Öyle bir kral düşünün ki, düşündüğünüzde aklınızı kaybedecek kadar büyük bir hazineye sahip olsun. O kadar büyük bir hazine ki, bu hazinelerin saklandığı odaların anahtarlarını bir araya getirdiğinizde bu anahtarları taşımak için bile üçyüz katır ihtiyacınız oluyormuş. Aslında çok fakir biri olarak doğmuştu. Hatta firavunun hizmetkarlığını yapıyordu. İşte servete olan düşkünlüğü de bu hizmet döneminde başlamıştı. Firavunun sahip olduğu hazineler o’nu çok etkiliyor ve güce, paraya olan tutkusunu ateşliyordu. Hz. Musa (a.s.)’ın kavminden olan Karun, birgün Hz. Musa’ya gelerek çok zengin olmak istediğini, bu zenginliğe ulaşması için Allah’a dua etmesini istedi. Firavunun hizmetinden ayrılan Karun, Hz Musa’ya iman ediyor, O’nun sözünden çıkmıyordu. Tekrar Hz. Musa’dan zengin olması için dua etmesini istedi ve bu zenginliği insanlara yardım etmek için kullanacağına söz verdi. Böylece Hz. Musa’nın duasını aldı ve o duanın neticesinde Allah tarafından Karun’a simya ilmi öğretildi. Bu ilimle Karun altın, zümrüt, elmas ne kadar değerli mücevher varsa elde etmenin ilmine sahip olarak günden güne zenginleşti. 35 yaşına geldiğinde ülkenin kralı oldu ve elde ettiği zenginlikle çevresindeki birçok krallığı da ele geçirdi ve onların servetlerine de kondu. Sürekli büyüyen hazinesinin büyüsüne kapılan Karun o kadar bolluk içerisindeydi ki, atlarının kostümünden arabalarına, kendi giydiği ve kullandığı eşyalarına kadar sahip olduğu her şeyi bu mücevherlerle süslemeye başlamıştı. Bu zenginlik O’nu giderek kendinden başka hiç bir şeye değer vermeyen azgın bir krala dönüştürdü. Bu zenginlik için Hz. Musa’ya verdiği sözü çoktan unutmuştu. Firavunla dost olmuş ve O’nunla beraber Hz. Musa’nın en büyük düşmanı olmuştu. Hz Musa, Karun’u uyararak Allah’ın O’na verdiği ilimle bu servete sahip olduğunu, azgınlık yapmaya devam ederse Allah’ın bu serveti ondan geri alacağını bildirdi. Ama Karun bu serveti Allah’ın verdiği ilimle değil kendi aklı ve çabasıyla kazandığını ve kimsenin bunu alamayacağını söyledi. Servet düşkünlüğü, kibir ve güç Karun’u öyle zehirledi ki, önündeki en büyük engel Hz Musa olduğu için Firavun’la birlikte Hz. Musa’ya karşı bir plan kurarak onu tuzağa düşürmeye kalktılar. Ama Hz. Musa, Allah’ın yardımıyla bu tuzaktan kurtulur. Kurdukları tuzak Karun ve Firavun’un aleyhine dönerek onları halkın gözünde itibarsızlaştırırken, Hz. Musa halkın sevgisini kazanır. Hz. Musa toprağa emrederek Karun’u yutmasını söyler, Allah’ta toprağa Musa’nın sözünü dinlemesi için emreder ve toprak yarılarak önce elde ettiği tüm hazineleri daha sonrada Karun’u yutmaya başlar. Boğazına kadar yerin altına batan Karun elini uzatarak Hz. Musa’dan af diler ve onu kurtarması için yalvarır. Ancak Hz. Musa onu dinlemez ve Karun tüm servetiyle beraber yerin dibine batar. Bugün hala çok zengin olan kimselere “Karun kadar zengin” sözü söylenir. Kişilerin zenginlikleri, güçleri hala daha Karun’la yarıştırılır. Bu günün Karun’ları onun ibretlik hikayesinden ders almak şöyle dursun, servetlerinin sarhoşluğuyla bu yakıştırmadan memnun olurlar. Ama unuttukları bir şey var. Ey bu günün Karun’ları, sizi de, servetinizi de, gücünüzü de toprak yutacak.