Pazartesi günü okullar açılıyor.

Yeni bir dönem, tertemiz kitaplar ve bembeyaz defter sayfaları.

Öğretmenlerinin gözbebeklerine bakan pırıl pırıl çocuklar.

Amaç, bu topluma uygun iyi bir eğitim almak.

*

Defalarca yazıyoruz, anlatıyoruz, uzman görüşlerini siz okurlarımızla paylaşıyoruz ama nafile.

Bu sistemle bu gemi yü-rü-mü-yor...

Köklü bir eğitim reformu yapılmalı.

Varsa yoksa aynı sistem içindeki yönetmelik değişiklikleri.

Yani bir kısırdöngü.

Model değil, köklü bir reform.

Reform.

Reform.

Ya arkadaş!


Sokaklarda okula gitmeyen binlerce mülteci çocuklar cirit atıyor.
Çöp konteynırlarından karton toplayıp karın doyurma derdinde zavallılar.

Eğitimde değişiklik yapılacaksa, önce aileden sonra sokaktan başlanmalıdır.
Yani REFORM!

*

Ülkemizin her bir coğrafyasından yetenek fışkırıyor.
Ama bu yeteneklerin çoğu ya keşfedilemiyor ya da bir bir kaybolup gidiyor.

Güney Afrika Cumhuriyeti ve İtalya’da ilkokul üçe kadar okuma yazma öğretilmiyor çocuklara.
Amaç,
Neslin hayal gücünü yok etmemek ve çocukları kalıpçılık mantığından uzak tutmak.
Matematik bile bu yaşa kadar ders olarak işlenmiyor.
18-8=10 yerine o ülkenin çocuklarına sadece, ‘18 tane kitabın 8 tanesini okuduğunda kalan kitapların resmini çizer misin?’ deniyor.

Ortalama 40 ülkede uygulanan ve Pissa adı verilen bir ölçme değerlendirme sisteminde,
İlkokul 3. Sınıfta uygulanan ilk sınavlarda 40 ülke arasında ilk üçte olan ülkemiz öğrencileri, 6.sınıfa geldiklerinde maalesef sonlarda yer alıyor.
Sebebini araştırdığımda karşıma çıkan sonuç;
Çocuğun karar verme yetisi gelişmeden bilgi yüklenmesi.

Bu sınavda ilk sırada Finlandiya çıkıyor hep.

Yaz tatilinde kendi imkanlarımızla eğitimci olan eşimle birlikte bizzat gidip inceledik sistemi.

Finlandiya'daki okulları gördük.

Öğretmenleri tanıdık.
Hayran kaldık, imrendik.

*

Finlandiya'nın eğitim sistemi ile bizim sistemimiz kıyaslanmış.
Bu tespitleri irdelediğimde bir eğitimci olarak şu kanıya vardım;
Finlandiya Eğitim Sistemi bire bir model alınmalıdır.

Biz okula başlama yaşını altı bezli döneme çekmeye çalışıyorken, Finlandiya’da ise zorunlu okula başlama yaşı 7.

Türkiye’de çocuklar, birkaç sokak ötedeki okullarına bile mutlaka servisle gidiyor. Finlandiya’da ise çocuklar, birinci sınıftan itibaren okula yürüyerek veya bisikletle gidiyorlar.

Özel durumlar haricinde çocuklar okula aileleri tarafından götürülmüyor. Bizde müfredat ve ders kitapları eğitimin baş aktörleri olarak biliniyor.
Eğitim kalitesindeki zayıflık genelde bu ikisinin suçu olarak görülüyor.

Ama Finlandiya’da çok basit bir müfredat var ve pek değişmiyor. Öğretmenler okutulacak kitapları kendileri seçiyorlar ama yine de ortalıkta pek ders kitabı gözükmüyor. Yani Fin eğitim sisteminde ders kitapları bırakın aktör olmayı, figüran bile değil.
Türkiye’de öğrencilerinin velileri “Bizim çocuk bugün Matematikten 90 aldı,” diye gururla gezebiliyorken Finli öğrencilere okulun ilk altı yılında asla not verilmiyor.

Finlandiya’da öğrenciler ilk olarak 16 yaşına geldiklerinde ülke genelinde bir sınava giriyorlar.

Türkiye’de öğrencilere çöp attırsanız ertesi gün muhtemelen velileri okulu basıp olay çıkarırlar, ancak Finlandiya’da öğrenciler, okulun tüm işlerini nöbetleşe sistemde birlikte yapıyorlar.
Yani Fin okullarında hizmetli yok, tüm işler öğrenciler tarafından yapılıyor.

Böylece sorumluluk duyguları gelişiyor.
Finlandiya’daki okullar öğrencilerin rahat edebileceği şekilde tasarlanıyor. Sınıflarda yaparak-yaşayarak öğrenme modeline uygun alanlar mevcut.
Binaların fiziksel özellikleri öğrencilerin evdeymiş gibi rahat etmelerini sağlayacak şekilde düşünülüyor.
Finlandiya’da günlük ortalama ders saati 4.
Bizde ise yığınla ders, etüt, kurs vs.vs...

*

Örnekler alıp kalıcı hamleler yapın!
Lütfen.

Yazık oluyor pırıl pırıl çocuklarımıza.

Neyse.

Sağlıcakla...