(BİR YAŞAM ÖYKÜSÜ)
Genç kızlar, genç erkekler!
Hanımefendiler, beyefendiler Çocuklar, gençler, yaşlılar.
Bu, Nazilli’nin İsabeyli Mahallesi'nde yaşanmış. AYFER HANIM VE ABDULLAH BEY’İN ibretlik yaşam öyküsüdür.
Adı: AYFER
Kırık bir yıldır Ege bölgesinin en iyi güvercin besicilerinden Kuşçu Abdullah Erülkeroğlu ile evli.
Yirmi sekiz yaşından beri hastalıklarla boğuşuyor. Şükretmeyi ve gülümsemesini asla yitirmedi. On dört farklı ameliyat geçirdi. Her ayıldığında önce şükretti sonra gülümsedi. Beş kez yoğun bakım ünitesine umutsuz vaka olarak gönderildi. Doktorlar O’nun yaşadığına inanamadı. Yirmi beş tane arabayı evlerinin kapısının önünde gören komşular olan oldu AYFER Hanım’ı kaybettik düşüncesiyle başsağlığına geldiklerinde kahkahalar atan AYFER Hanım’ı karşılarında gördüler hep.
Oysa Kuşçu Abdullah evinde Güvercin Festivali düzenliyordu. Yirmi sekiz tansiyonla attığı kahkahalar hastanenin bekleme salonunu çınlatıyordu. Bir yıl boyunca hiç hastaneden çıkmadan yattığı zamanlar da oldu üç ay yatıp çıktığı da.
Ama hastane arkadaşları kahkahalarını özleyeceğiz diyerek Ayfer Hanım'ın arkasından gözyaşı döktüler zaman zaman.
Hastanedeki doktorlar, hemşireler, hasta bakıcılar ve diğer hastalar onun adını KIDEMLİ BAŞÇAVUŞ koydular. Sadece çay içeriz lütfen başka hazırlık yapmayınız diyerek randevu aldığımız mutlu yuvalarına ulaştığımızda kocaman bir tepsi dolusu kahvaltılık, havlayan iki çomar, gülümseyen iki çift gözle karşılaştık. Hoş geldiniz deyip bizi evlerine buyur ettiler. Hal hatır sorup, Ayfer Hanım’ın taralı saçlarını fark ettiğimizde: ‘’Çok güzel olmuşsunuz Ayfer Hanım.’’ dedim. Bu da bir şey mi deyip bir anısını anlatmaya başladı hemen. Yıllar önce hastanede yatarken doktordan birkaç saatliğine müsaade isteyip saçlarına röfle yaptırıp yatağına geri döndüğünü söyledi. Neden diye sorduğumda Abdullah amcanın gözlerinin içine bakıp: “YARIN BEYİM GELECEK ona güzel görünmem lazım!” dedi gülümseyen gözlerle.
Baba öğüdünü sık sık tekrarladı AYFER Hanım: ‘’GÜL BİR MEVSİMİN MAHSULÜDÜR; AÇAR GEÇER, GÜLER YÜZ DÖRT MEVSİMİN MAHSULÜDÜR; NAMÜTENAHİ AÇAR.’’ Defalarca yaşadığı sağlık sorunlarını şükrederek ve her şeye rağmen hayata gülümseyerek aşıyor…
İnanç, özveri ve güvenin her şeyin üstesinden geleceğini bir kez daha bu güçlü bir o kadar da narin bir kadın olan Ayfer Hanım bizlere hayat yolunda pusula vazifesi görecek bir örnek.
*
Biraz da Abdullah Bey'in penceresinden bakalım bu yaşama.
Sevgi, sabır ve sadakat kelimeleri Abdullah amca ve onun gibi insanlarda anlam kazanmıştır.
Sağlıklı biriyseniz ve eşinize karşı sevginiz yoksa 28 yaşından beri ağır ameliyatlar geçirmiş bir kadına katlanmazsınız.
Sabrınız yoksa hastanelerde yıllarınızı bir umutla geçirmez,
Ümit Yaşar Oğuzcan’ın ifadesiyle, ıssız parklarda, tenha sokaklarda, bütün bir şehir uyurken uzaklarda deli divane yollara düşmezsiniz...
Sadakat sizin kişiliğinizde yoksa kendinizi başka yerlerde, başka gönüllerde bulursunuz. Abdullah amca da adam gibi adam, bu duyguların hepsine sahip bir İNSAN…
*
İsabeyli Sağlık Ocağına yeni bir doktor atanır. Doktor, Ayfer Hanım’ın tansiyonunu ölçtüğünde yirmi altı olduğunu görür. Doktor hanım panikleyip hastaneye yatmasını söyler. Fakat Ayfer Hanım kabul etmez, evine gider. İlacını içip evinde dinlendikten sonra tekrar doktorun yanına gittiğinde tansiyonu normale dönmüştür. Doktor gülümser: ‘’Ayfer Hanım yüksek tansiyona karşı bağışıklık kazandı, kendisini nasıl tedavi edeceğini bilir.’’ diyerek gülüşürler. Başka bir gün ise Aydın Devlet Hastanesinde tansiyonu ölçülecektir. Ancak tansiyon aleti veri göstermez. Tansiyon aletini değiştirirler fakat yine veri alamazlar. Doktorlar bu durumu tıbbın bittiği yer olarak nitelendirirler. Yıllar önce Nazilli ve Aydın’daki hastaneler Ayfer Hanım’ın hastalıkları karşısında aciz kaldılar. Onu İzmir’deki üniversite hastanelerine naklettiklerinde kimi zaman bu hastayı niye getirdiniz, bu veriler onun yaşamadığını gösteriyor dediler kimi zaman da hastayı yoğun bakıma yatıracağız ama hiç umut yok dediler. Abdullah amca ise gözlerini, gülümseyen eşinin gözlerinden hiç ayırmadı. Ayıramazdı zaten…
Çünkü onun defalarca girdiği o yoğun bakımdan yine zaferle çıkacağını biliyordu. Bir gün onlar İsabeyli’deki mutlu yuvalarına dönecekler, sabahları ömürlerini adadıkları güvercinlerine yem verecekler ve AYFER Hanım’ın hazırladığı paşa kahvaltısını yapacaklardı…
Ne mi oldu?
Yıllarca bu hastaneye gidip gelmeler sürdü durdu.
Ancak Ayfer Hanım gülümsemekten ve şükretmekten hiç vazgeçmedi.
Ben bu öyküyü yazdıktan tam 8 yıl sonra Ayfer Hanım'ı kaybettik.
Gözlerini yumduğunda bile yüzü hala gülümsüyordu.
Birkaç ay sonra da Abdullah Amca'yı da yitirdik.
Onları yıllarca sadece hastaneler ve aradan geçen birkaç ay ayırabildi.
Şimdi yine yan yana uyuyorlar.
Acısız, GÜLÜMSEYEREK...
Trend Haberler
Aydın’a yılın ilk karı yağdı
Aydın'da acı ölüm: Hız tutkusu sonu oldu
Nazilli’de okul yangını: Gece başlayıp sabaha kadar cayır cayır yandı
Genç mühendis kansere yenildi
Aydın'da feci kaza! 27 yaşında hayatını kaybetti
Aydın’da feci ölüm: Süt sağarken akıma kapılarak can verdi