Aklında yücelttiğin hayal, yüreğinde taçlandırdığın ideal her ne ise, hayatını bunlarla inşa edersin; bunlar olursun. Hayvanları, çiçekleri ve çocukları sevmekten vazgeçme, umudunu ve şükrünü asla yitirme, yaşa bağlı ağrı ve sızılarla yaşasan da bunu belli etme; bu ağrı ve sızılar yaşamın güzellikleri ve renkleri. Hakkında ne düşünüyorlar, seni ilgilendirmesin, o onların kendi meselesi.
Sonuçta hakkında düşündükleri şey, senden çıkacak ve sonrada onlara geri dönecektir. Gülmene engel meseleleri kafana takma, yürüyüşünde bir eda olsun, bir duruşun olsun. Yaşam deneyimlerin üstüne başına, saçına, gözündeki ışıltıya, beslenmene, gülüşüne ve etrafa pozitif elektrik yansıtsın. Tevekkülü her şeye sarmalayıp sade ve doğal bir olgunlukla hayatın getirdiklerini kabullen ama bir kedi teslimiyetiyle uysalca ve sevinçle yaşayan insanları sev. Ve onlara baktıkça, yorulup nefeslenmek için oturduğun köşeden dimdik ayağa fırla. Başkalarının beklentilerini karşılayacağım diye aklını kaçırma. Gerçek şu ki kimselerin beklentilerini karşılayamaz insan. Kimse mutlu değil. Beklentileri karşılayacağım diye kendini kaybedip telef olmuşsun fakat kimseler mutlu değildir. Her ne yaparsan yap, onlar mutsuz olmanın bir yolunu bulur çünkü kendisiyle mutlu olamayan bir insan asla mutlu olamaz.
**
Çok sevdiğim bir hikaye ile devam edeyim;
- Benim zamanımda kol saati çok önemliydi; öyle herkesin olmazdı. Arkadaşlarımdan birisine babası kol saati almış. Tam hayalimdeki gibi. Koluna takmış okula geldi. Hepimiz çok beğendik. Çocukluk işte, benim asla böyle bir saatim olmayacaktı. Bu saat benim olmalıydı. Karar verdim. Saati çaldım ve cebime koydum. Arkadaşım saatin çalındığını anladı ama kimin çaldığını anlayamadı. Durumu öğretmenimize anlattı. Öğretmenimiz
"Saati kim aldıysa sahibine versin" dedi. Pişman olmuştum ama utancımdan ben aldım diyemedim. Bu sefer öğretmen farklı yöntem denedi. Hepimizi tahtaya dizdi ve gözlerimizi kapattırdı. Bu benim hayatımın en utanç verici sahnesiydi. Ceplerimizi teker teker arayarak saati buldu ve sahibine verdi. Hepimiz gözlerimizi açtık, öğretmen bana hiç bakmadan derse devam etti. Yıllar geçti, öğretmen oldum ve öğretmenim ile karşılaştım. Kendisine o günü hatırlattım ve sordum "Hocam" dedim "Ben o gün saati çaldığım halde tek bir kelime etmediniz, yüzüme bakmadınız, beni incitmediniz. Neden böyle yaptınız?" diye sordum. Hayatımda unutamayacağım şu cevabı verdi; dedi ki; "Siz gözlerinizi kapattığınızda ben de gözlerimi kapattım...”
MARİFET KUSUR ARAYANLARDAN DEĞİL, ÖRTENLERDEN OLMAKTADIR!
Kağıtla kalın, kalemle kalın, insanlığınızla kalın...
Trend Haberler
Nazilli’de okul yangını: Gece başlayıp sabaha kadar cayır cayır yandı
Genç mühendis kansere yenildi
Aydın'da acı ölüm: Hız tutkusu sonu oldu
Aydın'da feci kaza! 27 yaşında hayatını kaybetti
Aydın’da feci ölüm: Süt sağarken akıma kapılarak can verdi
Kuşadası'nda zamlara karşı çare sobalar oldu