Toplumun tarihini unutturma ile milletin ve toplumun varlık sebebi olan unsurları ortadan kaldırma ve böylece sömürülmeye en müsait hale getirme süreci arasında önemli bir bağlantı vardır. Bir milleti millet yapan dil ile birlikte kültür mirasını yok etme politikası, birçok sömürgeci devlet tarafından uygulanmıştır. Dil tahribinin en ilginç örnekleri, bu alanda en ağır emperyalist müdahale Orta Asya Müslümanlarına karşı uygulanmıştır.
Sultan İkinci Abdülhamid Han devrinde Balkanlardan Çin seddine aynı dil ile seyahat etmek mümkün iken bugün Sovyetler Birliği’nden bağımsızlığını kazanmış Türk cumhuriyetlerinin vatandaşları Rusça konuşarak anlaşabilmektedir. Bu projelerden birinde Ilminsky’nin imzası vardır. Çarlık döneminde uygulamaya konulan, fakat Bolşevik ihtilâlinden sonra asıl etkisi görülen Ilminsky metodunun temeli, ayrı Orta Asya İslam coğrafyasını ayrı milletler haline getirip birbirinden koparmaktır. Aynı dini ve dili paylaşan bu insanlar uzun vadede birbirine düşman haline getirilmiştir.
Yabancı dil için önce kendi dilimiz…
Yaklaşık son 50 yılda ülkemizde yapılan dil tahribatı ise adeta nesiller arasındaki irtibatı koparmıştır.
Daha 1950’li veya 1960’lı yıllarda yazılan eserler, hazırlanan kanunlar ve yönetmelikler bugün tercümeye muhtaç hale gelmiştir. Arı Türkçe kampanyası ile dilimiz her 10 yılda yarı değerini kaybetmiş, günümüzde birkaç yüz kelimelik toplam dil bilgisiyle eğitim kitapları hazırlanmıştır. Çarşı pazardaki tabelalar, her geçen gün daha Türkçeden uzaklaşmış, ülkemiz ade bir sömürge haline gelmiştir.
Bütün bunlara karşın, eğitim alanında yabancı dil öğretme bakımından en başarısız ülkelerden olarak tescillenmişiz. “Kendi dilini bilmeyen başka dil de öğrenemez” vecizesini dikkate alarak öncelikle dilimizi doğru kaynaklardan doğru metotlarla öğrenmemiz, yeni yetişen nesli kendi klasiklerimiz ile tanıştırmamız gerek. Çarşı pazarda günlük ihtiyaçlar ve tanıtımlar için yabancı dil kullananlara karşı mutlaka tepkimizi dile getirmemiz, bu sektörlerle ile alışverişimizi durdurmamız gerek. Vitrininin önüne patates suratlı şişko İngiliz heykeli koyan bir lokantaya başka hiçbir sebep yoksa da uğramadığım gibi markasını veya tabelasını yabancı kelimelerle bozan esnafa mutlaka itiraz ederim. Bütün bunlar yabancı dil öğrenme teşvikimizle de çelişmemektedir.
Sonuç olarak dilde yaşanan kuşak çatışması, başta ülkemiz olmak üzere İslam/Türk toplumlarında uzun vadeli emperyalist müdahalenin
neticesidir. Böylece bir milletin farklı coğrafya ve devletlerdeki fertleri kendi tarihinden, dininden, milli değerlerinden koparıldığı gibi birbirleriyle de irtibatı kesilmiştir. Milletlerarası sahada en büyük zenginlik olan kültür ve medeni varlık açısından mahrum duruma düşürülmüştür. Asırlarca aynı millet çatısını paylaşan etnik veya mezhep bakımından farklı insanların birbirine düşman haline getirilmesinde ve her gün büyüyen savaş ateşlerinde bu dil sömürü maşasının kullanılmış olması tartışılmaz (Bu yazı çerçevesinde zikrettiğim notlar için; Aladdin Yalçınkaya'nın İnsan ve Hayat dergisindeki(2013) konuya dair yazısından faydalandığımı söylemek isterim).