Her geçen gün hayat şartlarının zorlaştığını iliklerimize kadar hissettiğimiz şu günlerde, büromda çalışırken ekranda günlük haberler akıyor.
Yine bir toplantı haberi... CHP, cumhurbaşkanı adayını belirlemek için iki büyükşehir belediye başkanıyla ön seçim yapma konusunu görüşmek üzere toplanmış. Ancak adaylardan biri ön seçime katılmayacağını açıklamış.
Peki, neden toplanmışlar? Ufukta erken seçim ihtimali mi varmış? Hayırlı olsun... Hayırlar getirsin.
Varsayalım ki bir erken seçim söz konusu. O halde ilk akla gelen soru: Kimler aday olacak?
Öncelikle, Cumhurbaşkanlığı makamı Türk milletinin kabul ettiği en büyük makamdır ve Türkiye Cumhuriyeti’nin simgesidir. Bu nedenle aday belirleme süreci büyük önem taşır.
Anayasa hükümleri ortada. Mevcut AKP Genel Başkanı’nın yeniden aday olup olamayacağı ise anayasal sınırlara bağlı. Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır ve bir kişi en fazla iki defa seçilebilir. Erdoğan, 2014’te ilk kez, 2018’de ikinci kez seçildi. 2023’te üçüncü kez Cumhurbaşkanı olduğu düşünüldüğünde, anayasal açıdan nasıl bir yol izleneceği tartışmalı. Kendisinin "Seçimleri zamanında yapacağız" söylemi de bu süreçte ilginç gelişmelere gebe olduğunun işareti.
İktidarın hükümette yer almayan ortağı ise adayını çoktan açıkladı: "Bizim adayımız, AKP Genel Başkanı." Eğer bir siyasi parti kendi adayını çıkarmıyorsa, bu durumda pek de fazla söylenecek söz kalmıyor. Kitap yazılacak konular var ama şimdilik geçelim…
Cumhurbaşkanı Adayı Olmak İçin Gerekli Şartlar
Anayasanın 101. maddesine göre cumhurbaşkanı adayı olabilmek için:
· 40 yaşını doldurmuş olmak,
· Yükseköğrenim mezunu olmak,
· Milletvekili seçilme yeterliliğine sahip bir Türk vatandaşı olmak gerekiyor.
Aday gösterme süreci ise şu şekilde işliyor:
· En az 20 milletvekili tarafından aday gösterilmek,
· En son yapılan genel seçimlerde geçerli oyların toplamı tek başına ya da ortak hesaplandığında %5’i geçen siyasi partiler tarafından aday gösterilmek,
· 100 bin seçmenin imzasıyla aday gösterilmek.
Peki, şu ana kadar kimler adaylık mesajı verdi?
· Yeniden Refah Partisi lideri Fatih Erbakan ve Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal net açıklamalarda bulundu.
· DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, doğal olarak aday olduğunu söyledi.
· Türkiye Komünist Partisi (TKP) ise isim vermeden kendi adaylarını belirleyeceklerini duyurdu.
· İYİ Parti'nin adayı ise belirsizliğini koruyor. Ancak İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, "Bir aday belirleyecekler... DEM'e soracaklar ama İYİ Parti'ye sormayacaklar!" şeklindeki açıklamasıyla sürece dair mesajlar verdi.
CHP'nin Ön Seçim Kararı
Gelelim gündemdeki diğer sıcak gelişmeye... CHP'nin ön seçim kararı netleşti!
CHP Parti Meclisi (PM), ön seçim tarihinin belirlenmesi konusunda Merkez Yürütme Kurulu’na (MYK) yetki verdi. Oylamada karar, oybirliğine yakın bir çoğunlukla alındı. CHP, bir sonraki genel seçimde göstereceği cumhurbaşkanı adayını yaklaşık 1 milyon 600 bin parti üyesine sorarak belirleme kararı aldı.
Şimdi akıllara şu soru geliyor: Yargı süreci nedeniyle bir kişinin seçme ve seçilme hakkı mahkeme kararıyla yasaklanırsa, CHP adaysız mı kalacak? Tabii ki hayır.
Genellikle parti genel başkanları doğal aday olarak görülür. Bu yüzden yukarıda bazı bilgileri paylaşmak istedim. Ancak unutulmamalıdır ki bugün uygulanan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir modeldir. Bu sistem, halk oylaması sonucunda kabul edilmiştir.
ABD ve Türkiye’de Başkanlık Sistemi
ABD seçimleri hep gündemde olur. Nitekim Donald Trump seçildiğinde günlerce haber yapıldı, sanki biz seçimlere girmişiz gibi!
ABD’de kesin kuvvetler ayrılığına dayalı bir başkanlık sistemi uygulanıyor ve bu sistem 200 yıldan fazladır yürürlükte. ABD Başkanı seçilen kişi, partisinden istifa etmek zorunda değil. Ancak yetkileri kısıtlıdır ve Senato’nun onayı olmadan önemli kararları alamaz. Güçlü bir denge ve denetim mekanizması vardır.
Biz ise üniversite hayatımız boyunca hukuk kitaplarında hep şu cümleleri okuduk:
Evrensel Kural:
"Devlet başkanının siyasi bakımdan sahip olduğu mutlak sorumsuzluk, onun mutlak siyasi tarafsızlığını gerektirir. Devlet başkanı, bu sıfatı taşıdığı müddetçe bir partinin adamı değildir. Partiler üstü, objektif ve tarafsızdır. Devletin temsilcisi ve milletin başıdır. Bu nedenle bir partizan gibi hareket edemez. Ülkenin iç ve dış politikasında belirli bir partiyi, grubu veya şahsı açıkça destekleyen veya eleştiren açıklamalar yapamaz. Devlet başkanının rolü, ayrıştırıcı değil birleştirici olmaktır. Eleştirmek veya onaylamak yerine, halkı uyarmak ve gerektiğinde millet adına hakemlik yapmaktır."
Oy verirken, aday belirlerken ve ülkenin geleceği hakkında karar verirken bunları hatırlayacak mıyız?