​Türkiye'de son dönemde yaşanan olaylar, demokrasimizin temel taşlarından biri olan millet iradesinin ne denli önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması, bu bağlamda ciddi endişelere yol açmaktadır.​

İstanbul'un seçilmiş belediye başkanı Ekrem İmamoğlu, 19 Mart 2025 tarihinde polis tarafından yolsuzluk ve terör bağlantıları suçlamasıyla gözaltına alındı. Bu gelişme, yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi İmamoğlu'nun muhalefetin adayı olma ihtimali nedeniyle siyasi bir manevra olarak yorumlanıyor. Ayrıca, İstanbul Üniversitesi tarafından İmamoğlu'nun üniversite diplomasının iptal edilmesi, onun 2028'deki cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılma hakkını ortadan kaldırıyor. ​

Bu olay, halkın oylarıyla seçilen bir temsilcinin görevden alınmasının ötesinde, millet iradesinin hiçe sayılması anlamına gelmektedir. Türkiye Belediyeler Birliği'nin de belirttiği gibi, "millet iradesinin yargı ve merkezi idare eliyle yok sayılması" ciddi bir sorundur. ​

Millet iradesinin yok sayılması, demokrasimizin temel ilkelerine zarar vermekte ve halkın yönetime olan güvenini sarsmaktadır. Bu tür uygulamalar, sadece bireysel hak ve özgürlükleri ihlal etmekle kalmaz, aynı zamanda toplumun genelinde adalet ve eşitlik duygusunu da zedeler.​

Demokratik bir toplumda, halkın seçtiği temsilcilerin iradesine saygı göstermek esastır. Millet iradesinin yok sayılması, sadece hukuki değil, ahlaki bir sorundur. Bu nedenle, tüm siyasi aktörlerin ve kurumların, millet iradesine saygı göstermeleri ve demokrasimizin temel ilkelerini korumaları büyük önem taşımaktadır.