Organize sanayisini kuramamış, emekli şehri diye anılan Nazilli: en büyük ekonomik darbeyi 1990’lı yıllarda yaşadı.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 1937 yılında hizmete açtığı Nazilli Sümerbank fabrikası aradan geçen 60 yıl içinde günün hükümetleri ne yazık ki fabrikayı teknolojiye uygun hale getiremeyince özelleştirme kapsamında kapatılmıştı.
Aynı yıllarda KÖYTAŞ da yanlış yönetildiği için battı. Melda tekstil kapatıldı. Bu 3 iş yerinde çalışan işçi sayısı 4.000’in üzerindeydi.
Bugünkü, asgari ücret üzerinden hesap edilirse Nazilli ekonomisine her ay giren 8 milyon lira girmez oldu. Bu parayı Nazilli esnafı paylaşıyordu. Nazilli ilk ekonomik darbeyi bu yıllarda yaşadı. Piyasaya her ay giren 8 milyon lira girmez oldu.
**
NAZİLLİ’YE 2. FELAKET KAPIDA!
Nazilli’de yeni bir umut belirdi. Siyasiler ve yerel yöneticiler ÜNİVERSİTE ŞEHRİ sloganı ile ortaya çıktılar.
Ne yazık ki 100 bin nüfuslu Nazilli, özellikle Fakülte için arazi sağlayıp, okul yeri gösteremedi.
Kısır hesaplara takıldılar. Dönemin İsabeyli Belediye Başkanı olan AK Parti Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erim, bu kargaşadan faydalanıp Fakülte için yer gösterdi. Fakülteyi Nazilli’nin elinden kaptı aldı.
3-5 yıl içinde İsabeyli’deki İktisadi İdari Bilimler Fakültesi hızlıca büyüdü. Güçlü bir öğretim kadrosu vardı. 3-4 yıl önceye kadar öğrenci sayısı 13 binin üzerindeydi.
Bu durum Nazilli’de öğrenci yurt yapımını hızlandırdı. İsabeyli ve Nazilli’de 1+1 ve 2+1 inşaatların artmasına neden oldu. Bugün İsabeyli ve Nazilli’de satılmak ve kiralanmak için bekleyen 4.000’in üzerinde konut olduğu söyleniyor.
Nazilli Sümer kampüste açılan Sağlık Meslek Yüksek Okulu ve Meslek Yüksek okulundaki öğrencilerle öğrenci sayısı 15 bine ulaştı.
Ancak Nazilli’deki bu üniversite öğrenci sayısının yükselmesi Nazilli karşıtlarını harekete geçirdi.
Ne yaptılar bölümü çok olan İktisadi İdari Bilimler Fakültesi’nden hem Aydın’da hem de Söke’de fakültelerin açılmasına zemin hazırladılar. Adnan Menderes Üniversitesi’nde bir anda 3 adet İktisadi İdari Bilimler Fakültesi oldu.
TÜRKİYEDE ŞU AN 134 ÜNİVERSİTE VAR. NE ACI Kİ HİÇBİR ÜNİVERSİTEDE AYNı FAKÜLTEDEN 3 YERE AÇILMIŞ FAKÜLTE YOKTUR.
BEN BUNU NAZİLLİ’YE KARŞI BİR KUMPAS OLARAK KABUL EDİYORUM. REKTÖRLÜK BUNUN NEDENİNİ VE SEBEPLERİNİ NAZİLLİ KAMUOYUNA AÇIKLAMALIDIR. 4 YIL SONRA BUGÜNKÜ ÖĞRENCİ SAYISININ 9750 ÖĞRENCİDEN YÜZDE 40 AZALMA İLE 4500 İLE 6000 SAYISINA DÜŞECEĞİ İDDİA EDİLİYOR.
**
NELER OLACAK, NELER?
Eğer 4 yıl sonra Nazilli’deki öğrenci sayıları iddia edildiği gibi 6000’li sayılara düşerse Nazilli Sümerbank depreminden sonra ikinci ekonomik felaketi yaşayacak demektir.
Ne bir artı bir, ne iki artı bir, nede yurtlar iş yapar hepsi de patlar, batar. Belediye arkasındaki öğrenci kafeleri ve öğrenci sokağı kurur.
Bugünden siyasilerimiz ve yerel yöneticilerimiz bu GİDİŞİN tedbirlerini almalıdır.
Özellikle yerel yöneticilerin yüksek öğretim kurullarına sahip çıkmalıdır.
Yaptığım araştırmada Kuyucak, Bozdoğan, Yenipazar, Buharkent ve Sultanhisar Belediye Başkanlarının yüksek okulların emrine 5-10 temizlik işçisi verirken, Nazilli Belediyesi’nden Yüksek Okul yetkililerimiz temizlik işçisi istemesine rağmen işçi verilmediğini öğrendim. Şaşırdım. İnanmak istemedim.
Sayın Nazilli Belediye Başkanımız Kürşat Engin Özcan’a buradan soruyorum. Sayın başkan; böyle bir olay yaşandı mı? Sümer kampüsüne temizlik işçisi göndermediğiniz doğru mu?
Niye ot içinde boğulan üniversitenin temizlenmesine yardımcı olmadınız? İşin doğrusu nedir? Siz bize bizde, bizde kamuoyuna açıklayalım.
Sayın başkan, Yüksek Okul ve Fakültelerimizin güvencelerinin yerel yönetimler olduğunu unutmamalıyız. Bu iddialar doğruysa yanlıştan dönmelisiniz, değilse de kamuoyunu bilgilendirmelisiniz.
**
ANNELERİN EYLEMİ VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ!
Bir anne baba için evlat sözcüğünün önemi, asla ölçülmez. Evlat, anne babayı hayata bağlayandır.
PKK/PYD terör örgütü tarafından dağa kaçırılan gençlerin anne babaların Diyarbakır HDP binası önündeki eylemi katılımcıların çoğalması ile devam ediyor.
Hayatlarının baharında olan bu gençlerimizin terör örgütü tarafından dağa kaldırılmasını kim kabul edebilir.
Ne yazık ki her siyasi parti tarafından kayıtsız şartsız desteklenmesi gereken bu eylem bile siyasi partiler tarafından siyasi polemik yapıp, kendi çıkarları için kullanılmaya başlandı.
Biz millet olarak böyle bir konuda bile tek yürek tek yumruk olamıyorsak milli birlik ve beraberlikten nasıl bahsedebiliriz.
Devamlı ayrışıyoruz. Hatırlayın, 15 gün önce yargı yılının açılışında hukukçuların bir kısmı bu önemli günlerini Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın daveti ile Köşkte kutladılar.
Aynı gün Cumhurbaşkanının davetini kabul etmeyen hukukçularda, Anıtkabir’e giderek saygı duruşunda bulunup açılışlarını burada kutladılar.
Bu alternatif kutlamalar BİRLİK VE BERABERLİĞİNİ, HUZURUNU KAYBETMİŞ TOPLUMLARDA GÖRÜLÜR.
Bunlar milli birlik ve beraberliğimiz için her geçen gün büyüyen bu çatlaklar değil mi? Bu ayrışma, nereye kadar büyüyecek veya nerede duracak. Göreceğiz.
Not: GELECEK YAZIM -
ÜNİVERSİTE İÇİN NAZİLLİ’NİN YANLIŞLARI…