Sabiha Gökçen 1. Kafile Başkanı olarak görev yaptığımız kafile ilk Cuma namazını Ka’be’de kıldı. Sevr, Arafat, Müzdelife, Mina ve Hira Nur Dağı ziyaretlerini yaptık. 
Mekke İrşat Ekibi’nin organizesinde genel bir irşat programı ile bayan hacı adaylarına yönelik irşat programını yaptık. Tenim Hazreti Ayşe Mescidine Diyanet’in tahsis ettiği otobüslerle giderek, ikinci umremizi yaptık. 
Mekke İslam tarihi için önemli bir şehir. Hac ve umre ibadetinin yapıldığı yer. Yüce Rabbim Haccımızı kabul buyursun inşallah.

Mekke’de bulunduğum süre içinde haftalık yazılarıma devam edeceğim. Bugün sizlerle güzel bir Mekke yazısı paylaşmak istiyorum. Konya Karatay İlçe Müftüsü Musa İmamoğlu Bey, uzun süreli Mekke’de görevli iken Ey Mekke Seni Seviyorum başlıklı bir yazı yazmıştı. Önemine binaen istifadenize sunuyorum:

Ey Mekke seni seviyorum.
Çünkü mülkün sahibi olan Yüce Allah; ““Şu emin beldeye yemin ederim ki ” (Tin./3) buyruğu ile senin içine girenlerin canları ve malları konusunda güvende olduklarını hissettikleri emin ve saygıdeğer bir mekân olduğunu haber veriyor. Amenna ve saddekna. Şu an bende bu emin beldedeyim. Kendimi sonsuz bir güven içinde hissediyorum. Sana gücüm nispetinde değer veriyor ve seni çok seviyorum.

Ey Mekke Seni Seviyorum!
Çünkü yüce Rabbimin “evim” dediği, bütün dünya Müslümanlarının günde en az beş defa aşk ve muhabbetle yönlerini döndükleri, gücü yeten Müslümanların; “Sonra manevi kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyti Atik”i (Kabeyi) tavaf etsinler!” (Hac, 29) emrine uyup pervaneler gibi etrafında yana yana döndükleri, bu nimete ulaşamayıp da sevgisini, tazimini bad-ı saba ile, turnalarla gönderdikleri, sevgili Peygamberimizin; “(Ey Kabe!) Ne kadar hoşsun, kokun ne kadarda güzel! Şanın, hürmetin ne kadar da yüce…” diyerek övdüğü Beytullah sende. 
Ben de seni görme, sana dokunma, senin sıcaklığını ruhumun derinliklerinde hissetme ve senin etrafında mecnun gibi dönme bahtiyarlığına erenlerden biriyim. Bu nimetlere mazhar olmak beni çok sevindiriyor. Sen beni sevgi denizine daldırdın, bende seni çok seviyorum ey sevgili, ey şehirlerin anası ve ey anasızların anası!

Ey Mekke Seni Seviyorum!
Çünkü bir anne şefkati ile çocuğunu susuzluktan kurtarmak için çırpınan Hacerin oğlu İsmail’e ve ondan sonra gelenlere hayat veren zemzem suyu senin yanık bağrından fışkırmakta ve hayat vermeye devam etmektedir. Sevgili peygamberimizin (sav); ”Zemzem ne niyetle içilirse o yararı sağlar” (İbn Mace, Menasik, 78) müjdesiyle milyarlarca Müslüman kana kana zemzem içiyor. İçerken faydalı ilim, bol rızık ve tüm dertlerine şifa istiyor. Ben de senin bu leziz, bereketli ve şifalı ikramından nasibini alan bir kulum. Beytullaha baka baka zemzem içip kirli bedenini temizlemeye, hasta kalbini tedavi etmeye çalışan bir biçareyim. Senin sunduğun bu bereketli ve şifalı suyu içtikçe hayat buldum. Gönlüm huzurla doldu. Bana, bu dünyada İsmail’in içip hayat bulduğu, cennetten akıp geldiği söylenen zemzemi ikram eden mübarek şehir Mekke seni çok seviyorum.

Ey Mekke Seni Seviyorum!
Çünkü Rabbimizin, “Şüphesiz Safa ve Merve Allahın sembollerindendir.“ (Bakara,158) buyurarak dikkatlerimizi çektiği bu ibretlik sembollerde senin içinde, hem de Beytullah’ın yanıbaşında bulunmaktadır. Hacer validemiz oğlu İsmail’e su bulmak için bu iki tepe arasında gidip geliyordu. O üzerine düşeni yaptı. Ümidini de hiç kaybetmedi. Sonunda ikramı ilahiyeye mazhar oldu. Bu ilahi sembolleri görüp ibret almak, ikisi arasında gidip gelmek yani say’etmek bana da nasip oldu. Hacer anamız gibi ben de koştum. Koşarken kendimi aradım. Kaybettiğim değerleri aradım. Aramayı, ararken yorulmayı, terlemeyi öğrendim. Aradığımı bulamasam da ümidimi yitirmedim. Rabbimin yolunda gidip gelmenin heyecanını ve sevincini yaşadım. Bana bu sevinci yaşatan güzel şehir Mekke ben seni çok seviyorum.
Bugün mübarek şehir Mekke’de ikinci Cuma namazımızı kılacağız. Cuma’nın hayrı ve bereketi hepimizin üzerine olsun.