Zihni sömürgeleştirilmiş aydın görünümlüler ile bir takım politikacılar varlıklarını koruduğu gibi ciddi ciddi mücadele de veriyor.
İşte bu tarz bazı aydın görünümlüler Türkiye’nin dışarıda verdiği mücadeleye ket vurmaktadırlar. Zihni iğdiş edilmiş bu tip aydınlar Batı kaynaklı her malumata “bilimsel” veri gözüyle bakarak ‘olgu’laştırırlar. Meselâ, Fransa Cumhurbaşkanı E. Macron, Cezayirlilerin Fransız kolonyalizmi sayesinde millet olma başarısını gösterdiğini söylemişti de içimizdeki ideolojik körlük bu saçmalığı veri kabul etmişti.
Nitekim Macron’un aşağılayıcı ifadesinin can alıcı bölümü şöyledir: “Fransız kolonyalizminden önce Cezayir ulusu var mıydı?”. Macron’un bu sözü de basite indirgenemez. Bizde sömürgecilik kavramı kullanıldığı için bu sözün manası tam olarak anlaşılmıyor. Kolonyalizm aynı zamanda yüzyıllarca süren bir yönetim biçimiydi. Avrupalı milletlerin mutlak üstünlüğüne dayanan yönetim sisteminden doğan ideolojilerin karakterini belirleyen de ırk üstünlüğü inancıydı. İngiltere, Fransa, Belçika ve Hollanda gibi ülkeler Doğu milletlerine medeniyet götürdüklerine inanıyordu. Marksizm de bu inançtan kurtulamamıştır. Macron, kolonyalizmin Doğu toplumlarını medenîleştirdiği inancını tekrarlamış oldu. 19. yüzyılda geçerli olan bu ideolojik inancın Türkiye’deki temsilcilerini her vesile ile görmemiz üzerinde durulması gerekli bir meseledir.
Macron’un bu açıklamaları açıkça Türkiye düşmanlığı üzerine kurgulanmış bir ifadedir. Fransa cumhurbaşkanı, Cezayir tarihinin Fransa düşmanlığı üzerine inşa edildiğinden, şikâyet ediyor ve bunu “açık bir saldırı” olarak nitelendiriyor. Afrika’da yükselen Fransa karşıtlığının Türkiye tarafından tahrik edildiğini söylüyor. Hatta eski iktidar taraftarları bir gazetenin yazarları bile Osmanlı dönemini hatırlatarak Türklerin Cezayir’de müstemleke yönetimi kurduğundan bahsedebiliyor. Pes doğrusu. Bu kadar mı kendi milletine ve geçmişine düşmansın. Aslında Macron, açıkça, Fransa’nın Afrika’da yeni kolonyalist emellerine Türkiye’nin zarar verdiğini itiraf etmiş oluyor. Türkiye etkisi ile Afrika ülkelerinde Fransa aleyhine bir gündem oluştuğundan şikâyet ediyor.
Afrika’da Sahil bölgesinin en önemli ülkelerinden biri olan Mali’nin Başbakanı Maiga Anadolu Ajansının aktardığına göre Türkiye, Cezayir, Libya ve Mali bağlamında cereyan eden olaylarla ilgili olarak şu önemli sözleri söylüyor: “Bugün Mali hükümeti olarak terörle mücadeleye yardım edecek ortaklar arıyoruz. Hiçbir ülke dışlanmış değil. Bizimle görüşmeye hazır olan, terörle mücadeleye yardım edebilecek ve toprak bütünlüğünü sağlayabilecek herkes Mali’ye hoş geldi. Ülkemizde teröre karşı mücadelede Türkiye gibi dost ülke gerekiyor.” Maiga bu sözleri ile Mali’yi tehdit eden Fransız terörizmine işaret ediyor ve terörizme karşı mücadele kapsamında Türk savunma sanayi sektörü ile iş birliğinin önemi üzerinde duruyor.
Ortaya çıkan tablonun bütün ezberleri bozduğuna kuşku yok. Fransa’nın medeniyete beşik, Afrikalıların köle, Türkiye’nin de geri kalmış olması gerekiyordu. Biz nerede hata yaptık sorusuyla boğuşmamız çok önemliydi. Cezayirliler ulus bile olamamıştı. Fransa, Fransızlar ve Fransızca güzel olan ne varsa onu temsil etmişti. Türkiye’nin Kafkaslarda, Suriye’de, Libya’da ve şimdi de Sahil bölgesinde Fransa’nın medeniyet misyonuna zarar vermesi “ne saçma, ne budalaca” bir durumdur. Bu yerlilik ve millîlik gibi kavramlar ne kadar da rahatsız edicidir.
Yeni bir dünyanın şafağında olduğumuzu anlamak zorundayız. Alıştığımız dünya çöktü ve muhakkak yeni bir dünya kurulacak. Türkiye, yakın coğrafyasının güvenlik adası olarak bu yenidünyanın merkez ülkesidir. Buna alışmak gerekiyor.