Ulu Önder Atatürk, yalnızca milletimizin değil, dünya devletlerinin de hayranlık duyduğu bir liderdi. Bugün, dünden daha huzurlu ve daha mutluyum. Neden mi? Çünkü Cumhuriyet sevgimizin, 101 yıl sonra bile her şeye rağmen çığ gibi büyüdüğünü görüyorum.
Cumhuriyet gençliğini neyle suçlarlarsa suçlasınlar; hepsinin Atatürk ve Cumhuriyet sevgilerinin dalga dalga yayıldığını görmemek mümkün değil. Atatürk'ün karşılıksız millet sevgisinin, günümüzde siyasi partilere örnek olmasını dilerdim. Eşimle birlikte birer öğretmen olarak bu sevgiyi 30 yıl boyunca öğrencilerimize eksiksiz anlattık. Atatürkçü olmaktan, Cumhuriyet’e bağlı kalmaktan ötürü 11 kez soruşturmaya uğradım, sürgün yedim; ancak bunlar bizi asla yıldırmadı.
Bir gün olsun Atatürk’e ve Cumhuriyet’e olan sevgimizden, bağlılığımızdan ödün vermedik. Hep "Tek bayrak, tek vatan" dedik. "Türkün Türk'ten başka dostu yoktur" diyerek yolumuza devam ettik. Öğrencilerimize 30 yıl boyunca bu sevgiyi işledik. Bugün Atatürk’ü içine sindiremeyenler, o gün de vardı. Nitekim Atatürk'ün ilk cumhurbaşkanlığı seçimlerinde altı kişi ona oy vermedi. Kim olduklarını araştırıp görebilirsiniz.
Atatürk ise, “Olabilir; demokrasi ve Cumhuriyet'te muhalefet olur” diyerek bu durumu olgunlukla karşıladı. Türk gençliğine çok güvendi; onlar için 19 Mayıs’ı Gençlik ve Spor Bayramı ilan etti. Ayrıca, dünyanın çocuklara armağan edilen tek bayramı olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı da Atatürk’ün bize mirasıdır.
Cumhuriyet’in ilanını Batı uzun süre kabul etmedi, içine sindiremedi. “Kısa sürede çöker” dediler, uzun süre büyükelçi bile atamadılar. Onlar Cumhuriyet’in çökmesini beklerken, Cumhuriyetimiz 101 yıl sonra çınar gibi kök saldı, ayakta kaldı.
Atatürk’ün “En büyük eserim” dediği Cumhuriyet Bayramı’nın 101. yılını kutlamaktan milletçe onur ve gurur duyuyoruz. Ne mutlu Türk'üm diyene! Ne mutlu “Atatürk’ün askerleriyiz” deme cesareti gösteren genç teğmenlerimize!