Hayatın Anlamına Dair 15 Öğüt Verici Kızılderili Atasözleri ile başlayıp bir hikâye ile bitireyim bugün.

1.) “İnsan iki ruhludur. İçinde bir iyi köpek, bir de kötü köpek kavga eder. Hangisini daha çok beslersen, o kazanır.”

2.) “Dünyadaki her şeyin bir sebebi vardır. Her bitki bir hastalığı tedavi etmek için büyür ve her insan bir görevle yaratılmıştır.”

3.) “Arkamda yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Sana uymayabilirim. Yanımda yürü ki böylece seni görebileyim, böylece ikimiz eşit oluruz.”

4.) “İnsanın gözleri öyle kelimelerle konuşur ki dil onları telaffuz edemez.”

5.) “Bir insanı küçümsemek akılsızlık, çok büyük görmek de korkaklıktır.”

6.) “Yanlışı gören ve önlemek için eli uzatmayan, yanlışı yapan kadar suçludur.”

7.) “Günümüzde insanlar bilgiyi arar oldu, hikmeti değil. Halbuki bilgi mazidir, hikmet ise istikbal.”

8.) “Düşünceler oklar gibidir. Bir kere salıverildiler mi, gider hedefini vurur. Onlara iyi sahip ol, bir gün kendin hedef olabilirsin.”

9.) “Unutmayın, çocuklarınız sizin değildir. Onları Yaratıcı’dan ödünç aldınız.”

10.) “İlk öğretmenimiz kendi kalbimizdir.”

11.) “İsteklerinize değil, ihtiyaçlarınıza kulak verin.”

12.) “Ağlamaktan korkma! Zihindeki ıstırap veren düşünceler gözyaşı ile temizlenir.”

13.) “Her şey halkadır. Her birimiz kendi hareketlerimizden sorumluyuz. Hepsi döner dolaşır, bize geri gelir.”

14.) “Kaybetmeyi ahlaksız bir teklife tercih et. İlkinin acısı bir an, diğerinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer.”

15.) “Ya korktuğunuz işle yüz yüze gelirsiniz ya da ömür boyu ondan kaçarsınız.”

Yaşlı adam, buz gibi havada sattığı mendillerden birini genç çifte uzattı.

— “Almaz mısınız evladım? Siftahım bile yok. Hadi alın.”

— “İhtiyacımız yok bey amca,” dedi genç adam.

Yaşlı adam tatlı bir sesle tekrarladı:

— “Mendile hep ihtiyaç vardır be evladım. Al bir tane, hadi al.”

O anda genç adamın yanındaki nişanlısı hapşurdu. Cebini karıştırdı ama bir mendil bulamadı. Aslında ihtiyacı vardı.

Genç adam ise ceplerinde bozuk para bulamayınca, on lira çıkarıp:

— “Neyse, kalsın bey amca,” deyip yaşlı adamı gönderdi.

Nişanlısı neden böyle yaptığını sorunca genç adam, biraz küçümser bir tavırla:

— “Bunlar böyledir, sen bilmezsin. Siftahım yok derler, para üstü vermemek için. Bir mendile fazladan para alırlar. Gözüne baktım mı anlarım, bunların ciğerini bilirim. Fırsatçı işte,” dedi.

Ancak tam o sırada çantasının içine bırakılmış bir mendil paketi gördü. Yaşlı adamın iyi niyetli olduğunu anlamıştı ama çok geç olmuştu. Adam çoktan gözden kaybolmuştu. Ne kadar arasalar da onu bulmaları imkânsızdı.

Ertesi gün, nişanlısıyla tekrar buluştular. Balık ekmek yerken, bir haber kanalı dikkatlerini çekti. Ekrandaki spikerin sesiyle ikisi de durakladı:

— “Uzun zamandır boğazından tek lokma geçmemiş olan, sokaklarda yaşayıp ekmek parasını mendil satarak kazanan yaşlı adam, dün gece bir bankta açlıktan öldü.”

Nişanlısı cebinde hâlâ duran kağıt mendili çıkardı. İkisinin de gözlerinden birkaç damla yaş süzüldü. Yaşlı adam, bir gün önce genç çiftin mendile ihtiyacı olduğunu anlamıştı. Ancak onlar, yaşlı adamın yardıma muhtaç olduğunu ve aç olduğunu fark edememişlerdi.

Kimsenin gözlerine bakarak karakterini anlayacağımızı düşünmeyelim. Yanılabiliriz. Kimsenin kalbi dışarıdan bakıldığında görünmez. Ve kalp, gözlerden anlaşılmaz.
Kağıtla kalın, kalemle kalın, insanlığınızla kalın