Biraz agresif ve öfkeli bir profile sahip olduğumu biliyorum. Kendi içimde aslında böyle biri değilim yada en azından böyle olmak istemiyorum diyebilirim. Hatta böyle görünmekten nefret ettiğimi de net olarak söyleyebilirim. Ancak biliyorum ki öyle görünmemin sorumlusu ve kusurlusu sadece ve sadece benim. Bu benim hayatta en aşamadığım özelliğim. Kendimi en çok sorguladığım konuların en başında gelen bu özelliği neyin tetiklediğine kadar insem de sorgularken, her seferinde başka bir sebep buluyorum. Aklı başında düşündüğümde hiç bir masum sebep olmadığını da biliyorum ancak insanın en büyük fikir savaşı kendi beyni ile oluyor.


Sizi kimsenin anlayamayacağı kadar iyi ve doğru anlayabilen tek şey yine sizin beyniniz. Sizi siz yapan her fikir ve her davranış oradan geliyor. Bu sebeple sizi en iyi kendi beyniniz tanıyor. İşte bu kendinizi sorguya çektiğinizde amansız bir kısır döngüye saplanmanıza sebep oluyor.


İnsanlar nelere kızarlar diye felsefik bir soruyla başlamak ise en aptalca olanı. Herkes için farklı ve asla net bir cevabı olmayan sorularla kendinizi meşgul etmek her ne kadar felsefik ve entellektüel bir şeymiş gibi görünse de aslında yapabileceğiniz en aptalca şey bu.


Benim en başta yaptığım gibi öfkeli olmaktan şikayetçi olmakta her zaman dürüst bir yaklaşım değil. Çünkü öfke ile yaptığınız bazı şeyler size haz veriyor. Bu her zaman geçerli olmasa da öfkeli bir yapıya bürünmenizde önemli bir etken. Eee işte bu haz duygusu da sizi kısır döngünün içinde farklı bir kısır döngüye sokuyor. Sıyrılıp kurtulmak istediğiniz şeylerden zevk duyarken asla dürüst olamazsınız.


Her zaman haz duymanız da mümkün değil. Kimi zaman öfkeniz size acı sonuçlar doğuruyor. İşte en çok canınız yandığında bu özellikten kurtulmak istiyorsunuz belki. Buda vücudunuzun kendini koruma içgüdüsünün bir sonucu aslında. Acı çektiğinizde değil, haz aldığınızda vazgeçmeye çalışıyorsanız gerçekten dürüstsünüzdür.

Öfke baldan tatlıdır diye bir atasözününde olduğu gerçeğinin ışığında, bugün pek çoğumuzda öfke probleminin gölgesinde serinleyen bir toplum olduğumuz gerçeğini kabul etmemiz gerekiyor. İçimizdeki öfkeyi besleyen bir gıda olduğunu da biliyoruz. O halde öfkeli olmayı çoğumuz seviyoruz.


Ama… İşte asıl gerçekler bu ama ile başlıyor. İnsanın öfkeden duyduğu zevk kesinlikle rahmani duygularla gelmiyor, kesinlikle altına şeytani hisler barındırıyordur. Pek çoğumuz huzur aradığımızı söyleriz bu hayatta. Bunu söylerken çok ince düşünemsek bile aslında bu istekte hepimiz dürüstüz. Ama işte huzuru öfkeden aldığımız hazla beslemek, yada o hazzın arkasında huzur aramak hiç ama hiç gerçekçi değil. Huzur dinginlikte ve hoşgörüdedir, sevgidedir.


Velhasıl biz pek çok şeyde olduğu gibi huzuruda yanlış zevklerde arıyoruz. Yoksa içimizde bu kadar öfke barındırmamızın başka açıklaması olamaz.