Tehlike karşısında bir anda hissettiğimiz duygu korku. Bu durumun üstesinden gelmek için adım atmanızı sağlayan duygu ise cesarettir. Eyvahhh diyeceksin, yaşlıyım ve tek başımayım. Artık hiç bir işe gücüm yetmiyor. Ne kadar yolum var bilmem ama yoruldum ben diyeceksin...
Sonra bakacaksın ki etrafına sen varsın, ilaç poşetin var, hayal kırıklıkların var. Gözünden iki damla yaş düşecek ve silecek kimse olmayacak. "Başkalarının beklentilerini karşılamayı bırak çünkü bu canına kıymanın tek yoludur. Başkalarının beklentilerini karşılamak için burada değilsin ve başkaları da senin beklentilerini karşılamak için burada değildir. Asla başkalarının beklentilerinin kurbanı olma ve başkalarını da kendi beklentilerinin kurbanı yapma" der Osho.
Paulo Coelho'nun Simyacı kitabından bahsedeyim sizlere.
- Simyacı, dünyaca ünlü Brezilyalı yazar Paulo Coelho'nun üçüncü romanı. 1996 yılından bu yana Türkiye'de de çok okundu, çok sevildi, çok övüldü bu kitap. Bir büyük Doğu klasiği olan Mevlânâ'nın ünlü Mesnevî'sinde yer alan bir küçük öyküden yola çıkarak yazılan bu roman, yüreğinde çocukluğunun çırpınışlarını taşıyan okurlar için bir "klasik" yapıt haline geldi. Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının öyküsü. Ama aynı zamanda bir "nasihatnâme"; "Yazgına nasıl egemen olacaksın? Mutluluğunu nasıl kuracaksın?" gibi sorulara yanıt arayan bir yaşam ve ahlak kılavuzu. Mistik bir peri masalına benzeyen bu romanın, dünyanın dört bir yanında bunca sevilmesinin gizi, kuşkusuz bu kılavuzluk niteliğinden kaynaklanıyor. Simyacı'yı okumak, herkes daha uykudayken şafak vakti uyanıp, güneşin doğuşunu izlemeye benziyor.
Alışveriş merkezinin birinde kasada sıra beklerken iki sıra önümdeki çocuğun parasının aldığı şeye yetmediğini duydum. Kasada ki kız" içlerinden birini seçmek zorundasın" dedi.
Çocuk bir elindeki çikolataya bir de ucuz kolaya baktı, çikolatayı bıraktı kolayı alıp göğsüne bastırdı. Çikolatası belki 50 krş bile değildi. Hiç seslenmedim. Kasadan geçtim dışarda çocuğu yakaladım. " Bu kola öyle kuru kuru içilir mi gel bir şeyler alalım yanına dedim. Tuttum elinden daldık tekrardan alışveriş merkezine. Kucağına doldurabildiğin kadar çikolata alabilirsin dedim. Kucağım küçük koynuma koyuyum mu dedi. İyi fikir neden olmasın dedim. Gördüğü ne varsa aklına düşenden ikişer tane aldı. Kasaya gittik... Yürüyen bandın üzerine oturttum.. .Kasadaki kıza bandı yürütmesini istedim. Elinde kola ile bandın sonuna kadar gülerek geldi. Ayağa kalktı karnını açtı çikolataları tezgaha düştü. Kız güldü çocuk güldü dünya güldü. Neyse hesabı ödedik, poşet alıp ne aldıysak koyduk içine. Dışarı çıkınca bana boynunu geriye atarak baktı... "Keşke iki tanede bardak olsaydı" dedi. Ne yapacaksın kolayı beraber mi içeceğiz, sağol ben içmem kola. Hadi şimdi doğru evine dedim. Yok sana değil. Her şeyden iki tane ama kola bir tane. Kız kardeşim ağlar dedi. Bir daha daldık markete. Bir kola daha aldık. Bir daha güldük. Bir daha mutlu olduk... Çocuk arkasına bakmadan koşarak eve gitti. Market kapısının önünde, arkasından bakarken kasadaki kız yanıma geldi.
Tanımıyorsunuz dimi bu çocuğu dedi. Yoo dedim. Neden böyle bir şey yaptınız o zaman dedi. Çünkü çok zenginim ben dedim.
Haa o zaman tamam dedi. Size dokunmaz. Ne iş yapıyorsunuz dedi. Çocukların gülüşlerini satın alıyorum dedim. - Simyacı - Paulo Coelho
Kağıtla kalın, kalemle kalın, insanlığınızla kalın...