Küresel ilaç lordlarının vahşi kapitalist anlayışını, Mike PALECEK, 2009 yılında yayımladığı Kapitalizm Bilime Karşı başlıklı makalesinde net bir şekilde dile getirmiş ve şöyle demişti:
“İlaç endüstrisi gücü yetmeyenlere ilaç dağıtmayı reddetmesi ve fahiş fiyatlarıyla meşhurdur. Özellikle Afrika’da AIDS salgını ile mücadeledeki ilaçların yokluğu, kapitalizmin ihtiyacı olanlara ilaç ulaştırma konusundaki kifayetsizliğini ispatlamaya yeter. Peki kar amacı gütmenin yeni ilaçlar geliştirmedeki rolü nedir? Büyük ilaç firmaları, endüstrilerinin AR-GE (araştırma ve geliştirme) kısmında da iyi bir sicile sahip değiller.
AIDS hastaları her yıl kendilerini hayatta tutan ilaçlar için on binlerce dolar ödeyebilir. 2003 yılında Fuzeon adında bir ilaç tanıtıldı (fiyatına büyük bir itiraz vardı) ve hastaları yıllık 20 bin dolarlık bir fatura ile vurdu.
Bir ilaç firması için AIDS’li bir insan, hasta değil müşteridir. İlaç endüstrisinin bu insanların sürekli müşteri olmasını sağlamak konusunda finansal bir güdüsü var. Bu sebeple bir tedavi bulmak için çok az sayıda araştırma yapılıyor. Çoğu araştırma özel sektör tarafından hastaların ömür boyu kullanmak zorunda kalacakları nitelikte ilaçlar bulmak için yapılıyor.”( -Le Monde Diplomatique Türkiye Ekim-2009, shf.:16).
***
Türkiye’deki bu durum 12 sene öncesinde bahsedilenden hiç de farklı değildir.
Yeni Akit Gazetesi’nden Ali İhsan Karahasanoğlu bu konunun Türkiye boyutuna şöyle temas ediyor: “Eskiden Türkiye’yi kazıklıyorduk. 1 TL’lik ilâcı 10 TL’ye satıyorduk.. Erdoğan’a geldi. Bizimle çatır çatır pazarlık yapıp, kârlarımızı minimize etti” diyorlar..
Yıllık yaptıkları anlaşmalara bile sadık kalmamak için, böyle medya organlarındaki kalemleri piyasaya sürüp, ilâç haberi yaparken, iktidarın ekonomik çözüm reçetesini eleştiriyorlar..
Peki bu ilâç fabrikatörlerinin sözcülüğünü yapan sadece bir muhabir mi? Hayır.
Eczacı kılıklı kişiler de, bunlara teşne…
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca daha bir hafta önce, açık açık rezil adamları ifşa etti: “İlâç üreticileri Türkiye’ye pahalı ilâç satmak için ‘ilâç yok’ yönünde yalan haberler yaptırıyor.”
Hemen ardından bazı ecza depolarına kontrol amaçlı gidiliyor..
Kayıtlarda yok gibi gösterilen ilâçların, var olduğu tespit ediliyor..” https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/ali-karahasanoglu/ilac-fabrikatorleri-yine-ayni-yalanla-karsinizda-37734.html).
***
Kovid-19 bize şunu daha net göstermiş oldu: İlaç sektöründe kokuşmuşluk had safhada.
Yeni Şafak’tan Yusuf Kaplan “Dünyanın en iğrenç, en acımasız, en ruhsuz, en ürpertici kapitalist ruhsuzluk sektörlerinden birinden, ilaç sektöründen haberiniz var mı hiç?” diyerek şunları dile getiriyor:
“Ne iğrenç oyunlar dönüyor ilaç sektöründe, bir bilseniz, küçük dilinizi yutarsınız, mideniz dayanmaz!
İnsanlara şifa dağıtmak için çalışması gereken anlı şanlı tıp profesörlerinin sadece para basan, kapitalizm dini’ne can katan, güç katan kaskatı robotlara, ruhsuz makinalara dönüştüklerini bir görseniz, insanlığınızdan utanır, ne yapacağınızı şaşırırsınız!
Virüs hortladı, dünya, virüs korkusundan ziyade pompalanan korkudan korktu asıl, ilkin.
Sonra korkunun korkusunu yendi ama insanın bu olağanüstü durumlarda nasıl barbarlaşabileceğini, azmanlaşabileceğini de gördü.
Dünyaya erdemi, ahlâkı, karakteri öğretmesi için eğitilen beyinler, ilaç endüstrisinin nasıl da kolayca kölesi olabildiklerini ispat ettiler!
İlaç endüstrisi, kapitalist lordların vurgun yeri!
Laboratuvar, şifa dağıtılması gereken kutsal bir mekân olması gerekirken, vicdanını paraya satarak pul yapan, ruhsuz adamların laik tapınaklarına dönüştü!
Ruhun yok edildiği yerde insan nefes alabilir mi?
İnsana şifa olacak ilaç üretim merkezleri, sadece köşeyi dönecek maddeler üreten, kapitalist ilaç şirketleri arasında en iğrenç, en ürpertici hâkimiyet savaşlarına sahne olan laboratuvarlar insanın gömüldüğü mezarlara dönüşecekti elbette!
Yakıcı soru şu burada: Devletlerden daha güçlü olan canavar ilaç şirketlerinden kimse hesap sormayacak mı (https://www.yenisafak.com/yazarlar/yusuf-kaplan/asil-virus-korona-mi-kapitalizm-dininin-leviathani--canavari-andiran-tapinaklari-ilac-sirketleri-mi-20604)?
***
İnsanı maddi bir değer olarak gören Vahşi Kapitalist Siyonist-Haçlı zihniyetinden başka ne beklenebilir ki?
Pekiyi, bu zihniyetin içimizdeki uşaklarına ne demeli?
Asıl tehlikeli olanlar, bunlardır.
Esas mücadele, ruhları üç kuruş pula satılmış tasmalı kölelerledir.
Bunların kimler olduğunu feraset sahibi herkes görecektir.
Görmelidir.
Buradan açık etmek, laf-ı güzaftır.
Vesselam.