Her şeyi Allah’a bırakmak yetmiyor.
Üstünde yaşadığımız etme bulma dünyasında, insanlar cezasını yaşarken çekmeli. Her şey ahirete kalmamalı.
Milletin güvenini alacaksın göreve geleceksin, milletin hak, hukuk ve adaletini sakız gibi çiğneyeceksin, cezasını öbür dünyada çeksin diyeceksin.
Sonrada, yan gelip yatacaksın. Olmaz böyle şey. BURASI MUZ CUMHURİYETİ DEĞİL.
Devleti temsil edenlerde bunlar görülmez. DEVLETTE çalışan, HİZMETTE hata yapanlar, suç işleyenler gerekli cezasını hemen çekerler.
Nazilli’nin yıllardır nasıl bu duruma düşürüldüğünü şimdi daha iyi anlıyoruz.
Göreve gelen Belediye Başkanları ayakta kalmak için millet malını, mülkünü, nasıl kullanmışlar, peşkeş çekmişler anlaşılıyor.
Hak hukuk tanımayan başkanlar yüzünden, Nazilli Belediyesi borca gömülmüş nefes alamaz hale gelmiş.
20-30 yıldır belediye malları, haraç mezat yok pahasına dağıtılmış. Belediyeyi babalarının çiftliği gibi kullanılmış.
En acısı da, bu millet malları o yıldan beri fiyat güncellemesi yapılmadan bu kişilerin emrine terkedilmiş. Tam bir millete ihanet.
Yıllar önce, 300 - 500 liraya kiraya verilen Belediye malları hala bu kişilerin elinde, kullanılıyor. Çok acı bir durum
Bunun bir başka adı başkanlar, ayakta kalmak için milletin malını ona buna peşkeş çekmişler.
Şimdi yeni bir Belediye Başkanı bu adaletsizliği görmüş düzeltmeye çalışıyor. Sıkıntı çok büyük olsa da, bunu gerçekleştirmek zorunda. Ve başaracaktır.
Yıllardır belediyenin yanlışı yüzünden esnaf cezalandırılamaz, hakları gasp edilemez. Esnafın da anlayışlı hareket etmesi gerekiyor.
Ödediği kiranın 15 yıl önceki fiyatlar olduğunun farkında olmalı. Rabbena hep bana zihniyetini bırakmalı. Belediye kararını saygı ile karşılamalı.
Bu hukuksuzluk, esnaftan kaynaklanan bir durum değil. Bu durum, görevini kötüye kullanan belediye başkanlarının marifeti. Resmen suç işlemişler.
Bu zihniyet yargılamalı. Cezasız kalmamalı.
Sayın Başkan Ertuğrul TETİK’in bu konuda hassas olduğunu gördüm. O da iki cami arasında kalan beynamaza döndü. Ne yapacağını şaşırdı.
Tek çözüm kira bedellerinin güncellenmesidir. İhale yapalım mantığı yarayı kaşımaktır. Büyük sorunlar getirir. Çıkar yol mutlaka bulunmalı.
BU KONU BELEDİYEMİZİN ÖNEMLİ SORUNUDUR. HALKI RAHATSIZ ETMİŞTİR. SIKINTI, AKLISELİMLE AŞMALIDIR.
**
AYDIN SAĞLIKTA; NAZİLLİ VE SÖKE RÜZGARI ESİYOR!
Sağlık alanında büyük sıkıntılar yaşanıyor. Yapılan sağlık atılımlarının arkası gelmedi.
Sağlık sisteminin çökme noktasına geldiği iddiaları konuşulmaya başladı.
Hiçbir konuda olumlu gelişmeler yaşanmıyor.
İnadına siyaset bütün hızıyla devam ediyor. Ortak akıl diye bir uygulama kalmadı. Sağlıkta sorunlar hızla büyüyor.
Elbette liyakatin bu olumsuzluklarda büyük payı var.
Aydın ilimizde sağlık sorunlarının en az noktada olan 2 şehrimiz var.
Bunlar, NAZİLLİ ve SÖKE ilçelerimiz. Buradaki devlet hastanelerimizin başhekimleri o ilçede doğmuş büyümüş insanlar.
Şehirlerini sokaklarını tanıyan, sorunları yakından tespit eden bu yetenekli isimler. Nazilli Devlet Hastanesi Başhekimi Dr. NECATİ AKKAYA, Nazilli’nin evladı ve Nazilli’ye güzel hizmetler vermiş eski Belediye Başkan Yardımcısı Mustafa Akkaya’nın oğlu.
Yine, SÖKE FEHİME FAİK KOCAGÖZ DEVLET Hastanesi Başhekimi Uzm.Dr. HASİBE ÖZGEÇEN DİNCEL’de Söke’nin evladı bir hanımefendi.
Her iki başhekimde memleketlerine hizmet yapmanın gururunu yaşıyorlar.
Çalışma tempoları çok yüksek. Aydın’ın çeşitli ilçelerinden vatandaşlardan şikâyet yağarken, bu iki ilçemiz sağlıkta verdiği hizmetlerle, her geçen gün sanki LALE DEVRİ dönemi yaşıyor.
Her iki hastanede hastaya karşı hizmet etme yarışı var. Disiplinli, özverili çalışmalardan, vatandaşlar çok mutlu.
Nazilli’de hastaneye gelen 80 kişi ile Söke’de hastaneye gelen 67 kişi ile yapılan ankette vatandaşların hastane çalışmalarından çok memnun olduklarını görüyoruz.
