Unutmak, insanın zihninde belki de en karmaşık duygulardan biriyle ilişkilendirilen bir olgu. Hepimizin hayatında unutmak istediği anılar, kişiler ya da olaylar vardır. Peki, unutmak bir bencillik mi, yoksa bir güç göstergesi midir?
Unutmanın doğasını anlamak için önce zihnin işleyişine bakmamız gerekiyor. Beynimiz, yaşadığımız her şeyi saklamak için tasarlanmış değil. Bazı anılar zamanla silikleşirken, bazıları bilincimizin derinliklerine gömülüyor. Ancak burada unutmak, aktif bir eylem mi, yoksa zihnin kendini koruma mekanizması mı?
Bazen unutmak, dışarıdan bencillik olarak algılanabilir. Özellikle başkaları için önemli olan bir şeyi unutmak, o kişilere kendimizi umursamaz hissettirebilir. Birinin acısını, zorluğunu ya da verdiği emeği unuttuğumuzda, karşı taraf bunu bir saygısızlık ya da ilgisizlik olarak yorumlayabilir. Bu anlamda, unutmak bencilliğe dönüşebilir, çünkü kişi sadece kendi zihinsel rahatlığına odaklanmış gibi görünür. “Unutmak”, bir nevi "ilgilenmemek" anlamına geldiğinde, bu eylemin bencil bir yansıması ortaya çıkabilir.
Ancak bu durumda şunu da sormak gerekir: Unutmak bir seçim midir? İnsan her şeyi bilinçli olarak unutabilir mi? Ya da bazen zihnimizin kendi savunma mekanizmasını çalıştırdığını mı görüyoruz?
Öte yandan, unutmak, çoğu zaman bir güç işareti olarak kabul edilebilir. Zihnimiz, acı veren, bizi aşağı çeken ya da gelişimimizi engelleyen deneyimleri bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde geride bırakmak için tasarlanmıştır. Unutmak, bizi olumsuz deneyimlerin esaretinden kurtaran bir güçtür. Hayatın her anında geçmişin yükleriyle yaşamak, kişiyi daha ağır, daha yavaş ve daha mutsuz bir hale getirebilir. Oysa unutarak, kişi kendine bir tür yeniden başlama şansı tanır.
Travmatik bir olay yaşayan birinin bu olayı unutmayı başarması, sadece zihinsel değil, ruhsal olarak da büyük bir güç gerektirir. Zihnin kendini koruma altına alıp, ileriye bakmayı tercih etmesi, bireyi olgunlaştırır ve daha dirençli bir hale getirir. Bu açıdan bakıldığında unutmak, bireyin içsel gücünün bir yansımasıdır. Çünkü her şeyi hatırlamak, sürekli geçmişe dönüp o acıları tekrar yaşamak, insanın ruhsal dengesini bozabilir.
Unutmak, bazen bencilliğin bir göstergesi olarak algılanabilirken, bazen de kişisel bir güç ve direncin sembolü olabilir. Burada önemli olan, unutmanın nasıl ve hangi bağlamda gerçekleştiğidir. Birini ya da bir durumu unutmak, her zaman kasıtlı bir ilgisizlik anlamına gelmez. Aynı şekilde, her unutma eylemi de bir güç gösterisi olmayabilir.
Unutmak ne tam anlamıyla bir bencillik ne de her durumda bir güçtür. Önemli olan, unutmayı dengeleyebilmek ve hayatta ilerlerken hangi anıları taşımak istediğimizi bilinçli bir şekilde seçebilmek. Unutmak, bazen hafiflemek demektir, bazen de hatırlamak kadar değerlidir. Bu dengeyi kurabildiğimizde, ne bencil ne de zayıf oluruz, sadece insan oluruz.