Tabi, Türk milleti kendi içinde birlik olmazsa…
Bakınız, teröristlerin beyanatlarına…
İsmi lazım değil..!
“Savaşın asıl merkezi Türkiye olacak”…
“7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırılarının ardından, Ortadoğu yeni ve zorlu bir gerçekliğe adım attı. İran, Şii ve Sünni İslamcı müttefikleriyle birlikte İsrail’i hedef almayı yoğunlaştırdı. Aynı zamanda, İsrail’i sert bir şekilde kınayan Türk devleti, Rojava’daki (Batı Kürdistan / Kuzey Suriye) Kürt özyönetimine yönelik saldırılarını artırarak, DEAŞ’ın yenilgisinden bu yana elde edilen kültürel kimlikleri ve kazanımları silmeye çalışmaktadır.”
“Hem Kürt hem de Yahudi toplulukları hayatta kalma tehditlerine karşı ortak farkındalık kazanmaktadır. Hamas ve İran ittifakının İsrail’e yönelik saldırıları ile Türkiye’nin Kürt halkına yönelik saldırganlığı, dayanışma ihtiyacının aciliyetini ortaya koymaktadır.”
“Ortadoğu’da muhtemel sınır değişiklikleri gündemdeyken, egemen bir Kürt devletinin kurulması, Kürt haklarının, İsrail’in güvenliğinin ve bölgesel istikrarın sağlanması için kritik bir önem taşımaktadır. İsrail, dost bir Kürdistan’ın kurulmasını desteklemek için hangi adımları atabilir ve yakın gelecekte işbirliği imkanları nelerdir?”
***
Geriye gidelim…
Tâ 1931 senesine…
Milli İstihbarat Teşkilâtı, 1931 tarihli gizliliği kaldırılmış bir istihbarat raporu yayımlandı.
Bu raporda Türkiye'deki masonlarla Yahudilerin açık ilişkisi gözler önüne seriliyor.
Yayımlanan rapordan açık bir şekilde anlaşılmaktadır ki, İngiliz Dışişleri Bakanı Filistin'de Siyonist bir Yahudi devleti kurulması için çok mücadele vermiş.
MİT de İngiliz Bakanı adım adım takip etmiş.
Millî İstihbarat Teşkilâtı'nın (1931’deki ismi Millî Emniyet Hizmeti Riyâseti), sahadaki ajanının İngiliz Bakanı takip edip Türkiye'ye yolladığı raporda, içimizdeki ihanet şebekeleriyle ilgili malumat çok dikkat çekicidir.
Rapordaki o bölüm şöyle:
"Alabildiğim mütemmim malumat şudur: Lord Reading, Tel Aviv ve Kudüs'te Yahudi ricaliyle mahrem müzakeratta bulunmuştur. Kudüs gizli içtimaı (toplantısı) 29/30 Aralık 1931 gecesi 6 saat devam etmiştir.
(…)
Bu meyanda Türkiye Siyonist Raporu da okunmuş ve Türk Yahudilerinin vaziyeti ve yardımları şâyân-ı şükrân (teşekküre layık) görülmüştür.
Bilhassa Reis Arlozorof, Türkiye Yahudilerinin Harb-i Umumîde (Birinci Dünya Savaşı) İngiltere'ye ettikleri yüksek hizmetleri tezkâr etmiş (dile getirmiş) ve Türkiye'deki mason teşkilâtının Yahudilere temin ettiği mevkiden izharı memnuniyet etmiştir (memnun kaldığını bildirmiştir).
Türkiye'deki mason teşkilâtının İngiltere istihbaratına yaptığı hizmetlerden başka, Yahudilerin Türkiye'de yıkılmaz hâkimiyet-i iktisadiyelerine de (ekonomik gücüne) amil olduğu tezkâr edilmiştir (etken/sebep olduğu dile getirilmiştir).
Dünyanın her yerinden Filistin Yahudi yurdu için senelik gelen para 3 milyon İngiliz lirası raddesindedir (seviyesindedir).
Türkiye Yahudi siyonistliğinden gelen miktar katî surette tespit edilememiş ise de 50 bin İngiliz lirasından fazla olduğu anlaşılmıştır."
***
Bizler içeride temel hak güzellemesi yaparken elin adamı (ABD ve İngiltere’nin koçbaşı olarak kullandığı Soykırımcı Siyonist İsrail) “böl- parçala-yok et” sistemini kurmuş.
Ve teröristan kukla devletçik hedefine adım adım yaklaşmıştır.
Ama içimizdeki beyinsizler, hâlâ “tehlike yok”…
“İsrail, Türkiye’ye saldırmaz” gibi safsatalarla milleti oyalamaktadırlar.
Herkes biliyor ki Soykırımcı İsrail tek başına bir hiçtir.
Ama Soykırımcı Siyonist İsrail’i coğrafyamızda KOÇBAŞI olarak kullanan Haçlı âleminin (Başta ABD ve İngiltere) desteklediklerini ana kucağındaki bebek bile anladı da…
Temsil noktasında arkasında milyonları sürükleyen Batı’nın gönüllü temsilcileri…
Ve onların şakirtleri, bir türlü anlamadı.
Anlayamadı..!
Şunu demek istiyoruz: Türkiye, hayati kararlar almak ve uygulamak mecburiyetindedir.
Behemehâl çok ciddi harekât planlarını hayata geçirilmesi elzemdir.
Öyle, nokta operasyonlarıyla hudutlarımızdaki kukla teröristan devletçiğinin önüne geçilemez.
Varolma mücadelemizde esas olan, terörü ininde bitirme mücadelesine çok geç kalmadan başlamalıyız.
Bu karar, ülkemizin önümüzdeki yüzyıla ulaşıp ulaşamayacağı ile alakalıdır.
Unutulmasın, güney sınırımızda koçbaşı soykırımcı Siyonist İsrail eliyle Haçlı Cephesi inşa ediliyor.
Buna “Kürt Sorunu” adıyla teröristleri alet eden ve arka çıkan Haçlı Cephesi ( Başta ABD; buna Rusya da dâhil) ülkemizi köşeye sıkıştırmak için var güçleriyle mücadele etmektedirler.
Amaç çok net ve açık: Anadolu’yu küçültmek ve ileri aşamada tarihe gömmektir.
Şu ikaz çok ama çok önemlidir: “Türkiye olağanüstü bir tehlike ile karşı karşıya ve olağanüstü bir kararlılıkla hareket etmesi şarttır. Mesele Türkiye’dir, mesele Anadolu’dur.
Ülke bütünlüğüne yönelik tehditlere özgürlük alanı açılamaz. Türkiye; süslü cümleleri bir tarafa bırakmalı. İçeriden ve Suriye’den gelen tehditlerle bir an önce yüzleşmezse, büyük bir yıkıma sürükleniriz.
Yaklaşan küresel fırtına, olağanüstü değişikliklere yol açabilir. Bütün haritalar tartışmaya açılabilir hatta değişebilir. Öyleyse yukarıda çizdiğimiz haritaya karşı kendi haritamız için bir gün bile bekleyecek vakit yoktur.
İçerideki “ortaklar”ı kimlerin nasıl hareketlendirdiğine bir bakın..” (İbrahim Karagül, Y.Şafak).
Aklımızı başımıza almaz ve zamanında hayati bir karar vermezsek, özetin özeti şu olacaktır:
Kukla teröristan devlet hayali gerçeğe dönüşecektir.
Yapılması gereken şudur:
Gerektiği takdirde içimizdeki ihanet şebekelerinin kelleleri alınmalıdır.
Siz almazsanız, zaten onlar sizinkini alacaktır.