Batı, Afrika’ya emperyalist sömürge düzenini kurmak için gitmişti. Bu hakikati Kenya'nın kurucu devlet başkanı Jomo Kenyata, Batı ülkelerinin Afrika gelişini şu sözlerle dile getirmişti: “Misyonerler Afrika’ya geldiğinde bizim topraklarımız onların İncilleri vardı. Dua edelim dediler. Gözlerimizi kapattık. Açtığımızda, bizim incilimiz, onların toprakları vardı”
Tarihe baktığımızda Batı, Afrika'ya, 15. yy. saldırdı. O günden bu yana milyonlarca Afrikalı köle edildi. Yer altı kaynakları da sömürüldü.
Bu kıtayı daha kolay yönetebilmek ve sömürebilmek için azınlıklar desteklendi. Afrika bu sebeple iç çatışmalara sürüklendi. İnsanlık tarihinin en büyük soykırımları bu sebeple yaşandı.
Bu sürede köle ticaretleri sistematik hale getirildi. Araştırmalarda da görüleceği üzere sadece 18. yy da Amerika’ya 6 milyon 265 bin Afrikalı götürüldü. Yeküne bakıldığında 15. yy'dan 19. yy'a kadar 180 milyon Afrikalı Amerika'ya taşındı. Amerika’nın yeniden inşası için buralarda çok kötü şartlarda çalıştırıldı. 1960’lara kadar aynı otobüslere dahi binemeyen Kara Derili Afrikalılara karşı uygar! Amerika’da, hâlâ ırkçı ayrımcılık devam etmektedir.
Köle olarak ülkelere götürülen Kara Derili Afrikalılar sadece hizmette değil savaşlarda da kullanıldı. Sadece Fransa’nın Birinci Cihan Harbi’nde 900 bin Afrikalı kölenin ölümüne sebep olduğu bilinmektedir. Aynı katil sömürgeci Fransa, 1830 yılında Cezayir’i işgal ettiğinde yüz binlerce Cezayirli öldürüldü. İtalyanlar Libya’da 100 binlerce Afrikalıyı katletti. Sadece bu da değil. İtalya aynı dönemde 200 bin Etiyopyalıyı katletti. Yakın zamandaki Ruanda’daki soykırımı saymıyoruz. Afrika’yı sömürmeyen tek ülke, Osmanlıydı.
Vahşi Batı, Afrika’ya Hıristiyanlığı getirerek uysallaştırdı; doğal zenginliklerini ise Batı'ya aktardı. Afrika yer altı ve yerüstü kaynakları açısından çok zengin bir kıta olmasına rağmen varlık içinde yokluk çekti. Çekiyor. Çektiriliyor.
Hastalık zaten kaderleri…
Kıtada ölümlerin üçte biri bulaşıcı hastalıklardan kaynaklanıyor.
Afrika halkının yüzde 70'i elektrik kullanamıyor.
Halkın yüzde 46’sı ise suya ulaşamıyor.
Kıtanın enerji kaynakları göz önüne alındığında durumunun içler acısı olduğu açık.
Ancak yine mazlumların ve masumların tek hamisi, tarihi vazifesine müdrik; Türkiye var. Türk Devleti ve Milleti ile birlikte sivil toplum teşkilatları bu vazifeyi üstlenmişler…
Bu yüzden Türkiye'nin Afrika açılımı dünyanın dikkatini çekti. Türkiye, Afrika’ya vahşi Kapitalist Batı’nın aksine tarihi mirasının bir gereği olarak hizmet gayesiyle gitmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Afrika’ya özel bir önem atfettiğinden 3 ülkeyi kapsayan Afrika ziyareti gerçekleştirdi. Daha evvel Başbakan iken çıktığı Afrika ziyaretinde “Sömürü için değil kardeşlik için geldik" demişti ve şunları dile getirmişti: “Biz Afrika'yı sömürenler gibi düşünmüyoruz. Biz sömürü anlayışına karşı, kardeşlik nasıl olur? Onu göstermek için buradayız" demişti /kaynak: https://www.trthaber.com/ haber/gundem/ gozumuzu-actigimizda-bizim-incilimiz-onlarin-71204.html).
Hiçbir karşılık beklemeden ülkenin en ücra köşelerine kadar giden Türk eğitimciler, sivil toplum teşkilatları kara kıtanın kaderini değiştirmek için elbirliği ile çaba sarf etmektedir.
Bakınız, tarihi bir an. Kayıtlara geçmesi açısından önemlidir. İsviçre Konfederasyon Başkanı Ignazio Cassis ve beraberindeki heyet Nijer'i ziyaret etmişti.
İsviçre Konfederasyon Başkanı Ignazio Cassis, Afrika ülkesi Nijer'i ziyaret ettikten sonra Osmanlı döneminden bu yana varlığını sürdüren, Agadez Sultanlığı temasları sırasında çekilen bir fotoğrafta İsviçre Konfederasyon Başkanı Ignazio Cassis Temsilciler Meclisi Başkanı Irene Kalin arkasında yer alan Osmanlı tuğrası dikkati çekmişti. Gözlerini tuğradan alamadıklarına dair fotoğraf kareleri be haberleri dünya basınına yansıdı. Bu fotoğraf karesinden daha güzel bir mesaj ne olabilir ki?
(kaynak:https://www.trthaber.com /haber/ dunya/guney-korede-google-ve-netflixe-para-cezasi-654859.html).