Hatice Hanım fakir bir kadındır. Kocası hastadır ve çalışamamaktadır.
Evinin her türlü ihtiyacı omuzlarındadır. Bir gün, mahallesindeki bakkala gider ve dükkân sahibine mahcup bir şekilde yaklaşır... Kocasının hasta olduğunu, 6 çocuğu ile birlikte çok zor durumda kaldığını ve yiyeceğe ihtiyaçları olduğunu söyler...
Hayır, der bakkal, ardından da kadına derhal dükkânını terk etmesini söyler!..
Kadın, ailesinin ihtiyaçlarını düşünerek; "paramız olur olmaz borcumu öderim efendim" dese de gaddar bakkal, inadında ısrar eder!
O sırada dükkânın kapısında duran ve bakkalın o ana kadar hiç görmediği bir müşteri, ikisinin arasında devam eden bu konuşmayı dinlemektedir... İçeri girerek bakkala yaklaşır ve kadının duymayacağı bir şekilde; "hanımefendiye ne ihtiyacı varsa ver, parasını ben ödeyeceğim" der...
Bakkal bunun üzerine isteksiz bir şekilde kadına dönerek,
"Ver bakalım alışveriş listeni" diye homurdanır... Hatice Hanım mahçup bir ifadeyle;
"Peki efendim" deyip listeyi uzatır... Bakkal listeyi alır ve dalga geçer gibi devam eder;
"Şimdi yazdığın listeyi terazinin kefesine koyayım, onun ağırlığınca da diğer kefeye istediklerini koyacağım!"
Alay edilmek ağrına gitmiştir Hatice Hanım’ın, gözlerinden iki damla yaş dökülür... Fakat o da ne? Bakkalın bakışları adeta büyüyerek terazinin kefesine dikilir... Bakkal, öteki müşteriye dönerek, kısık bir sesle,
"İnanamıyorum," der! Müşteri bakkala için için gülerken, bakkal çoktan diğer kefeye eline geçeni doldurmaya başlamıştır, ama nafile!
Ne koyarsa koysun, diğer kefeyi yerinden bile kıpırdatamaz! Terazinin kefesini sonuna kadar doldurur ve hepsini bir torbaya koyup kadına verir.
Ardından şaşkınlıkla üzerinde bir şeyler yazılı olan kâğıdı okumaya çalışır...
Hayreti daha artar. Zira ortada bir alışveriş listesi yoktur, sadece bir dua yazılıdır.
"Neye ihtiyacım olduğunu ancak sen biliyorsun, kendimi sana teslim ettim, yardım et bana ey Halık-ı Zülcelal”...
Bakkal dükkânı sessizliğe bürünmüştür. Hatice Hanım gözlerini yerden kaldırır, hamiyet sahibi müşteriye teşekkür ederek yiyecekleri alır ve dükkândan ayrılır...
Müşteri ise bakkalın eline hatırı sayılır bir para tutuşturduktan sonra şöyle der;
"Peşin hükümlü olma, insanları da para için kırma!" Sonra da çeker gider!
Bir dakika ancak geçer ki, bakkal kendine gelir, doğruca kapıya koşar...
Bakar ki ne Hatice Hanım var, ne de müşteri. Kendi kendine sorar; Acaba kadın kimdir? Müşteri olarak dükkânına gelen adam nice bir kişidir? Ardından bir ses daha duyar bakkal...
Ve bir kere daha hayrete düşer...
Terazisinin kefeleri kırılmıştır...
Kim bilir, belki de duanın ağırlığına dayanamamıştır terazi!
O duanın ne kadar ağır çektiğini ise sadece "Alemlerin Rabbi" bilir...
Cuma'ınn rahmeti ve bereketi hepinizin üzerine olsun.