, sığınmacıların cenneti oldu. 
Onlar devlette, bizden daha öncelikli hizmet alır hale geldi.
Uyarılara rağmen, devleti yönetenler bunu bile dikkate almaz oldu.
Maalesef ülkemiz de bilimden, insanlıktan uzaklaşıyoruz. Vahşet ilgi görüyor, çeşitleniyor, hatta hız kazanıyor. Akla gelmeyen şekilde ortaya çıkıyor. 
BİZ YİNE DE SAĞDUYU İLE DEVLETİMİZ HER ŞEYİ DÜZELTİR DİYORUZ.
**
GÖSTERİŞ VE ŞATAFATLA BU DURUMA GELDİK!
22 yıldır yaşadığımız lale devri anlayışı, bizi bu duruma getirdi. 
Milletimiz ise bu günlerde hakkı hukuku yenmiş, ezilmiş, evine ekmek götüremez duruma geldi.
Bu dönem saray savurganlığı ile başladı. Saray tutkunluğumuz bu savurganlığı başlattı. Onun için tek adam değil, Cumhuriyet Parlamenter Sistemi diyoruz. 
Aylık 400-500 bin lira yönetim huzur hakkı alanlar, bu yetmiyormuş gibi ikinci üçüncü maaşları almasaydı, bu duruma gelmezdik. 
Yüzde yüzü aşan enflasyonu nasıl durduracağız hep birlikte göreceğiz. 
Devletimiz 20 yıllık savurganlıktan sonra, kemerleri sıkma kararı aldı. 
Hükümetten yapılan açıklamaya göre kemerler sıkılacak, 200 milyar liralık tasarruf yapılacak. İyi hoşta bu tasarrufu halkın sırtından yapılmasın halkın kazancına göz dikilmesin.
Hükümetimiz çay fiyatı açıkladı. Kilosuna 17 lira fiyat biçildi. İki ekmek parası bile değil. Üretici sokaklara indi. Üretici kilosu 25-30 lira fiyat bekliyordu.
Anlaşılıyor ki kemeri devlet değil, millet sıkacak. 
Hükümetin kemer sıkmada öne aldığı tedbirler şöyle sıralandı.
- Yabancı menşeli araç kullanılmayacak. 
- Yönetim kurulu ücretleri yeniden düzenlenecek. 
- Yeni bina kiralama yok. 
- Sosyal tesis kiralanmayacak 
- Devlet dairelerine emekli olan kadar personel alınacak. 3 yıl personel alınmayacak.
- Toplantılar otellerde yapılmayacak. 
- 3 yıl süreyle devlet daireleri için mefruşat alınmayacak. 
Bunun gibi neler neler… Bu 200 milyarlık tasarrufu çok ilginçtir ki saray bir yıl kapansa, bu 200 milyarlık tasarruf sağlanır iddiaları var.
İşte 20 yılın sonunda geldiğimiz nokta bu. İktidarın güç zehirlenmesi sonunda yaşadığı savurganlık, hak, hukuk ve adaletsizlik bize bu duruma getirdi.
ÇOK ŞÜKÜR, FARKINA VARDIKTA... YUMUŞAMAYA BAŞLADIK! 
**
BESLE KARGAYI OYSUN GÖZÜNÜ!
Yahudi ırkı çok ilginç bir soy. 50 yıl önce BİR SOHBET ANINDA Yahudilerden bir örnek veren abimiz şöyle demişti.
Yahudiler evlenecek olan bir gencin yakınları aralarında toplanıp, konuşur ve gençlerin masraflarını paylaşırmış. Kimi birleşir evini alırmış, kimi evini döşermiş, kimileri işini önüne koyar, kimi de düğün masraflarını karşılarmış.
Onları hayat mücadelesi ile baş başa bırakırmış. Eğer gençler, iyi ticaret yapamazsa, işleri kötü gidip batarlarsa, kimse onları kurtarmaz, her gelen bir tekme vurur biran önce batmaları için bir tekme atarlarmış.
Neden tekme vururlar? Bir daha karşımıza rakip olmasın diye tekme atarlar. İşte Yahudi zihniyeti bu demişti.
Türkiye, Gazze katliamı nedeniyle, İsrail ile ticari ilişkiyi kesince, ortaya çıktılar. Türkiye ile ticari ilişkileri bıçak gibi kestiler. Önce ticaret anlaşmalarımızı feshettiler. 
Arkasından Türk ürünlerine uygulanan gümrüğü yüzde yüz artırdılar. Bu insanlar böyle acımasız vahşi, gaddar yapıda varlıklar. 
7 milyon nüfusu ile 150 milyon nüfuslu Araplara rest çekiyorlar. Boyuna postuna bakmadan Türkiye’ye bile reste rest diyebiliyorlar.
Devletler arasındaki ilişkilerde duygusallık olmaz. Yoksa BESLE KARGAYI OYSUN GÖZÜNÜ DURUMUNA DÜŞERİZ. BUGÜN İSRAİLLİLERİN YAPTIĞI GİBİ.
(Sayın okurlarımız, eşimle Balkan turuna çıkıyorum. Bir müddet sizlerden uzak kalabilirim saygılar…)