Bana ayrılan bu tertemiz sayfamda,
Çiçeklerden, böceklerden veya dünyanın diğer güzelliklerinden bahsetmeyi ben de isterim. Ama nasıl olacak o iş? Bu sabah çocukları okula bırakırken sokaklarda onlarca köpek ve bir o kadar da küçücük masum yavruları dolaşırken, Daha geçtiğimiz günlerde Göztepe Altay maçında bir insan müsveddesinin korner bayrak direğini eline alıp , sırtı dönük kaleciye öldüresiye vuruyorken. Hala her geçen gün kadına şiddet artıyorken,
Trafikte saygısızlık hat safhaya çıkmışken.
Özellikle sabah kuşağı televizyon programları Anadolu'daki çarpık ilişkilerden, ahlak dışı konulardan bahsederken, bir de bu programlar iyi reyting alıyorken.
Bizler nasıl çiçek böcek yazacağız arkadaş?
Yemek tarifi mi verelim yani?
(Gerçi o programlar da iyi reyting alıyor ama en azından ahlaksızlıklar göz önüne serilmiyor)
Neyse biz asıl meseleye dönelim. Katar''da oynanan dünya kupası maçlarını elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum.
Zevkli maçların ve tribün görüntülerinin yaşandığı bu turnuvadaki favorilerim : Brezilya ve Fransa.
İspanyollar da iyi bir takım oyunu oynuyorlar ancak bu iki rakibe takılacaklarını düşünüyorum. Ama tribünlerin şampiyonu şimdiden belli.
Tabi ki açık ara şampiyon Japonlar
Ben sadece ülkemizi değil tüm dünyayı ayrı bir kefeye koyuyorum, Japonları ayrı bir kefeye…
Japonlar maça çöp poşetleriyle geliyor, maç boyunca takımlarını destekliyorlar. Maç bitiminde sadece kendi çöplerini değil rakiplerin çöplerini bile toplayıp tribünleri tertemiz bırakıyorlar.
Japonlar çok farklı insanlar.
Saygı, hoşgörü, insana değer gibi birçok konuda terazinin en ağır tarafındadır o çekik gözlüler. Geçtiğimiz yıllarda yine bir olaya şahit olmuştum sosyal medyadan.
Japonya Süper Lig derbisi olan Kawasaki ile Yokohama karşılaşması oynanıyor ve stadyum tıklım tıklım dolu. Sadece dört adet polis görev yapıyor. Devre arasında herkes tek sıra halinde yiyeceklerini alıp, niteliklerine göre ayrı ayrı çöp kutularına kendileri atıyorlar. Karşılaşma 1-1 sonuçlanıyor hakeme itiraz yok, maçta sarı kart bile çıkmıyor.
Köşe gönderine yakın bir yere küçük çocuklar sıkılmasınlar diye küçük bir oyun alanı yapmışlar.
Bu ne biçim hayat böyle arkadaş?
Normal olan onlar mı yoksa biz miyiz?
Daha sonra yaptığım araştırmalara göre,
Japonya’da insanlar birbirine o kadar saygılar ki, herhangi bir konuda söze başlamadan önce özür diliyorlar.
Bol bol teşekkür ediyorlar. Bunu yaparken hafifçe eğilerek ve güler yüzle yapıyorlar.
Mesela kendilerine bir adres sorulduğunda, bilmiyorlarsa yardım edemedikleri için üzüntü duyuyorlar. Özellikle toplu yaşamın olduğu yerlerde insanlar birbirlerine saygılarını her zaman gösteriyorlar.
Japonya’da restoranlarda veya alışveriş yaptığınız herhangi bir yerde para öderken dikkatlice parayı elinizden alıp, size göstererek kasaya koyuyorlar. Aynı şekilde size para üstü verirken de dikkatlice sayıp elinize öyle veriyorlar.
Vay vay vay, ne saygı ama?
Ayrıca Japonya’da araba sahibi olmak çok kolay ancak bir şart var.
Eğer evinde ve işyerinde yeterli otopark alanı yoksa araba satın alamıyorsunuz. Araba şirketleri kesinlikle size araba satmıyorlar. Eviniz arka sokakta bile olsa kapınızın önünde geniş bir yol dahi olsa, Kendi bahçenizin içindeki otoparka bakıyorlar. Mesela, evinizde kendinize ait sadece bir araçlık otopark varsa aileniz kalabalık bile olsa sadece bir araç satın alabiliyorsunuz. Ne tuhaf değil mi?
Sizce bizim bu seviyenin sadece yüzde birine yaklaşmamıza kaç yılımız var?
Hayır hayır! Hemen umutsuzluğa kapılmayın!
Okullarımızda her yaştaki öğrencilere en az haftada iki saat ‘saygı’ eğitimi versek, merhamet, dürüstlük, paylaşma diye dersler olsa mesela. Gelecek nesillerin doğru yetişmesi için en azından bir adım atmış olur muyuz sizce?
Ne dersiniz?
Sağlıcakla….