Modernizmin temel felsefesi şudur: Bireysel takıl ve inkâr et. Ferdiyetçi yaklaşımı dayatan modernizm, gün geçtikçe kendi dünyasına çekilen, yalnızlaşan, birlik ve beraberlik ruhunu yok sayan topluluklar inşa etmeyi başarmıştır. Artık yeni bir aşamaya geçilmiş; hatta bu durum kabul görmüş vaziyettedir. Bu safha, pasifize edilmiş, etkisizleştirilmiş, edilgen duruma getirilmiş; hassasiyeti yok olmuş insanlardan teşekkül etmiş cemiyet. İnancımız gereği red edilen “bana necilik” kültürü modern teknolojinin etkisiyle son sürat devam etmektedir. Dinimizin ve geleneğimizin bize gösterdiği yol şudur: Müslüman “Modern” ol(a)maz; muasır, çağdaş şartlara göre hareket edebilir. Çağının gereklerini inancına göre şekillendirebilir. Dikkat edilmesi gereken husus, sentezden ziyade muasırlaşmanın gereklerini yerine getirmektir. Muasırlaşma ya da çağdaşlaşma, siyasi, iktisadî, sosyal alanların tamamına hükmeder. Şahsi gelişmelere, muhteris arzulara, siyasi ikbal ve amaçlara göre yöne verilen değil; asıl olan, inancın ve irfanın derinliğine nüfuz eden bir değişimdir. Bu değişim, ana eksendir. Biz buna Muhafazakâr Değişim diyoruz. Muhafazakâr Değişim’e zemin hazırlayan usûl ve üslûp da “istişari eleştiri”dir.

Bu girizgâhı neden mi yaptık? Şunun için: Değişimi, dönüşüm olarak anlayan ve algılayan, aslını inkâr edip evrim geçiren bir zihniyete dikkat çekmek için. Muhtelif faktörlerin de etkisiyle bizi biz yapan değerleri unutup, yok sayan; Dinimizin gerekleri ve icaplarını şahsi ikballerine teslim edenlerin bir ruhu nasıl yok ettiklerini -bilerek veya bilmeyerek: hüsnü niyetle ifade ediyoruz- görüyoruz. Buna nasıl engel oluruzu dert edinmemizden kaynaklı bir yaklaşım sergiliyoruz. İstişari eleştiri sınırları içerisinde bu hususun hal edile(bile)ceğini
-hâlâ- düşünüyoruz. Bu anlamda dikkat edilmesi gereken husuları söylüyoruz ya da naklediyoruz.
Bu manada şu tespiti yapıyor ve öyle olması gerektiğine inanıyoruz: “Cemaat ruhu birleştirici olmalı; dağıtıcı/parçalayıcı değil.”
Bu ve benzeri hususlarada birçok tefekkür sahibi kıymetli şahsiyetler ikazlarını dillendiriyorlar. Meselâ, değerli bir yazarın tespitleri şöyle:
“Kalabalıklar içinde yalnızlığı yaşayan insanımızı, sosyal hayatın içine çekip yalnızlıktan kurtarmaları gerekirken cemaatler de kapalı sistem içinde yalnızlığı tercih ediyorlar. Birliktelik olmayan yerdeki bireyler cemaat değil, kitle veya kalabalıktırlar.  Ümmetin çıkarları ile cemaatin çıkarlarının seçiminde ümmetin menfaatini tercih eden cemaattir, grubunun menfaatini tercih eden güruhtur. 
Cemaat; akılların, duyguların, düşüncelerin, hassasiyetini taşıyan nezih birlikteliktir.
Modern dünyanın en tehlikeli salgını fıtratı bozma, fıtrattan uzaklaştırma, aidiyetini küçümseme, basite alma değersizleştirme.
Bunlar da nihilizm kapısına açılan yoldur.
Bir kanadı materyalizme, diğer kanadı panteizme açılan nihilizmin pençesine gençlerimiz sürüklenirken cemaatlerin perişan hâli insanımızı da ümitsizliğe düşürmektedir.
Ahlakın gücünün yerini ‘gücün ahlakı’nın aldığı dünyayı yaşanır dünya yapacak Müminlerdir, Müslümanlardır.
