Geçtiğimiz hafta Aydın Gazeteciler Cemiyeti (AGC) Geleneksel Basın Ödülleri Töreninde ‘YILIN KÖŞE YAZISI’ ödülünün anonsu yapılırken duyduğum heyecan yaşanmaya değerdi.
Bu ödül,
İlkokulda ilk okuduğum hikaye kitabı olan, PAZAR KUŞLARI’nın yazarı, daha sonraları eserlerinin hayranı olduğum ve Didim Yazarlar Festivalinde tanışma fırsatı da bulduğum Merhum Muzaffer İZGÜ anısına verilecekti.
Anons duyuldu; SES Gazetesinden Şenol Babacan ‘Fakir Usta’ adlı Köşe Yazısı ile…..
Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da bu anlamlı ödülü şahsıma layık gören,
Değerli seçici kurul üyelerine, aileme, Aydın Gazeteciler Cemiyeti başkan ve yönetim kurulu üyelerine, mensubu olmaktan onur duyduğum Ses Gazetesi’ne, köşe yazımın kahramanları Gürcan Zorlu ve Nihat Ertan ustalarıma şükranlarımı sunuyorum.
İşte AGC2017 Yılın Köşe Yazısı
FAKİR USTA
Kendisine bu lakabın neden takıldığını sorduğumuzda gülümsüyor o masmavi gözleriyle.
Yıllar önce biricik eşi Emine, o deniz gözlere vurulmuş besbelli.
‘Didim’de arkadaşlar taktı bu ismi’ diyor.
*
O, Nazilli’nin İsabeyli Mahallesi’nde doğmuş ve birlikte büyüdüğümüz canım arkadaşım Gürcan ZORLU.
ZORLU soyadı size tanıdık gelmiş olabilir. Kaderleri biraz benzese de Vestel’in sahibi Ahmet Nazif Zorlu ile hiçbir akrabalığı yok bizim FAKİR’in.
Hayata dair çok şeyler öğrendiği ve minnettar olduğu iki insandan biri olan Okul Müdürü Hüseyin BAĞCI ile zaman zaman görüşse de,
İlkokul öğretmeni Şengül ÇETİN’i yıllardır aramasına rağmen bir türlü bulamamış bizim FAKİR.
İlkokulu bitirir bitirmez ‘zanaat altın bir bileziktir’ diye Nazilli Sanayi Sitesi’nde çıraklığa veriyor onu ailesi.
O zamanlar zorunlu olduğu için tam dört yıl boyunca haftanın bir günü Çıraklık Eğitim Merkezi’nde eğitim alıyor küçük Gürcan.
Yıllarca çekiç tornavida taşıyor çok şeyler öğrendiği kalfalarına, ustalarına…
Göz ucuyla bakıp öğrendiği mesleği yavaş yavaş altın bileziğe dönüşüyor rahmetli annesi Güler teyzenin umduğu gibi.
O zamanlarda Nazilli’deki iş döngüsünün azlığından radikal bir karar alıp Didim’e kalfa olarak gitmek istiyor.
Ancak, aldığı haftalıkların büyük bir kısmını ailesi ile paylaştığından, Didim için yol parası bile bulamıyor bizim Gürcan.
İmdadına İsabeyli’de demirci ustası Nihat Ertan yetişiyor. Demir tozlarını yutarak alın teri ile biriktirdiği 100 Dolar veriyor Gürcan’a…
‘Al evlat yeni bir hayat için bir maya bu sana. Kazanırsan geri ödersin, kazanamazsan canın sağ olsun’ diyor dünya iyisi Demirci Nihat Usta…
Titreyen ellerle alıyor bu parayı bir çift mavi gözlü, elleri nasırlaşmaya başlamış delikanlı.
Sokaklarında İngilizceyi öğrendiğim, yazı çok kalabalık kışı eskiden çok sakin olan ancak son yedi - sekiz yıldır şehir havasına bürünmüş Didim’e geliyor bizim boncuk gözlü oğlan.
Birkaç yıl kalfa olarak çalışıp, üç yıl boyunca Ustalık Belgesi için eğitim alıyor. Bu da yetmiyor ve Usta Eğitici Belgesi için iki yıl daha eğitim alıyor Gürcan Usta.
Ama maalesef bunca eğitime rağmen bizim fakir resmiyette hala İlkokul Mezunu.
Sizce de garip değil mi bu durum?
Birkaç yıl zor geçiyor onun için. Dişini sıkıp, çok çalışıyor.
İlk önce hayatının dönüm noktasını belirleyen Demirci Nihat Usta’ya olan borcunu ödüyor.
Ardından evleniyor bizim FAKİR.
Çalışkan mı çalışkan, iyi mi iyi bir insanla.
İki evlatları oluyor Emine ile Gürcan’ın. Onur ve Ozan…
Gürcan şimdi eşinin de büyük desteğiyle üretken bir iş adamı artık.
Şu anda 1200 m2 mülkiyeti kendisine ait olan bir işletmenin sahibi. 23 sigorta şirketinin il ve ilçe temsilciliğini yapıyor.
Yaklaşık altı ay önce de, çevredeki ustaların işçiliklerini eksik bulduğu için oto boya işine başladı. Yanında dokuz sigortalı işçi çalıştırıp yılda yaklaşık 30.000 tl vergi ödüyor bu onurlu insan. Hem de seve seve.
Bizim FAKİR, yanında çalışanları motive etmek için her cumartesi kendi elleriyle mangalda et pişiriyor o arka perdedeki emek sahiplerine.
‘Yesin evlatlar, ben varsam onlar sayesinde varım’ diyor koca yürekli, elleri öpülesi FAKİR USTA.
*
Günümüzde Bakın etrafınıza, kaç tane zanaatkar yetişiyor?
Kaç kişi yazları marangoza, terziye, tamirciye vs. vs. iş öğrenmeye gidiyor?
Hiç düşündünüz mü, gelecekte bu işleri kimler yapacak diye?
Biliyorum sizin çocuğunuz da, benim çocuklarım da bu işleri tercih etmiyor, etmeyecek.
Neden? Bizim yüzümüzden. ‘Ben ezildim çocuğum ezilmesin’ düşüncesi yüzünden.
*
Çok değil sadece beş on sene içinde, o filmlerde gördüğünüz lüks evlerde yaşayacak olan, lüks arabalarla şehirde akşam turları atacak olan işini düzgün yapan zanaatkarlar olacaktır.
Çünkü nesilleri tükeniyor.
Ekonominin değişmez kuraldır.
‘Az olan her şey pahalıdır, değerlidir’
Altın gibi, elmas gibi, kuzu göbeği mantarı gibi.
Zaten sizler de biliyorsunuz ki, çocuklarınız yarın doktor da olsa, öğretmen de olsa, memur da olsa, kendisi beceremezse eğer, evindeki musluğu tamir edecek usta bulamayacaklar.
Tek çaremiz, yeni Demirci Nihat Ustaların, Kaportacı Gürcan Ustaların yetişmesi.
Bu tabi, ciddi bir Eğitim Reformu ile olacaktır.
Saygılarımla.