Merhum Topçu’nun gözüyle günümüze bakmak…
Dr. Mesut Mezkit
Zamanımızda cereyan eden hâdiselere geçmişteki tecrübelerden istifade ederek yaklaşmak; çare noktasında bize yol gösterici olacaktır. İstişâri Eleştiri diye nitelediğimiz hususları gerçek manada hayata geçirirsek istikbale güvenle bakabiliriz. O nispette sağlam adımlarla ilerleyebiliriz. Ve nihayetinde medeniyet tasavvurundan bahsedebiliriz.
Büyük fikir adamı merhum Nureddin Topçu’nun fikirlerine baktığımızda muhafazakâr câmianın alacağı çok dersler olduğu görülecektir. Esas itibariyle bizim dillendirdiğimiz İstişari Eleştiri üslubunu çok yerinde ve çözüm üretecek fikirlerini dikkate alırsak; tahrifatı önlemede mühim adımlar olduğunu görebiliriz.
İşte İstişari Eleştiriye bir misal:
“Anadolu ‘da İslam romantizminin bugünkü imkansızlığı iki sebepten doğmaktadır. Biri bu Garp tekniğinin bütün zihinleri dolduran saadet vehimi, ikincisi de din adamlarının korkunç ve ürpertici realizmidir. Burada din adamları âhiret hayatını bile ikinci bir yeryüzü tapusu ile dağıtan (Meselâ, bazı cemaat vaizlerinin şu ifadesi ne kadar tehlikelidir: Bizden ayrılanlar, yolumuza ihanet edenler ölürken imanını muhafaza edemezler, yani imansız giderler M.M.) menfaat tellallarıdır. En az Şanso Pansa kadar realisttirler. İmam köyde bir hakem, bir büyük, bir irşad adamı olma vasfını çoktan kaybetmiş, sadece dinî hayat tekniğini kaba saba yerine getiren bir otomattır. Ancak mihrabda öne geçer, başka zaman en arkadadır. Düğünde oyuna çıkar, sofrada duacıdır. Köylerde çoğu yerde cami, sabah, akşam ve yatsı namazlarında açılır. Bazan imam ezanı bahçesinden okur, evine gider yatar. Bazı köylerde cami yalnız Cuma namazlarında ve ramazanlarda açılır. Köyde ağadan sonra keyfi yerinde olan adam imamdır. Bir memur maaşı alan bugünkü imam, tarihimizde yaşattığı en ruhsuz ve manasız devrini bol dünyalıkla tekrar yaşatmaktadır. Ahiret istismarcılığını da yapan bu otoritenin temeli çürümüştür. Varlığının hiçbir manası kalmamıştır. Bu müessese, bu haliyle son devrini yaşamaktadır” (Nurettin Topçu, Yarınki Türkiye, Dergah Yay.,2011 İstanbul shf.:278-279).
***
Elbette hakiki manada vazifesine müdrik olanları tenzih ediyoruz. Ve onlara selam duruyoruz. Ancak elinde hoparlörlerle mahalle mahalle dolaşanların görüntüsü ise İstişari Eleştiriyi hak ediyor.
Son Söz şudur: Günümüzdeki sosyal, siyasal, iktisadi hâdiselere bu açıdan bakmak yerinde olacaktır. Aynaya bakmalıyız. Etrafta suçlu aramanın âlemi yok. Bütün gelişmeler kendi suçumuz. Rakamlara takılarak müneccimlik yapmak –hafif tabirle- kısır çekişmelerdir. Liyakat, adalet ve istişari eleştiri esas zeminimiz olmaz ise çıkış noktamız olmayacaktır.
Çürümüşlük, şuradan geliyor: başa geçemeyecek kadar kabiliyetsiz, ancak yalan dolanlarla üsttekileri ikna edenlerin varlığından… Liyakatsızlık, yalan dolanlarla başa geçmek sadece devlet kademelerinde değil, sivil toplum örgütlerinde de vardır. Hatta çok önemli; dünya çapında olanlarda da… Bu çürümüşlüğün baş mes’ulu rahmetli Topçu’nun istişari eleştirilerinde saklıdır.
Unutulmasın; Müslümanlar kapitalist zihniyeti kendilerine rehber edindiler. Maddileşerek dünyevileştiler. Böylesi bir zihniyetten Hz Ömer (ra) şuurunu beklemek safdilliktir.
Müslümanların nefis muhasebesini derhal yapmaları elzemdir. Aksi bir durum hakikaten “modern”leşme ve“ kapitalistleşme” kaçınılmaz olacaktır.
Bu da inananların kıyametidir.
***
İstişari Eleştiri mümkün mü?
Biz, her daim ümitvârız.
Yorumlar