Yaşadığın hayatı seviyor olman, dünyaya sevgi, merhamet, bağışlama ve bağışlanma duygusu yaymakta olduğun anlamına gelir. Bozulan dengeler, sevgiler, sevgililer, çocuklar, büyükler kendi kusurlarını, hangi davranışlarını kendi kendini hayal kırıklığına uğrattığını, kabul ettiği sürece, daha derin bir anlayış keşfeder, özünü daha iyi benimser. Bu yaşadığımız dönemde para ile yeni aşklar bile satın alınıyor her şeyin hiç bir şey olması bile satılık hâle geliyor. Sen kendin de tıpkı o yanıbaşındaki insan gibi, can acıtabileceğini, öfkelenip yüksek sesle konuşabileceğini ve hata yapabileceğini kavradığında o andan itibaren kendine ve başkalarına karşı daha hoşgörülü olmaya başlarsın. Artık her şey hiç bir şey olurken, pek çok şey oluşuyor. Ama onlar ne sana ait ne senin zamanlarına ait ne de sen onlara ulaşmak istiyorsun. Gel bununla bir yüzleş; geçmişi yeniden yaşayıp düzelmesini sağlayamazsın; bunu kendine yaptıramazsın. Yine de bir seçme şansın var. Ya öfkene sıkı sıkıya bağlı kalacak, bunun hayatını zehirlemesine izin verirsin ya da kin ve antipatilerini bir kenara bırakmanın bir yolunu bulursun. Yaşamak istediklerin, hayatın gerçeklerinden kaçarak hayatı yaşamaktır aslında.
Bir alıntı ile devam edeyim.
Adam ve hayattaki tek arkadaşı olan köpeği bir kazada birlikte ölmüşlerdi. Kendilerini muhteşem bir manzaranın karşısında buldular. Rengarenk çiçeklerle süslü bir bahçe, altından yapılmış bir kapı, beyazlar içinde bir kadın. Adam kadına sordu: “Burası neresi?” Kadın ona gülümsedi: “Cennet, efendim. “
Adam sevindi, kapıya yürüdü. Ama kadın onu birden durdurdu: “Üzgünüm efendim, köpeğiniz sizinle gelemez. Onları içeri almıyoruz.” Adam kadına; ‘‘Ama o benim en yakın dostum’’ dedi. Nafile, ‘‘Giremezsiniz!’’ cevabı verildi. Bırakmadı yılların dostunu. Gerisin geriye döndü.
Bu kez tozlu çamurlu bir yola girdi. Karşılarına çiftlik girişini andıran bir kapı ve önünde bekleyen yırtık pırtık elbiseli bir dede çıktı. Adam sordu; “Arkadaşımla birlikte bizi kabul eder misiniz? ’’Dede“ Tabii...” cevabını verdi. Girdiler içeri. Yüzlerce ağaçtan birinin altına köpeğiyle yerleşti.
Dedeye yine seslendi; ‘‘Burası neresi?” Yaşlı adam “Cennet” cevabını verdi. Adam şaşırdı: ‘‘Nasıl olur! Az önce muhteşem bir kapıya gittik ve orasının da Cennet olduğunu söylediler!” Dede, “Şu rengarenk çiçeklerle süslü altın kapılı yer mi? Orası cehennem!” dedi.
Adam iyice şaşırmıştı. Dede gülümseyerek devam etti; “Onlar, kendi çıkarı için en iyi arkadaşını yarı yolda bırakıp bırakmayacağının sınavını yaptılar sana!’’
Dostlarınızı yarı yolda bırakmayın. Çünkü dostluk; kaybolduğunuz bir ormanda, size yol gösteren ışık gibidir...
Kağıtla kalın, kalemle kalın, insanlığınızla kalın
Trend Haberler
Yarın başlıyor! ATM'ye kartını takan bu yazıyla karşılaşacak
Menderes taşmak üzere
Beyaz Eşya Firması İflas Etti! Çok Sayıda Müşteri Mağdur Oldu
Yargıtay’dan emsal karar: Apartmanda oturanlar artık o parayı ödemeyecek
Aydın'da o pazarın adresi değişti
Dualar Karacasu'da yaralanan çocuklar için