Her gün birbiriyle örtüşmeyen, gerçekle örtüşmeyen anketler yayınlanıyor. Ne yazık ki bu durum anketlerin inandırıcılığını kaybettiriyor. Ulusal boyutta yapılan ve birkaç gün önce yayınlanan ankette, 3 siyasi partinin barajı aştığı açıklandı. Diğer partilerin ise baraj altında kaldığı söylendi. Anketler algı yaratmada siyasetinde önüne geçti diyebiliriz. Artık millet yemiyor sadece gülüyor. 2019 yılı yerel seçimleri öncesi Türkiye'de mevcut seçmen sayısının 57 milyon 93 bin 985 olduğunu biliyoruz.. Aydın’da ise, bu sayı 820.000’dir. 2019 yerel seçimlerde mevcut 820 bin seçmenin yüzde 86’sı, 2 bin 754 sandıkta oy kullanmıştı. Yapılan veya yaptırılan bu tür anketler, binde bire bile varmayan deneklerle yapıldığında, sadece algı yaratmak için yapılmış kabul ediliyor. Uzmanlar, bu tür anketlerde yanılma payının yüzde 40’lara kadar ulaştığını ifade ediyor. Hatırlarsanız, Nazilli Belediye Başkanlığı seçimleri öncesinde yapılan veya yaptırılan anketler büyük bir fiyasko ile sonuçlanmıştı. Yüzde 60 oy oranı gösterilen Haluk Alıcık, yüzde 45’lerde kalmış seçimi kaybetmişti. Yapılan anketlerde, Cumhur İttifakı adayı Haluk Alıcık en az 10.000 oyla seçimi kazanacağı iddia edilmişti. Sonuç ortada.. Bırakın seçimi kazanmayı Sayın Haluk Alıcık, 3 bin 71 oyla seçimi kaybetti. Halk, son zamanlarda ülkemizde yapılan bu anketlerin algı yaratmak üzerine olduğunu iddia etmesi de ilginçtir. Biz yaşadığımız kent olan Aydın’da, bire bir sahalardayız. Masa başında hükümet kurup hükümet yıkmıyoruz. 820 bin seçmeni olan aydında 2-3 bin kişi ile yapılan anketlerin gerçekleri yansıtmayacağına inanıyoruz.. Şehir ile kırsaldaki oylarda çok farklılıklar olur. Milletin hür iradesi kimsenin tekelinde değil. Belediye Başkanlarımız, anketlere güvenip çalışmalarını rölantiye alırsa.. Sonuçta herhalde hüsran yaşarlar. ** TÜRKİYE’NİN EN ÖNEMLİ SORUNU! Bugün köşeme anketle başladım. Bir anketi daha sayın okurlarımla paylaşmak istiyorum. Ülke çapında yapılan bir ankette halka sormuşlar; “SİZE GÖRE ÜLKENİN EN ÖNEMLİ SORUNU NEDİR?” demişler. Ortaya çıkan tablo oldukça ilginç. Vatandaşın verdiği cevaplarda sağlıklı tespitler yapıyor. Tespitte yanlışlıklar yaşanmıyor. İlk sırada yüzde 45.7 ile Ekonomi yer almış, Yüzde 16.5 ile İşsizlik ikinci sırayı alırken, üçüncü sırada ise yüzde 13.2 ile COVİD-19 takip etmiş. Gördüğümüz gibi millet tespitte yanılmıyor. Ankette diğer sorunlarda şöyle sıralanmış. Yüzde 6.4 ile Eğitim, yüzde 4.2 ile ADALET, yüzde 4.1 ile TERÖR, yüzde 2.8 ile MÜLTECİ sorunu sıralamada yerine almış. Diğer toplam sorunların oranı da yüzde 7.8 olarak çıkmış. Buradan şunu ifade etmeye çalışıyorum. İktidar, muhalefet gündemi menfaati doğrultusunda kullansa da millet doğrunun tespitinde yanlış yapmıyor. Çünkü sıkıntıyı çeken, SİYASETÇİ DEĞİL, MİLLETİN TA KENDİSİ ** SEVİNDİĞİMİZ ŞEYE BAKIN! Menderes Nehri, tarihinde ilk kez susuz bir yaz geçiriyor. Ege’nin en verimli topraklarına sahip menderes havzası ilk kez böyle susuz bir yaz yaşıyor. Kabullenebileceğimiz bir durum değil. Bir ay kadar önce Söke yerel gazeteleri, müjde başlıkları ile “MENDERES NEHRİNE SU GELDİ” manşetleri attı UŞAK’ın deri sanayi atıklarından renk değiştiren, DENİZLİ Organize Sanayi’nin arıtılmayan atıkları ile kanserojen deposu haline gelen Menderes Nehri için, sevinç çığlıkları atıyoruz. Ne kadar acı, gel de üzülme.. Denizlerimizin, müsilaj haline geldiği bu günlerde, zehirli su taşıyan menderes nehrine su geldi diye seviniyoruz. Oysa pazaryerlerinde vatandaş çoktan, menderes havzasından gelen HAYVAN ÜRÜNLERİNİ, SEBZE ve MEYVA ALMAKTAN kaçmaya başladı. Menderes havzasından gelen sebze meyvaları almıyor. Dağ köylerden gelen ürünleri arıyor, bulursa alıyor. Ve bu durum dalga dalga büyümeye devam ediyor. Ne var ki devlet yetkililerimiz, hala uyuyor. ELLE GELEN DÜĞÜN BAYRAM havasında hareket ediyor. Tehlikenin büyüklüğünün farkında bile değil. ** NE KIBRIS AMA! Bugüne kadar sorunlarımızı ciddi takip etmemenin cezasını Kıbrıs’ta çekiyoruz. Sanırım, çekmeye de devam edeceğiz. 1964 yılında başlayan Kıbrıs serüveni, her geçen gün sıkıntısı artarak devam ediyor. 1964 yılında Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması için başlatılan Enosis harekatı, Türkiye’nin 20 Temmuz 1974 yılında gerçekleştirdiği BARIŞ HAREKATI ile son bulmuştu. 1974 yılından günümüze kadar yapılan yüzlerce barış görüşmesinden bir sonuç alınamadı. Neden? Çünkü Rumlar ve Yunanlılar bu sorunun çözülmesini istemiyor. Türkiye’yi ancak çözümsüzlük halinde köşeye sıkıştıracaklarına inanıyorlar Kıbrıs sorununun 47 yıldır sürüncemede kalmasının altında yatan bu anlayıştır. Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıs ziyaretini çok önemli görüyorum. Giderken muhalefet parti genel başkanlarına milli duruş göstermek adına davet etmesini çok yerinde gördüm. Ancak sayın Cumhurbaşkanıma şunu sormak istiyorum. Milli duruş adına, böyle bir daveti uygun gören siz sayın cumhurbaşkanım, muhalefetle ilişkilerinizde birbirinize hakaret etmekten, BİRBİRİNİZİN YÜZÜNDE, BİR ÖPÜCÜKLÜK OLSUN, YER Mİ BIRAKTINIZ? Bu yaşanılan olay tüm liderlerimize ders olmalı. Siyaseti saygı ve sevgi üzerine yapmalı. KİN VE ÖFKE ÜZERİNDEN YAPILMAMALI.