Yirmi yıl evvel bu konuyla alakalı makaleler neşretmiştik. Zaman zaman da temas ediyoruz. Daha evvel kaleme aldığımız bir çalışmamızdan özetleyerek arz ediyorum.  Türkçülük fikrinin ırkçılığa mı yoksa milliyetçiliğe mi yakın durduğu, kafaları karıştıran bir sorudur..   Kafatasçılık, ırkçılık, ulusçuluk, milliyetçilik gibi kavramların ideolojik amaçla toplumun şekillenmesinde ne kadar etkili olduğu, bu doktrinlere yön veren ana unsurların gücü ölçüsündedir. Bir milletin varoluş  mücadelesinde, ifade edilen akımlarla milletin temel değerlerine ters istikamette  bir yol haritası çizilemez. Dolayısıyla toplumun ruhuna hitap etmeyen bir öğreti, zamanla millete doğru dönüşüm geçirmesi tarihî bir hakikattir. Derde deva reçetelerin zıt tepki vermesi reçeteyi yazanın kimliğinde aramak, siyasi tarihin bir gerçeğidir.   Esas itibariyle milleti aydınlığa taşımanın derdini dert edinmişlerin amacının takdire şayan olduğu unutulmamalıdır. Ortak paydayı bu şekilde teşekkül ettirmemiz zorunluluktur. Meseleye bu açıdan baktığımızda “Türkçülük, ulusçuluğa mı yoksa milliyetçiliğe mi daha yakın?” sorusunun cevabını ırkçılığa yakın durduğunu, Türkçülük cereyanı  ideologlarının fikirlerinde görmekteyiz. Türkçülere göre ırkî taraf ağır basmakta ve milliyetçiliğin ana unsurlarından  "inanç" yönü ya es geçilmekte veyahut da "olsa da olmasa da fark etmez" anlayışı hâkimdir.  Ulusçuluktaki lâdinilik, mukaddes "şey"lerin etkisiz, kavmiyetçiliğin ana eksen kabul edilmesi; bu ön kabule zihinleri zorlamaktadır. Dolayısıyla  Türkçülük’te, “ırkî” unsurun asıllığı açıktır. Türkçülük hareketinin temel değerleri  “ırkî” kaynaklıdır.  Milliyetçilik-ulusçuluk tartışmaları ve Türkçülüğün hangisine daha yakın durduğu meselesinin netliğe kavuşması, geleceğimizi de şekillendirecektir.  Girizgâh niyetiyle ifade ettiklerimizi biraz daha açalım:  Türkçülüğün esasları şeklinde özetlenebilecek ilkeler yumağı , zamanımızdan evvelki bin yıllık tarihi yok saymaktadır. Türkçü  harekete göre, din, bu ideolojide yer almaması gerekir. Bütün Türklerin dini konumuna gelmiş  İslâm dini sadece tesadüfler sonucu  veya Arap hakimiyetinin  bize zerk ettiği  inanç sistemidir. Meşhur Türkçülerden Dr. Rıza Nur,  İslâm’ı Arap dini   kabul eder ve bunun Türklüğü yok ettiği düşüncesini savunur. “Türklerde  hayret ve takdire lâyıktır ki İslâmlaşmadan evvel milliyet duygusu vardı. Bunun misali çok bariz bir şekilde Göktürklerdedir. Bu Türkler Türk yasa ve töresine pek riayet etmişlerdir. Orhun sitelerinde: ‘Yukarıda Türklerin Tanrı’sı demiş: Türk milleti  yok olmasın...’ ‘Türk milletinin adı, şöhreti silinmesin’ gibi cümleler vardır. Bu cümleler bugünkü Türk nesillerine  ibret ve derstir.    Arap fütuhatının Orta Asya’ya varmasıyla Türkler Müslümanlığı kabule başlamışlardır. Git gide Müslümanlık geniş mikyasta Türkler arasında yayılmış, bu yeni din tesiriyle Türkler milliyetini unutup Arab’a meclup olmuştur.( Meclûb: Başka yerden getirilmiş olan- M. N. Özön, Osmanlıca Türkçe Sözlük) İlmi ve askeri bütün deha ve varlıklarını Arap hizmetine koymuşlardır. Öyle ki Türkiye’ye fenâ filislâm veya fenâ fiarap demek yanlış olmaz. Türklerin Arap medeniyet  ve ilmine ettikleri hizmet çok büyüktür. Hele Arabın dinini, dilini, milliyetini muhafaza için Türklerin bütün cihanla  vuruşları pek meşhurdur. Eğer Türkler olmasaydı Arap bütün maddi ve manevî varlığıyla beraber çoktan çökmüş, bitmiş, batmış  milletler listesine  girerlerdi. Hıristiyanlık öncesi Piyer Lermit’in ruhu ve Tasso’ya “Kurtarılmış Kudüs” büyük epopesini yazdıran ( destan) ruh, sonra da koloni kurt iştahası fenomenleriyle Arabı sömürür, yeryüzünden siler süpürürdü. Tarih şahittir ki, bütün  bunlara karşı koyan yiğitler safları Türk alp ve erlerinden teşekkül etmiştir.    İşte bu Araba yarsıma iledir ki Türk yasa, töre ve milliyeti Arap dini sıvağında tuz suda erir gibi eriyip gitmiştir. Bu hal aşağı yukarı 10 asır sürmüştür.”(1) Konuya devam edeceğiz, inşaallah 1-Dr. Rıza Nur, Kavgamız Türkçülük  Kavgası, Nak.: Faruk Çil, Baysan Yay. 1990, s. 99-100