Köprülü Amcazade Hacı Hüseyin Paşa ve Naima
Atalay Kızılay
“ Tarih, sayısız yaşam öyküsünün özüdür ”
Osmanlı İmparatorluğu’nda, günümüzdeki anlamıyla başbakanlık görevini üstlenen kişiye Sadrazam adı verilirdi. Fakat sadrazam sözcüğü, XVII. yüzyılın ikinci yarısından, Köprülü Mehmet Paşa’nın iktidara geldiği 1656’dan başlayarak dilimize yerleşmiştir. Ondan önce Osmanlı İmparatorluğunda Sadrazam yerine “vezir-i azam” unvanı kullanılırdı.Sadrazam, devletin her türlü işinden sorumlu olan en yüksek görevliğdi. Başlangıçtan sona kadar Sadrazam, Padişah'tan sonra gelen adam olmuştur. Fatih döneminden başlamak üzere Divan-ı Hümayun‘un başkanlığını da Sadrazam'lar yani vezir-i azamlar yapmaya başladı. Padişah, devlet yönetimini -mührünü teslim ederek- Sadrazam'a bırakırdı. Ama elbette her zaman son söz Padişah'ın olmaya devam ederdi. Sadrazam hükümetin başı olduğu gibi, başta ordu olmak üzere, her şeyin başı ve her şeyden sorumluydu.
Amcazade Hüseyin Paşa Kimdir ?
(Köprülü Amcazade Hacı Hüseyin Paşa) (d.1644 – ö. 19 Eylül 1702) II. Mustafa saltanatında, 11 Eylül 1697 – 4 Eylül 1702 tarihleri arasında dört yıl on bir ay on altı gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamı.1644 yılında doğduğu sanılıyor. Amcazade Hüseyin Paşa Köprülü Mehmed Paşa‘nın kardeşi Hasan Ağa’nın oğludur. Bu yüzden “Amcazâde” olarak anılır.Amcası Köprülü Mehmed Paşa ve amcaoğlu Köprülü Fazıl Ahmed Paşa‘nın sadrazamlık yıllarındaki gençliğinde babasının köyündeki çiftliğinde serbest bir hayat sürdü. Köprülü Fazıl Ahmed Paşa sadrazamlık döneminde Hicaz‘a hacca gitti ve hacdan dönüşünde evlendi.Merzifonlu Kara Mustafa Paşa‘nın maiyetinde olarak Viyana seferine katıldı. Viyana kuşatmasının başarısızlıkla sonuçlanması üzerine sadrazama olan yakınlığından ötürü tutuklandı. 1684 yılında serbest kaldıktan sonra iki tuğlu vezirlik rütbesiyle Şehrizor Eyaleti beylerbeyi göreviyle İstanbul‘dan uzaklaştırıldı. Bundan sonra Kastamonu sancağına sonra da metruk bir halde bulunan Gelibolu yakınlarındaki Çardak muhafızlığına getirildi. 1689‘da vezir rütbesi ile Seddülbahir muhafızı oldu. 1691‘de kısa bir süre İstanbul kaymakamlığı yaptı ancak 1692 yılı Şubat ortalarında Seddülbahir muhafızlığına geri gönderildi. 1694 yılı başlarında İstanbul Kaymakamlığı görevine atandı. Kısa süren görevi sonrasında, Sakız Adası’nın düşman eline geçmesi nedeniyle üçüncü defa Çanakkale Boğazını korumakla görevlendirildi.1695 Ocak başlarında Helvacı Yusuf Paşa’nın azli üzerine Kaptan-ı deryalık görevine getirildi. 1695’de bu görevde iken Mezomorto Hüseyin Paşa ile birlikte 9 Şubat 1695tarihinde Venediklilerle yaptığı Koyun Adaları Deniz Savaşı‘nda büyük bir zafer kazandı. Sakız adasının geri alınmasını sağladı. Şubat’ın sonlarına doğru bu vazifeden azlolunarak yerine 1 Mayıs 1695 tarihinde Sakız Adası’nın alınmasında ve Koyun Adaları savasındaki basarılarından dolayı Kaptan-ı deryalık Mezomorto Hüseyin Paşa‘ya verilip kendisine Sakız Muhafızlığı verildi. 6 Kasım 1695’de Adana eyaleti valiği verildi. Eyalet askerinin başında Avusturya Seferi’ne katıldı. 1696‘da ikinci kez İstanbul kaymakamlığına getirildi. O yıl Belgrad muhafızlığına getirildi. 15 Ağustos 1697‘de Sadrazam ve Serdar-ı Ekrem Elmas Mehmed Paşa‘nın Avusturya seferi için Belgrad’da toplanan savaş meclisinde Serdar-ı Ekremin ve Temeşvar Muhafızı Cafer Paşa’nın istedikleri gibi Pançova ve Temeşvar üzerine gidilmeyip Varadin‘in alınmasını ileri sürdü. Ancak önerisi kabul edilmedi. Osmanlı ordusu Zenta Muharebesi‘nde ağır bir yenilgiye uğrayıp Sadrazam ve Serdar-ı Ekrem Elmas Mehmet Paşa şehit olunca Belgrad’da toplantıda verdiği tavsiyenin doğru olduğu açığa çıkması üzerine Temeşvar’a gelen orduya davet olundu. 17 Eylül 1697’de Belgrad’dan aceleyle orduya yetişen Amcazâde Hüseyin Paşa sedaret kaymakamı olan Bozoklu Mustafa Paşa‘nın çadırına geldi ve oradan II. Mustafa‘nın otağ-ı hümayununa davet edildi. Padişah hemen ona sadrazamlık görevi vermek istedi ise de Hüseyin Paşa önce tam bağımsız iş görmek koşuluyla sadrazamlık istediğini ifade etti. Padişah bunu hemen kabul edip Elmas Mehmed Paşa’nın ölümüyle onun koynunda bulunup kaybolmuş olan mühr-ü humayun yerine kazdırılan yeni mühr-ü hümayunu ona verdi.
