** ŞENOL BABACAN ** SOSYAL BİREY OLMAK VE İNGİLİZCE ÖĞRENMEK
Dünyayı değiştirmek için kullanabileceğiniz en güçlü silah eğitimdir. (Nelson Mandela) Geçtiğimiz hafta kızımın yeni okulu olan Nazilli Menderes Anadolu Lisesi'nin okul aile birliği toplantısına katıldım. Kızım ve arkadaşları karşıladı beni kapıda. Gözlerindeki umut ışıklarını görmenizi isterdim. Pırıl pırıldı gençler. Gururlandım... Okulda birçok okulda olduğu gibi ACİLEN ek temizlik görevlilerine ihtiyaç var. Bunun dışında okulun pek bir eksiği yok. Kuranların, emek verenlerin yüreğine sağlık. * Doğru Dürüst Saygılı Çalışkan nesiller yetiştirmek eğitimin temel amacıdır. Bunun üstüne, derslerinde de başarılı olabiliyorsa öğrenci, Temel eğitim amacına ulaşmıştır demektir! * Eğitimde başarılı olmanın yolu sadece derslerdeki başarı değil, sosyal, sportif ve kültürel etkinliklerde aktif görevler almaktan geçer. Fırsatlar verilmelidir titreyen yüreklere.  Öz güven yetileri gelişmelidir geleceğimiz olan fidanların. Zaten teorik bilgileri de pratiğe dönüştürebilmenin en etkin yolu bu değil midir? Daha önceki yıllarda, sosyal ve sportif etkinlikler ‘’yapıldı mı yapıldı’’ mantığıyla yürüyordu. Tam destek olunmuyordu çabalayan Beden Eğitimi, Resim, Müzik vb. öğretmenlerine. Zorluklara ve umursamazlıklara karşı mücadele ediyordu mesleğini tam icra etmek isteyen öğretmenlerimiz. Öğretmenlerin özverisi, öğrencilerin gayreti ve velilerin de desteği ile başarılar gelince de, Hemen sahip çıkıveriyorlardı baştaki kırmızı kravatlılar Umarım artık öyle değildir... *  Önceden Anadolu Lisesi dendi mi ilk akla gelen İngilizce eğitimiydi. Hatta bir yıl boyunca İngilizce hazırlık eğitimiyle erken yaşlarda ikinci insanı da oluveriyordu gençler. Şimdiki sistemde maalesef böyle bir şey göremiyoruz. Dünya insanı olabilmenin en temel yolu öncelikle akıcı bir İngilizce konuşabilmekten geçer.  Sosyal olmayan toplumların fertleri asla yabancı dil öğrenemezler.  O kişilerin eğitimleri ne olursa olsun, toplumda da kaynaşamazlar zaten. Kitaplara gömülüp su gibi içseler bile İngilizceyi, yabancı bir ülkeye gidip tuvaletin yerini bile soracak cesareti bulamazlar… Onlar, sadece kendi iç dünyalarında bir koyun gibi yaşar giderler. * Çocuklarımıza yapacağımız en iyi yatırım, Onları spora, bilime, sanata yönlendirmektir. Sporda alınan milli başarılardan nasıl gurur duyuyorsak, Geçtiğimiz yıllarda Nobel Barış Ödülü alan bilim adamımızla nasıl onur duyduysak,  Londra sokaklarında Tarkan şarkısı duyunca göğsümüz kabarıyorsa eğer,  Bu, aynı zamanda milli bir görevdir. * Dünyada bizlerin aksine genç nüfus azalıyor,  Canım ülkemdeki genç beyinleri, Öz güvenleri yeterli, kişisel gelişim yetileri artmış, dünyayı her pencereden görebilen beyinler olarak yetiştirmeliyiz.  Sonuç olarak, Dünyada ben de varım diyebilmek için en büyük güç bilimdir, cesarettir, özgüvendir.  Bu, eğitimde köklü reformlarla gerçeğe dönüşecektir. Aksi halde, umudunu yitirmiş bir yüz ifadesi ile, ‘Biz Avrupa’dan bilmem kaç yıl gerideyiz!’, ‘Elin gavuru ne yapmış ama!’ Gibi basmakalıp söylemleri, dost sohbetlerinde tekrar eder dururuz.  Saygılarımla…