Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Soner DUMAN, toplumun kaynayan bir yarası olan gıybet konusunu farklı bir bakış açısı ile değerlendirmiş. Prof.Dr. Soner DUMAN şöyle diyor: İnternette Arapça bir sitede karşıma güzel bir söz çıktı. Bu söz vesilesi ile bazı şeyler yazmak istedim. Söz şu mealde: "Eğer her gıybet ettiğimiz zaman bankalar, hesabımızda bulunan paranın bir kısmını gıybet ettiğimiz kişinin hesabına aktaracak olsaydı paramız azalmasın diye başkaları hakkında kötü tek bir kelime konuşmazdık. Acaba bizim fani olan mallarımız, baki olan amellerimizden daha mı değerli?" Bu söz bana çok anlamlı geldi. Aslında bu söz, mantık olarak Allah Resûlü'nün (s.a.v.) şu hadisine dayanıyor: "Kim, bir kimsenin şahsiyetine veya başka bir şeyine yönelik haksızlık yapmışsa, dinar ve dirhemin geçerli olmayacağı gün gelmeden önce bugün helalleşsin. O gün geldiğinde haksızlık yapan kişinin bir sâlih ameli varsa yaptığı haksızlık oranında ondan bu ameller alınır. Eğer iyilikleri yoksa bu defa diğerinin kötülüklerinden alınıp buna yüklenilir." (Buharî, "Mezâlîm", 11) Düşünün... O kadar namaz kılmışsınız, oruç tutmuşsunuz, zekât, kurban, hac gibi ibadetler etmişsiniz ama dilinizi tutamayıp yaptığınız gıybet, birine lakap takmanız, dalga geçmeniz, çalıştırıp hakkını eksik vermeniz, bozuk malı satmanız, ölçü ve tartıyı eksik yapmanız, ikinci kalite malı birinci kalite diye satmanız, kusurlu aracı "vuruğu kırığı yok" diyerek satmanız bir anda karşınıza çıkıyor ve hakkını yediğiniz kişiler sırayla gelerek sizin namazlarınızdan, oruçlarınızdan, zekât ve sadakalarınızdan gelen iyilikleri tüketiyorlar. Bir de bakıyorsunuz ki hazinede tek kuruş iyilik kalmamış. Bu defa hak sahiplerinin her biri gelip günahlarını bırakmaya başlıyorlar. Günahlar biriktikçe birikiyor. Çünkü dünyada iken "çok kişinin günahını almışsınız". Kâbus gibi bir tablo değil mi? Allah Resûlü (s.a.v.) her ne zaman evden çıkacak olsa, duası esnasında "Allah'ım haksızlık yapmaktan ve haksızlığa maruz kalmaktan sana sığınırım" diye dua edermiş (Ebu Davud, "Edeb", 112). Bunun hikmeti şimdi daha iyi anlaşılıyor. Her gün kendimizi hesaba çekmemiz gereken hususlardan birisi de işte bu. Hani eskiden dükkânlarda "bugün Allah için ne yaptın?" diye bir tablo olurdu. Biz bu soruyu "bugün kul hakkı yedin mi?" diye de kendimize sormalı ve her gün bu açıdan da kendimizi hesaba çekmeliyiz. Rabbimiz bilerek ya da bilmeyerek kul hakkı yemekten, dünyada yaptığımız hayır ve hasenatı mahşerde kaybetmekten bizleri muhafaza buyursun. Cumanın selamı, rahmeti ve bereketi hepinizin üzerine olsun.