Sadrazamlığı
Hüseyin Paşa Avusturya, Lehistan ve Venedik ile ön beş yıldır süren savaşı sürdürmeyi uygun görmedi. Padişah II. Mustafa‘yı barış yapılması gerektiğine ikna etti ve uzun süren görüşmelerin ardından Avusturya, Venedik ve Lehistan’la 1699 yılında Karlofça Antlaşması imzalandı. Rusya ile de İstanbul Antlaşması imzalandı.Vergi sisteminde, ordunun teşkilatında ve eğitiminde, kürekli gemilerden oluşan eski donanmanın yerine yelkenli gemilerden oluşan yeni bir donanma yapılması gibi konularda büyük değişiklikler yaptı.Kaptan-ı Derya Mezomorto Hüseyin Paşa‘nın yardımıyla denizcilikte başarı sağlandı.Ancak bu reformları ulemayı gücendirdi. Şeyhülislam Feyzullah Efendi‘nin işlerine karışması otoritesinin kısılmasına neden oldu. Görevden çekilmek istediyse de kabul edilmedi. Ancak hastalanınca emekli oldu ve 8 Ağustos’ta Silivri‘deki çiftliğine çekildi. On beş gün sonra 1702‘nin Eylül ayında burada öldü. Vefatında 60 yaşlarındaydı.Cenazesi İstanbul’a getirilerek Saraçhanebaşı’ndaki medresesinin yanındaki türbesine gömüldü.
Eserleri
Amcazade Hüseyin Paşa 1700’de yaptırdığı İstanbul’da Saraçhanebaşı’nda mescid, medrese, mektep, kütüphane ve sebilden oluşan bir külliyesi bulunmaktadır. Mescid sonradan dersaneye dönüştürülmüştür. Boğaziçi’nde Anadolu Hisarı ile Kanlıca arasında bulunan ve 1699’da yaptırılıp günümüze kadar bir kısmı gelmiş olan Amcazade Yalısı bulunur. Haseki Hastanesi arkasında 1698 tarihli kitabesi olan “Başcı Mahmud Çeşmesi”‘ni yaptırmıştır. Hicaz’da Medine‘nin hemen dışında günümüzde Vahabi Saudilerin yerle bir ettikleri “Bab-ı Sagir” mezarlığında da bir sebil yaptırmıştı., Ayrıca Edirne’de Buçuktepe’de yaptırdığı kasır ve başta çeşmeler olmak üzere çeşitli hayır eserleri ve Bursa’da bir tekkesi bulunmaktadır.
Paşanın kütüphanesinde Şârihu’l-Menârzade Ahmet Efendi’ye ait olan ve (1591-1659) yılları arasındaki hadiseleri nakleden, bitirilememiş bir tarih kitabının müsveddeleri vardı. Hüseyin Paşa, bu müsveddelerin derlenip toparlanarak kaleme alınması işini Nâimâ’ya verdi. Nâimâ(1655 - 1716), çeşitli kaynaklara dayanarak uzun araştırmalar yaptı ve 1700 yılında vak’anüvis olarak kitabını yazmaya başladı.Meşhur Osmanlı tarihçisi, ilk resmî Osmanlı vak’anüvisi. Asıl adı Mustafa olup Osmanlı vak’anüvis ve tarihçileri arasında en ünlü kişidir.Osmanlı tarihçi Halepli Mustafa Naima Efendi 6 ciltlik meşhur Naima tarihini Amcazade Hüseyin Paşa emriyle yazmış ve Hüseyin Paşa’ya ithaf ederek eserine Revza-ül Hüseyn fi Hülasatı Ahbar il Hafikin (Hüseyn’in Bahçesi, Doğu ve Batı Haberlerinden Özetler) adını vermiştir.Nâimâ’yı Nâimâ yapan eser, Nâimâ Tarihi olarak da bilinen Hüseyn’in Bahçesi, Doğu ve Batı Haberlerinden Özetler”dir.Mustafa Naima, 1655'te Halep'te doğdu. Genç yaşta İstanbul'a gelerek 1682'de Sarayı Atik baltacılar ocağına girdi. Divan-ı Humayun katibi oldu. Bu sırada Tarih incelemeleri yaptı.
Yorumlar