Söke’de halkın tek isteği yeni bir devlet hastanesinin yapılması.
Her alanda bir insanın en yararlı olacağı yer, vatanıdır, memleketidir.
Sağlıkta yurt dışına devam eden sağlık göçü acilen durdurulmalı. Hükümet bu konuda tedbirler almalı. Acilen gereğini yapmalı
ATATÜRK’ÜN, “BENİ TÜRK DOKTORLARINA EMANET” edin sözünü unutmayalım. Doktorlarımızın en büyük arzusu göçmenlere değil, kendi milletine hizmettir. Nazilli ve Söke’deki, sağlık huzuru en kısa sürede Türkiye’ye yayılmalı. Buna çok ihtiyacımız var.
**
ŞİDDET DALGA DALGA BÜYÜYOR
Sonunda Türklerin, Sırplardan sonra Dünyanın en sinirli ülkesi olduğu ortaya çıktı. Ülkemiz adına acı ve düşündürücü bir durum.
Okullarda aynı sınıfta okuyan evlatlarımız bile ayrışmaya başladı.
İstanbul gibi mega bir kentimizde aynı sınıfta ve okulda okuyan öğrencimiz siyasi ayrım nedeniyle mafyavari bir şekilde birbirinin önünü kesmeye başladı.
Artık ne yazık ki temelden sarsılmaya başladık. Değerlerimiz kayboldu.
Adeta suç ülkesi olduk. Her geçen gün insanlarımız siyasi liderler tarafından her geçen gün ayrışmaya başladı.
Bunların tek sebebi, nedeni, siyasi hırslarına dur diyemeyen siyasi partilerin A’dan Z’ye siyasi liderlerdir.
Çağdaşlaşıyoruz, medeniyetimiz gelişiyor diye kendimizi kandırıyoruz. Yolsuzlukların hak hukuk çiğneyenlerin, uyuşturucuların kol gezdiği, siyasetin hakaret çizgisinde yapıldığı, bir ülke olduk.
1962 yılında öğretmenliğe başladığımda müfettiş arkadaşlar bizden tek şey isterdi.
Neydi o istedikleri? Eğitimi, ilişkilerinizi, sevgi ve saygı üzerine yapın derlerdi.
Biz çocuklarımızı o çizgi üzerinde yetiştirdik. ÇOCUKLARIMIZA SEVGİNİN OLDUĞU YERDE yanlış olmaz dedik.
Şimdi bunların hangisi kaldı. Neredeyse can güvenliğimiz olmayan bir ülke olduk.
Yakında kendi ülkemizde azınlığa düşeceğiz. Görev başındaki polislerimiz şehit ediliyor.
Özel harekât kuvvetlerimizin elinde olması gereken silahlar, suç örgütlerinin elinde bulunmaya başladı. Bunlar hayır işareti değil.
Bu kötüye giden işlerin vebali, yanlış kulvar da yapılan siyasettir. Siyasetçilerdir.
BU YÜZDEN, MİLLİ BİRLİK VE BERABERLİĞİMİZ, TEHDİT ALTINDADIR.
**
DOKTORLARIN BU GREVİ, DÜŞÜNDÜRÜCÜ!
Son 3 ayda aile hekimlerimiz ikinci kez greve gidiyorlar.
Sorunlar önemli. Geçmiş hatalarımızdan maalesef ders almıyoruz. Kıssadan hisse çıkarmıyoruz.
Hataların üzerine hata yaparak gidiyoruz. Sanki ortalığın karışmasından zevk alıyoruz.
Sağlıkta ilk kapımız aile hekimleri onlarda tıp fakülteni bitirmişler. Sorunlarının çözümüne, ne iktidardan, ne muhalefetten eğilen yok.
Herkes Rabbena, hep bana peşinde. Bu duyarsızlık üzüntü verici.
İki aralıkta başlayan ikinci gren 3 gün önce sona erdi.
En ilginç taraf, vatandaşın bu greve saygı duyması, muayeneye gitmemesi. Bunun bir başka anlamı doktorlara destek vermesidir.
İnsanlarımızın sağlığını ilgilendiren bu greve, devletimizin yani ilgili bakanlığın cevap vermesidir. Hiç kimse grevin neden yapıldığını da bilmiyor. Yani MİLLET, bi haber.
Sağlık ocaklarına gidenler aşağıdaki açıklamayı okuyabiliyorlar. Ne diyor o açıklamada
2-3-4-5-6 ARALIK’TA GREVDEYİZ. NEDEN Mİ?
- ANTİBİYOTİK, MİDE KORUYUCU, AĞRI KESİCİLERİ AİLE HEKİMLERİ YAZARSA CEZA ALACAKLAR.
- 6 AYDA BİR AİLE HEKİMİNE GİTMEZSENİZ, AİLE HEKİMİNE CEZA VERİLECEK.
- NE KADAR ÇOK HASTANEYE GİDERSENİZ, AİLE HEKİMİNE O KADAR ÇOK CEZA VERİLECEK.
- İL DIŞINDAN GELEN HASTA MUAYENE EDİLİRSE, MUAYENE EDEN AİLE HEKİMİNE CEZA VERİLECEK
Bu açıklamalara inanmak mümkün değil. Bu sorunlara çare bulunmazsa olacak olan, yine millete olur. BU İŞİN ÇÖZÜMÜ, “DOKTORLARA GİDERLERSE GİTSİN DEMEKLE” OLMAZ.