Türk Modernleşmesi (3)
Dr. Mesut Mezkit
Rüzgâr gülü gibi şekilden şekle giren Modernleşme ile Modernizm arasındaki medcezir, Türk milletinin en büyük çıkmazlarından birini oluşturmaktadır. Zira, iki yüz yıldır devam eden Batılılaşma maceramız, hep Modernizm eksenli olmuş; istikbalimizi belirli medeniyetlerin(!) bakış açısına göre yönlendirmişiz. Beşeriyetin ortak malı olan insan hak ve hürriyetleri başta olma üzere, iktisaden güçlü bir cemiyetin kapısını aralayacak her türlü teşebbüsten âri bir yol izlemişiz. Batı mahreçli aydınlanmacı pozitivist aklın rehberliği, bizim toplumumuza cebren kendi hayat tarzlarını şırınga etmeleri neticesinde, ortalıkta sersem gibi dolaşan insanlar güruhunun teşekkülüne zemin hazırlamıştır. Halbuki,sahih geleneğimizden tevarüs eden inancımızda, zamanın şartlarına göre hayatın idamesine ruhsat verilmiştir.Yani, mazi ile asrın müspetesinde mündemiç bir medeniyetin inşasına işaret vardır. Millî istiklalimizin teminatı; millî hasletlerimizin; İslâm itikadının umdeleriyle yoğrulmuş; kapısı müspet gelişme ve değişimlere açık tekâmülün mevcudiyetidir. Bu, arz edilen ve mevcut olup da üzeri küllenen veya küllendirilen vakıaya (sisteme), Muhafazakâr Değişim demek daha doğru olur.Muhafaza, sahih geleneğimizin bileşkesiyle mümkündürAncak, her şeyde olduğu gibi ifrat ve tefritte bizimle yarışacak hiç bir millet olmadığı için, muasır medeniyet seviyesine vuslatı; Batı değerlerini aynen iktibas ile eşdeğer tuttuk. Sosyolog,Prof. Dr. Nilüfer Göle, gazeteye verdiği bir mülakatında bu hususu şöyle değerlendirir:”Modernlik Türkiye’de Batı medeniyeti değerleriyle özdeş tutuldu. Sadece batılılar modern değil. Batı coğrafyasının dışındaki çağdaş ve modern olguları nasıl isimlendireceğiz? Müslümanlık modernizmin karşıtı değil. Ama, modern hayatın bazı unsurlarını eleştiriyor.’Ben kendi değerimle modern olmak istiyorum’diyor. Modernlik zaten filtresiz olmaz. Batılı olmayan toplumlar, modern dediğimiz olguları yaşarken,nasıl bir filtreden geçiriyor,nasıl yorumluyor, bu değerleri kendisine nasıl mal ediyor?Bu husus önemli. Şimdiye kadar ’Müslümanlıktan vazgeç,kendi değerlerinden vazgeç modern ol’ deniliyordu.Bu çağrı kendi kendinden vazgeç anlamına gelir. İslâmcılık,Müslümanlığın biraz sert ve sarsıcı bir şekilde hatırlatılmasıdır...Avrupa modernleşirken kendi filtresini koyuyor. Meselâ Amerika müziği ve filmi karşısında kültürünü korumaya çalışıyor.Kendini var ederek gelişmeye çalışıyor.Kendinden vazgeçerek değil....Biz modernliği eleştirisiz almayı düşündük Modernlik,kendisini sürekli eleştirerek yenileniyor. Kendi üzerine düşünen toplumlar modern toplumlardır. Eleştirel bir bakış açısıyla,modernliğe yaklaşan İslâmcılar,esasında bütün topluma katkıda bulunmuş oluyorlar.Çünkü eleştirileriyle milleti düşünmeye sevk ediyorlar...Batıcı olmadan modernleşme olur.Japonya bunun örneğidir.” (Göle,2003)
Burada, Ahmet Muhip Dıranas’ın şu görüşlerine katılmamak mümkün değil: “Bayramlarımızın güzel âdetlerinden biri bütün bütün yok olup gitmek üzere. Bayramlarda, eskiden, bir el öpme âdeti vardı. Bu bir yandan; küçüğün büyüğe en zarif şekilde saygısını gösteren bir sosyal terbiye tezahürü olmakla beraber, biraz da bayramın kendisi gibi bir şeydi. Geçmiş bayramlarda genç buselerle nurlanmış ihtiyar eller, şimdi, el öpmeyi bilmeyen çocuk ve taze dudakları karşısında mahzun, iki yana sarkıyor. Edeplerini ve geleneklerini kaybetmiş bir bayramın ne bayramlığı kalır? Garplılaşma, yenileşme cereyanı içinde kaybettiğimiz böyle nice güzel törelerimiz var. Yazık oluyor.
Âdetler, gelenekler, bir millet yapısının temel kıymetleridir. Âdetlerini, ananelerini, tarihten ve dedelerden kalma özelliklerini koruduğu, tanıdığı ve günde kıymetler halinde tuttuğu nispette, bir millet kuvvetli, güvenli ve medenî olur. Dış görünüşüne o kadar hayran olduğumuz Garp medeniyetine mensup milletlere bakınız: Bir teknik mucizesi gösteren yirminci asır ruhî ve millî farkları ısrarla ortadan kaldırmaya çalıştığı,insanları tek bir haddeden çekmeye çabaladığı halde,milletler, en küçük yüz hareketlerine, jestlerine, nidalarına kadar yine birbirlerinden ayırdediliyorlar.Çünkü millî ruh,medenî ruhtandaha üstün ve kuvvetli, Milletler medeniyete değil, medeniyet milletlere göredir. (Dıranas, 2003: 344)
Kaynak:
Dıranas, A.Muhip,Toplu Yazılar, YKY,İstanbul,2003
Göle ,Nilüfer, Dünden Bugüne Tercüman gazetesi, 09.08.2003
Yorumlar