Okul sıralarında tarih dersleriyle başlar Birinci Dünya Savaşı ile tanışmamız. Özet olarak şu söylenir. Şu yada bu sebeplerle bir savaş çıkarılmak istenmektedir. Ve sonra sırp prensi bir suikaste kurban gider ve bu bahaneyle bütün dünya birbirine girer. Herbir devlet birileriyle saf tutar ve savaşa girişilir. Hasta Adam diye adlandırılan Osmanlı Devleti bir oldu bittiyle Almanya ile müttefik olur. Osmanlı özellikle Çanakkale Savaşında tarihin çok ender gördüğü bir başarı kazanır. Ve daha bir çok cephede galip gelir. Savaş biter ve anlaşma masasına oturulur. Ve Osmanlı savaştığı cephelerde başarılı olmasına rağmen Almanya yenildiği için yenik sayılır. Bizlere özellikle bu öğretilmiştir. Almanya yenildiği için yenik sayıldık. Şimdi soru şu. Aslında Almanya’nın yenik düştüğü bir savaş sonunda bizde bu sebeple yenik sayılıpta bütün topraklarımız işgal edilirken, Almanya’nın kaç metre kare toprağı işgal edilmiştir. Birinci dünya savaşı sonunda Almanya’nın adını hiç duymayız. Çanakkale cephesinde Alman Liman Paşa'nın Türk ve İngiliz askerleri kırdırmak için taktikler uyguladığı bilinir. Ve Osmanlı’nın işgali ni müteakip verilen Kurtuluş Savaşı, Kurulan yeni Cumhuriyetten sonra, birinci dünya savaşının üzerinden henüz 20 yıl geçmişken Almanya İkinci Dünya savaşında çok güçlü bir orduyla tarih sahnesinde görülür. Almanya’nın ikinci dünya savaşı politikalarını uygulayabilmek için birinci dünya savaşında diğer orduları yıpratıp önünü açtığı düşünülebilirmi. Birinci dünya savaşından sonra itilaf devletleri Osmanlı’yı işgal ederken neden Almanyaya dokunmamıştır? Yoksa bunlar danışıklı dövüşmüdür? Ve bu danışıklı dövüş uzun vadede planlanmış bir oyunmudur? Bugün ülkenin getirildiği duruma bakınca hala bu planın devam ettiği düşünülebilirmi? Almanya’nın ikinci dünya savaşında uyguladığı yahudi soykırımı uygulaması, yahudileri tüm dünya gözünde mazlum durumuna düşürmüştür. Ve bu maduriyet filmlerle kitaplarla dalga dalga yayılmıştır dünya halklarına. Bu eziklik öyle bir hal almıştır ki İsrail devleti Filistin Halkını katlederek varolmuş, varlığını bugüne kadar sürdürmüş ve sürdürmeye devam etmektedir. Gün geçmez ki israilin insanlık dışı uygulamalarına bir örnek daha ortaya çıkmasın. Mazlum zalim olmuştur çoktan ama hala dünya gözünde mazlum olmaya devam etmektedir.  Öyle kirli ve karmaşık bir dünyada yaşamaktayız ki, komplo teorisi diyerek geçiştirilen pek çok soru düşünen akıllarda dönüp durmaktadır. Asla net bir cevap bulunamayan bu sorular, kim bilir ne kadar gerçeğin üzeri örtülerek ortaya çıkmıştır. Son zamanlarda kamuoyunu çokça meşgul eden Kudüs meselesi bile bu teorilerin çoğunun komplodan çok daha ötesi olduğunu anlatmıyor mu bizlere? Birileri aklımızla oynayıp bizi ileride gerçek olacak planlarına alıştırıyor yavaş yavaş. Kudüs bizimdir diye gösteriler düzenleyip paylaşımlar yapıyoruz sosyal medya mecralarında. Sonuç hep onların istediği gibi olmaya devam ediyor. Yani bize kitapların ne öğrettiği, filmlerin ne gösterdiği, haberlerin ne anlattığı değil inanmamız gereken doğruları bulmak için akletmek ve bilgi ile mücadele etmek düşer. İçi boş sloganlar, kola içmemekten öteye gidemeyen protestolar adım adım vadedilmiş toprakları onlara veriyor. Biz ise birinci, ikinci ve hatta üçüncü uykumuzda onların anlattığı masallarla uyumaya devam ediyoruz. Benden söylemesi bu masalın bir mutlu sonu yok...