Şimdi bu başlığı görenlerden bazıları bana sallamaya başlayacak hemen. Öncelikle şunu belirteyim ki ben dini inançları kuvvetli bir adamım. Ayrıca yeni akım bazı hocalar gibi, “Sadece Kuran’da yazana bakarım, hadisler beni bağlamaz” diyen zırvacılardan da değilim. Tam aksine İslam dinini yaratandan gelen tebliğe asla bir yalan katmadan aktardığına kuşkusuz iman etmiş biri olarak hadislere hassasiyetle önem veririm. Zaten Allah Kuran’da Hakka Suresi 44, 45 ve 46 ayetlerde “Eğer (Peygamber) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı, mutlaka onu kudretimizle yakalardık. Sonra da O’nun şah damarını mutlaka keserdik” diyerek, Peygamber Efendimizin sözlerine asla yalan katmayacağını da açıkça ifade ediyor. Peygamber Efendimiz de Ebu Davud ve Tirmizi’den nakledilen bir hadisinde “Öyleyse, sizler yeryüzündekilere karşı merhametli olun ki, semâda bulunanlar da size rahmet etsinler.” Diye buyuruyor. Öyleyse her şeyden önce inançlarım gereği sadece sokak hayvanlarına değil, tüm canlılara merhametle davranmakla emrolunmuşuz. Zaten bunun aksini kişiliğim gereği de hiç bir zaman düşünmedim düşünmem de. Bu bilgiler ışığında bahsetmek istediğim konu ülkemizde her geçen gün tuhaf bir hal alan ve artık çılgınlık boyutuna doğru giden hayvanseverlik meselesi. Haklı yada haksız hangi sebeple olursa olsun, bir hayvana eziyet eden kişiler benim için insan değerinde değildir. Gerekçesi ne olursa olsun bir hayvanın verdiği eziyeti önlemek başka bir şey, bir canlıya eziyet etmek başka bir şey. Bu muhteşem doğanın bir parçası olan her bir canlı, ona can verenin hürmetine mahzar olmalıdır. Bu hürmeti yok saymak, canlılara kendi oyuncağı gibi davranmak zalimliktir. Ülke ciddi anlamda başıboş köpek sorunu yaşıyor. Bu sorunun önlenmesi için herkes topu başkalarının üzerine atıyor. Bu sorumluluktan kaçmanın en önemli nedenlerinden biri, köpek sevgisini gerzekçe bir noktaya taşıyan aşırı hassas olduğunu zanneden sözde hayvanseverler. Sosyal medyaya baktığım zaman şöyle bir düşünceye kapılıyorum, sokaklarda hayvanlara tekme atan birini arayan ekipler var sanki. Bir hayvana eziyet edilse de insanlara hakaret etsek diye geziyorlar. Başıboş köpekler zehirlensin demiyorum elbette. Ama bu başıboş köpekler sokakta insanları, özellikle yaşlı ve çocuklar için tehdit oluştuuyor. Kuduz hastalığından ölen çocukları yıllar sonra duymaya başladık. Bu aşırı hassas sevgi pıtırcığı hayvanseverler kuduz hastalığına yakalanıp tedavisi olmadığı için anne babasının kollarında acı içinde ölmelerine gık çıkarmıyorlar. Çünkü gerçekten köpekleri insandan değerli zanneden embesiller var. Bu lafı kullandığım için özür dilemeyeceğim, çünkü benim hayatımı önemsiz gören kişilerin fikir ufku benim umurumda bile değil. Başıboş köpek sorunu çokça dillendirilen bir konu, ancak olayın başka bir yönü daha var. Şimdi ince düşünelim, sokakta gördüğü bir hayvana eziyet eden kişi zalimdir de, fıtratı doğada yaşamak olan bir köpeği alıp evin içine tıkan, ona güya evlat muamelesi yaparak kendi tuvalet terbiyesini bile değiştiren, o köpeğin yaşamsal döngüsünü kendi boş zamanlarına göre belirleyenler çoklu insaflı. Bir hayvanın fıtratı olmadığı şekilde giysilerle donatılması çok mu insancıl. Sırf kendi aptal egosunu tatmin etmek için her gece komşularını havlama sesleriyle rahatsız eden kişi çok mu hümanist? Hayvan sevgisi ile başlayan her cümle istismar edilmeye gebe. Aptalca algılarla, insanı köpekten daha önemsiz görmek hayvanlara keyfi zarar verenlerin egositliğinden farklı mı? Bu köleleştirilmiş köpeklerin sahipleri kendilerini çoklu sevecen zannediyorlar. Daha o hayvanları evinize alırken bile sahiplendik diyerek alıyorsunuz. Sonra da onlara evladınız gibi muamele ediyorsunuz. Bunları yaparkende kendinizi en sevecen insan zannediyorsunuz. Benim gözümde orta çağda parayla insan alıp satanla sizin aranızda hiç bir fark yok. Hiç kuşkum yok ki siz orta çağda yaşasaydınız köleliği desteklerdiniz. Çünkü yaptığınızın bu zihniyetten hiç bir farkı yok.