Geçtiğimiz hafta eğitimci olan eşim ve ben kanımca eğitimde dünyanın altın madalyalı ülkesi Finlandiya'daydık. Finlandiya
Ne ülke ama... Ormanlar ülkesi adeta.
Bizleri Finlandiya'da evlerinde misafir eden bizleri kendi evimizde yaşıyormuşuz gibi hissettiren can dostlarımız Maaret ve Veli Durmaz çiftine şükranlarımızı sunarız.
Ayrıca yoğun iş temposuna rağmen bizlere zaman ayırıp misafirperverliğine hayran olduğumuz Cemal ve Savaş Akpirinç kardeşlerime de teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Gezip gördüğüm yerleri "Gezi İzlenimleri" başlıklı yazı dizilerinde yazacağım. Bugün sizlere ülkemizin en fazla gereksinim duyduğu bir sistemden bahsedeceğim.
Finlandiya Eğitim Sistemi Hani hep deriz ya:
Eğitim, eğitim, eğitim...
Sosyal paylaşım sitelerinde Finlandiya'nın eğitim sistemi ile bizim sistemimiz sürekli kıyaslanıyor.
Bu kıyaslamaları irdelediğimde bir eğitimci olarak şu kanıya vardım;
Finlandiya Eğitim Sistemini bire bir model alınmalıdır.
Biz okula başlama yaşını altı bezli döneme çekmeye çalışıyorken, Finlandiya’da ise zorunlu okula başlama yaşı 7.
Türkiye’de çocuklar birkaç sokak ötedeki okullarına bile mutlaka servisle gidiyor.
Finlandiya’da ise çocuklar birinci sınıftan itibaren okula yürüyerek veya bisikletle gidiyorlar.
Özel durumlar haricinde çocuklar okula aileleri tarafından götürülmüyor. Bizde müfredat ve ders kitapları eğitimin baş aktörleri olarak biliniyor.
Eğitim kalitesindeki zayıflık genelde bu ikisinin suçu olarak görülüyor.
Ama Finlandiya’da çok basit bir müfredat var ve pek değişmiyor. Öğretmenler okutulacak kitapları kendileri seçiyorlar ama yine de ortalıkta pek ders kitabı gözükmüyor.
Yani Fin eğitim sisteminde ders kitapları bırakın aktör olmayı, figüran bile değil.
Figüranların başrol oynadığı ülkemiz eğitim sisteminden gişe hasılatı beklemek bu yüzden bir hayal. Türkiye’de birinci sınıf öğrencilerinin velileri “Bizim çocuk bugün Matematikten 90 aldı,” diye gururla gezebiliyor.
Resmiyette not verilmiyor olsa bile öğretmenler sağ olsunlar kendi inisiyatiflerini kullanarak büyük bir özveriyle testler hazırlıyor ve çocukları sınav dolu bir geleceğe hazırlıyorlar.
Ama Finli öğrencilere okulun ilk altı yılında asla not verilmiyor.
Buradaki öğrenciler ilk olarak 16 yaşına geldiklerinde ülke genelinde bir sınava giriyorlar. Türkiye’de öğrencilere çöp attırsanız ertesi gün muhtemelen velileri okulu basıp olay çıkarır. Ama Finlandiya’da öğrenciler bu tür işleri gururla yapıyorlar.
Böylece sorumluluk duyguları gelişiyor. Finlandiya’daki okullar öğrencilerin rahat edebileceği şekilde tasarlanıyor. Sınıflarda yaparak-yaşayarak öğrenme modeline uygun alanlar mevcut. Binaların fiziksel özellikleri öğrencilerin evdeymiş gibi rahat etmelerini sağlayacak şekilde düşünülüyor. Türkiye’de ise her şeye hazır olan öğrenciler yıllardır komutla rahatlıyor. “Beni rahatta dinleyin” diye bağıran müdürün karşısında ne kadar rahat olunursa tabi… Türkiye’deki özel okullarda ders saati 8. Ama yetmediği için okul çıkışında etütler, hafta sonu kursları ve özel derslerle bu sayı günde 12-14 bandını dayanıyor. Finlandiya’da ise günlük ortalama ders saati 4. Ayrıca özel okul yok. Çünkü ülkedeki her öğrenci özel.
Türkiye’de çocuklara “Hiçbir şey olamazsa, bari öğretmen olsun,” mantığı devam ediyorken Finlandiya’da öğretmenlik mesleği toplumun en gözde mesleklerinden bir tanesi! Öğretmenler master derecesi olanlar arasından seçiliyor. Lise mezunları arasında öğretmenlik için müracaat edenlerin ancak yüzde onu öğretmen yetiştirme programına kabul ediliyor.
Ülkemizde öğretmen olabilmek için sınavdan geçer puan almak yeterli. Finlandiya’da ise öğretmen olabilmek için üç aşamalı bir testten geçmek zorundasınız. Bu aşamalar arasında mülakat, ders anlatma gibi bölümler de var. Ülkemizde heykeltıraş olmak isteyenlere bile özel yetenek sınavı uygulanırken, etten kemikten gerçek insanı şekillendirecek olan öğretmenlerin çoktan seçmeli sorularla mesleğe kabul edilmesi kabul edilebilir bir şey değil. Finlandiya’da öğrencilere ödev verilmiyor.
Bu yüzden Finlandiya’da akşamları çocuğunun proje ödevi için kartona boncuk dizen veli yok.
Öğretmen olan Maaret hanımın okulunu ziyaret ettiğimizde hayranlığımızı gizleyemedik.
"Bu okul okul olamaz" diye birbirimize baktık eşimle. Her sınıf sanki bir "Eğitim stüdyosu"
Müzik odasına girdik sanki "Müzik sarayı" İngilizce sınıfına girdik büyülendik. Hele hele bir öğretmen odaları var inanamazsınız.
Öğretmene tahsis edilmiş lüks birer loca sanki.
Bu ülke eğitimde dünya şampiyonu olmaz mı? Neyse... Çok kıskandık.
Sağlıcakla...