Bizi biz yapan değerlerimiz çiğnenmez/çiğnetilmez. Şeriat’a dil uzatanların dillerini koparacak cemaatlerin suskunluğu, tavırsızlığı, meydanın boş bırakılmasındandır. Dinimiz Şeriatımız tartışılan hâle getirilip alıştırıla alıştırıla duyarlılıklar/hassasiyetler kaybedildi.
Cemaat, bütünleşmek demektir. Cemaat, müşterek bir şuur, ortak payda oluşturulmalı, müşterek bir dünya kurmalıdır. Cemaatle; aidiyet bilincine, kulluk ve emanet bilincine ulaşılmalı. Cemaat, kişinin, ‘önce ben’ değil, ‘önce hak ve hakikat’ diyerek yola çıkmasıdır. Cemaat mensuplarının kendisini değil kardeşini, ötekini, bütün ötekileştirilenleri düşünmesi, kardeşine ve bütün ötekileştirilenlere kol kanat germesi, ekmeğini kardeşiyle paylaşmasıdır. Cemaat, ümmet demektir. Cemaatler, bütün faaliyetlerini, Allah ve Resul’ünün ölçülerine arz etmelidirler. Peygamberimizin Hayatı, bir kalıp, bir şablon değil, bir numune, emsal, örnek, model olarak ele alınmalıdır”(Yaşar Değirmenci:https://www. yeniakit.com.tr/yazarlar/yasar-degirmenci/cemaatler-birlestirecek-yerde-dagitiyor-45770.html).

Her daim ifade ediyoruz. Cemaat/ler (Topluluk/lar değil: bu kelime cemaat ruhunu yok ediyor.) bu milletin harcıdır. Bu sebeple birlik ve beraberliğe giden yolda ciddi sorumlulukları vardır. Bu şuur ile hareket eden cemaat(ler) hakiki anlamda birliğimize ve dirliğimize hizmet ederler. Aksi bir durum kendince gerekçeler üreten bir cemaat yapılanması bu milletin irfanının ruh köküne kibrit suyu döker (FETÖ marifetiyle bunu yapmışlardı). Bunda da hikmet arayan bir zihniyet zuhur eder. Ki Siyonist Sorkırıma çanak tutanların “kara kaplı defterden” -sıradan insanların bilmediği- izahatları mutlaka vardır! “Hizmet muvaffak olsun da varsın bizim yerimiz camiinin pabuçluğu olsun” diyen bir Allah dostunun işaret ettiği hikmet ve istikamet anlayışının şuuruyla hareket eden bir cemaat ruhunun tesis edilmesi temennisiyle…
***
Hamiş-1: 15 Temmuz 2016 günü menfur darbe teşebbüsü sonucunda hayatını kaybeden şehidlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine, yakınlarına ve Türk milletine sabır ve başsağlığı diliyorum. Darbe girişimine izim vermeyen Türk milleti hep var olsun. 15 Temmuz Şehitleri unutulmasın.15 Temmuz Şehitlerini yâd ediyoruz. Allah mekânlarını âlî eylesin. Âmin.
Hamiş-2: 11 ve 12 Temmuz 1995 günü Srebrenica’da “tek dişi kalmış canavar” Hıristiyan Batı dünyasının yüksek müsaadeleriyle 12 bin Müslüman Boşnak katledilmişti. Silahsızlandırılan bölgede katledilen insanların dini kimliğine göre muameleye tabi tutan çağdışı kafa şu zihniyettir: Emperyalist Vahşi Zihniyet. Aynı, ortaçağ karanlık dehlizlerindeki zihniyetin kendi ülkelerinde bir kişinin burnu kanasa dünyayı ayağa kaldırırlar; ama, “farklı” olanların, “ötekilerin” ise hiçbir kıymetinin olmadığını Vahşi Haçlı Emperyalist uygulamalardan anlıyoruz. Uygar Batı’nın göbeginde işlenen bu soykırımı lanetliyoruz. Katledilen Müslüman Boşnak kardeşlerimize rahmet, geride kalanlara da sabırlar diliyorum.