Fransa'nın başkenti Paris'teki 2024 Yaz Olimpiyatları'nın 26 Temmuz'daki açılış töreni, sanatçılar tarafından sunulan bir performansla başladı. Ancak bu performans, dini değerlerle "alay ettiği" gerekçesiyle eleştirildi. Bu bir taktik miydi, yoksa Avrupa'nın göbeğinde böyle bir şeye nasıl cesaret edebildiler? Dünya bu durumu sadece izledi, fakat görünen o ki işler öncekilere pek benzemeyecek. Çok renkli ve başarılı bir etkinlik olacağı söylendi; bu sadece bana değil, tüm dünyaya söylendi.

Biz de yayıncı kuruluşun televizyon yayınına bakmaya başladık.

“Sporcularımız, Türkiye Yüzyılı’nda Paris'te yeni destanlar yazmak için hazır” dediler. Dünyanın en iyilerinin buraya geldiğini söylediler.

Biz de yayıncı kuruluşun televizyon yayınına bakmaya devam ettik.

Olimpiyatlar, sporun zirvesi olarak umutla bekleniyordu, ancak herkes bir şekilde başarıya ulaşamadı. Şahsi başarılar elde eden ve emek veren herkesi, istisnaları genele katmadan, kutluyorum.

Olsun dedik, umutla yayıncı kuruluşun televizyonuna bakmaya devam ettik.

Sonra Olimpiyatlar bitti ve madalya sıralamaları açıklandı.

Dünyanın gözü önünde katliamlar yapan bir terör devleti bile bizden yukarı sıralarda yer aldı. Bakarken göremediğimiz şey ise, bir tek altın madalya bile alamamış olmamızdı. Kardeşimiz, güzel ülke Pakistan’ın bile altın madalyası vardı.

Takım - Altın - Gümüş - Bronz - Toplam

41. İsrail : 1 - 5 - 1 - 7
62. Pakistan : 1 - 0 - 0 - 1
64. Türkiye : 0 - 3 - 5 - 8

Neyse, birileri çıkıp "Nerede eksik kaldık? Bu kadar harcama nereye gitti?" diye hesap sorar diye umut ediyorum. En son olarak Spor Bakanı, "Hazırlık süreçlerinde federasyonların bizden olan her türlü talebini karşıladık. Bütçelerinde 2-3 kata varan destekler sağladık. Devlet olarak her türlü imkânı federasyon ve sporculara sunduk. Burada tabii ki herkesin ders çıkarması gerekiyor. Bunun içinde federasyonlar da var," dedi. 2028'e daha çok var. Bakalım, iyi olacak deyip hesapları kapatırlarsa yazık olur.

Bakmak bir göz hareketi, görmek ise bir şuur faaliyetidir. Bakışta geçicilik, görüşte seçicilik vardır. Bakmak en fazla tanımakla, görmek ise anlayıp kavramakla sonuçlanır. Bakınca yalnızca seyrederiz, görünce ise bir hükme varırız.
Ben yayıncı kuruluşun televizyonuna baktım ama görmek istediklerimi nedense göremedim!