Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin onaylanarak yürürlüğe girmesinden sonra kopartılan fırtınayı görmeye değer.
Neymiş efendim…
Merhum Nurettin Topçu’nun eserleriyle ilgili öğrencilerden görüş alınacakmış..!
Derste “hikmet”, “sevgi” ve “arayış” kavramlarının felsefeyle olan ilişkisine dikkat çekilecekmiş.
Yûsuf Has Hâcib’in “Kutadgu Bilig”i…
Nurettin Topçu’nun “İsyan Ahlakı” isimli kitabından bölümlere derste yer verilecekmiş...
Hayatın anlamı “erdem” ve “tevekkül” ile kavramları ile anlatılacakmış…
Dahası var…
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nde ‘bilim‘e sadece 43 kez yer verilmiş..!
Ancak ‘ahlak‘’a 61 kez…
‘Erdem‘e 46 kez…
‘Değer’ kavramına ise yüzlerce kez yer verilmiş…
Yine, ‘gelişim’ ve ‘evrim’ demekten kaçınmak için ‘tekâmül’…
‘Bilim’ yerine ‘ilim’ kelimelerinin tercih edilmesi…
‘Belagat’ ve ‘kâmil insan’ vurguları…
Tamamen ideolojikmiş…
Müfredat değil…
Mürit yetiştirme programı imiş.
İnsan düşünmeden edemiyor.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli müfredatında, Almanya’nın Düren şehrindeki KGS LeNie (Lendersdorf/Niederau) okulunun uygulamaları gibi bir içerik olsaydı, “istemezükçüler” ne yaparlardı acaba?
Muhtemelen çıldırırlardı.
Bu zihniyetin temeli şuradan çürük: Azınlık ideolojik karşıtlığını çoğunluğa tahakküm ettirme fikriyatından.
Pekiyi, nedir bu Almanya’daki uygulama?
Hadise şudur.
Almanya’nın Düren şehrinde KGS LeNie (Lendersdorf/Niederau) okulunun 4.sınıfa giden yaklaşık 70 talebesi, 6 öğretmen nezaretinde Düren Hicret (IGMG) Camii’ne götürülmüş. Okulun amacı çocukların İslam hakkında birinci elden bilgi almalarını sağlamak ve görgülerini artırmak…
Çocuklar Cami görevlilerine…
Domuz eti neden haram?
Kadınlarla erkekler neden ayrı ayrı namaz kılıyor?
Cami içindeki minber, hutbe ne işe yarıyor
Ayakkabı ile halılara neden basmıyorsunuz?
Neden oruç tutuyorsunuz gibi sualler yöneltmişler.
Bazıları ‘hafta sonları gelip sizi ve Kur’an dersi aşan çocukları görebilir miyiz’ gibi talepte bulunmuşlar.
Cami görevlisi İmamın çocuklara “Müslümanlar gibi secde yapmak ister misiniz” diye sormuş.
Öğretmen ve çocuklar kabul etmişler.
Ardından topluca secdeye kapanmışlar
Sonra cevap vermek isteyenlere secdede neler hissettikleri sorulmuş.
Çocuklar şöyle cevap vermişler.
İsa’yı dinledim…
Allah ile konuştum.
Bir daha kiliseye asla gitmem…
Yer penceresinden cenneti seyrettim.
Öğretmenin, Müslüman olmak istesem bana kızar mısınız?
Bu meditasyon yogadan daha zevkli…
Alnımdan ağrılar ve kötü enerjiler yere aktı…
Müslümanların Tanrı’sını gördüm, beni severek beni de çağırdı.
Yıldızlar bana yaklaştı onları seyrettim.
Işıktan insanlar seyrettim. Tanrı onları seviyordu…
Müslüman çocuklar neden burada değiller?
Işıktan arabalarla göklere çıktık.
Meryem annemizi gördüm ‘bana üzülme, çarmıhta elleri çivili olan benim de Tanrı’nın da oğlu değil’ dedi gibi cevaplar vermişler.
Bu çocukların henüz buluğa ermemiş olduklarını ve İslam fıtratından sıyrılmadıklarını hatırda tutulmalıdır.(Kaynak Bağdagül Öz, Gerçek Hayat dergisi, Ağustos 2024 s.32).
***
Eğer böylesi bir uygulama ülkemizde olsaydı, bir bardak suda nasıl fırtınalar kopartılırdı; varın siz karar verin.
Bu sebepten dolayı bir türlü öğretimden eğitime tekâmül edemiyoruz.
Yoksa “gelişim ve evrim” mi demeliydim!