Kimler canınızı yaktı?
Atalay Kızılay
Dünya iftira ,menfaat ve nankörlük dünyası yapacak bir şey yok…...
“ Allah”ım ! Bildiğim ve bilmediğim bütün kötülüklerden sana sığınırım . ”
-Sosyal medyada her gün milyonlarca kere paylaşılan “Nasıl Mutlu Olunur” tarzı saçmalıklarda yanlış olan ve kimsenin fark etmediği şey şudur: Daha pozitif bir deneyimi arzu etmenin kendisi negatif bir deneyimdir.Geçmiş geçmişte kalır, kapatılan defterler belki bir daha açılmamalıdır ama bugün biraz geçmişe dönün. Madem konumuz menfaat, iftira ve nankörlük... kimler canınızı yaktı, kaç can yaktınız bunları düşünün. Çünkü kabul edin, kendi menfaati için sizi kullananlar oldu ya da siz kendi menfaatiniz için birilerini kullandınız. İnsan hayatı boyunca ikisinede maruz kalıyor maalesef. Hem kullanıyor hem kullanılıyor. Peki, sonunda kazanan taraf kim oluyor, kullanan mı kullanılan mı?
Karınca, kendi çıkarında açıkgöz bir yaratıktır, ama meyveliklerle çiçek bahçeleri için büyük bir yıkımdır. Kendi çıkarlarına çok düşkün kimseler de toplum için böyle zararlıdır. Sevgini kendi benliğinle toplum arasında dengeli bir biçimde paylaştır, kendi çıkarımı gözeteyim derken başkalarına kötülük etme. İnsanın bütün eyleminin ekseni kendi benliği olursa, içler acısı bir durumdur bu. İftiranın kökeninde bilinçaltındaki intikam duygusu yatar. İftiracı kendisini inciteceğini umduğu suçlamaları, özellikleri, ithamları iftira attığı kişiye yakıştırır daha doğru bir tabirle yapıştırır (!) “çamur at izi kalsın” mantığıyla karalamaya çalışır. İftira atmak bir insanı incitmenin, onun inandırıcılığını ortadan kaldırmanın en sinsi ve çirkin yoludur. Üstelik atılan iftira bir ayna gibi kişinin bilinçaltını yansıtır. Bastırdığı duygularını, gizlediği suçlarını, günahlarını, hırslarını ve hayallerini yansıtır. Evet iftiralar hayalleri yansıtır çünkü bunlar karşıdaki insanı görmek istediğiniz şekilde tasvir eden asılsız suçlamalar başka bir deyişle hayallerdir.Kuşkusuz iftira atmak insanoğlunun sahip olabileceği en kötü alışkanlıktır. Evet iftira bir tür alışkanlıktır. Bazı insanlar iftira atmaktan tarifsiz bir zevk alırlar. İftira, bastırılmış duygularının dışavurumu gibidir, onları zehir akıtır gibi rahatlatır.İnsan iftirayı ancak önem vermemekle yenebilir. İftira edileni değil, edeni kirletir. Günümüzde çevremize baktığımızda var olan gerçek. insanlar niye seninle konuşuyor sanıyorsun? Bu devirde herkes tek başına güvenecek insan arıyor. Onu gerçekten sevecek kişiyi arıyor. Çağımızın en kalbi hastalıklarının başında gelir nankörlük. Maddiyatın ve çıkarların insandan önce tutulduğu bir dönemden geçerken dikkat etmemiz gereken önemli hususlardan biride nankörlük rahatsızlığının ne aşamasında olduğumuza dikkat etmemiz gerektiğidir. Az çok hepimizde vardır bu rahatsızlık. Bazılarımız öfkemize yenilir nankörlük rahatsızlığının kölesi oluruz, bazılarımız çıkarlarımıza ters düşüldüğünde.Bazılarımız iki yüzlü olmayı doğal halimiz haline getirdiğimizden yıllarca çeşitli maskeler takabiliriz suratlarımıza, karşımızdakini inandırırız onun, arkadaşı dostu olduğumuza. Akıl edemediğimiz şudur; insanın taktığı bütün maskeler zamanı ve yeri geldiğinde görünmezi görünür yapar.Bütün kalbi rahatsızlıklar gibi nankörlük de karşımızdakinin canını geçici bir süreliğine acıtabilir, bu acıtma karşı tarafta kalıcı olmaz en fazla nankörlük görmüş kişi;-“Allah seni kalbine göre değerlendirsin der çekilir gider “hayatınızdan.O yoluna devam ederken, siz üstüne örtmeye çalıştığınız nankörlüklerinizle baş başa kalırsınız. Vicdanınızın sesini susturmaya uğraşırsınız. Vicdanınız her seferinde size;-“O kadar iyiliği, emeği yok sayacak kadar nasıl nankör olabiliyosun“ diye fısıldayacaktır” kulaklarınıza Siz bu sesi susturmak için her gördüğünüz insana onu yapmakla veya yapmamakla suçladığınız şeyleri anlatacaksınız, biraz abartarak , birin yanına bin ekleyerek. Yine gitmeyecek içinizden.Her anlattığınızda kendiniz dahada derin kuyulara dalacaksınız, diliniz ne anlatırsa anlatsın çünkü özünüz yaptığınız haksızlığın farkında olacaktır. Siz kendinizi inandırmak için herşeyi yapacacaksınız ama özünüzden kaçmanızın imkanı yoktur. O her yalnız kaldığınızda size , sizin bir nankör olduğunuzu hatırlatacaktır.Nankör bir kalp huzur bulamaz.Bir kalp; kendi merkezine(özüne) ters davranıldığında verdiği huzursuzlukla cezalandırır sahibini.Peki bu rahatsızlığın iyileşme yolu yok mudur? diye sorduğunuzu duydum sanki. Elbette vardır, nankörlük hastalığından kurtulmanın ilacını eczanelerde bulamazsınız. Sadece kendinize bazı sorular sormanız gerekmektedir.Ama ilk önce;”o bana bunu yapmadı, o gelmedi, o gitmedi, o aramadı ,o bunu dedi, o bana şunu demedi” gibi söylemleri fısıldayan egonuza bir kere dur deyip; suçladığınız o insanın sizin için yapmış olduklarını hatırlamalısınız” Şuna çok dikkat edin hala siz bir adım gitmiyorsunuz ” o bunu yapmadı” o şunu yapmadı, o aramadı , o sormadı” gibi söylemlerle hala bencilce beklentilerinizi körüklemektesiniz. Şimdi kendimize sorulması gereken sorular şunlardır “Ben onun için ne yaptım?” “Ben ona ne kadar dürüst davrandım?” “ondan neleri sakladım” “ondan hep istedim ama ben ne verdim” evet kendinize bu soruları sorma aşamasına gelmeye başarabilirseniz kendinize yalan söylemeden cevaplayabilirseniz nankörlüğünüz iyileşmeye başlayacaktır.
Bir nanköre sormuşlar, ne yaptıda dostuna kırıldın.
-Her dediğimi yaptı, birini yapmadı, demiş.
Yazıma bir hikaye ile son vermek istiyorum.
Yaşlı kızılderili reisi kulübesinin önünde torunuyla oturmuş ve az ötede birbirleriyle boğuşup duran iki kurt köpeğini izliyorlarmış.Köpeklerden biri beyaz diğeri siyahmış.Çoçuk kulübeyi korumak için bir köpeğin yeterli olduğunu düşünüyor ikinci köpeğe neden ihtiyaç olduğunu ve renklerinin neden illa siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyormuş.
Dedesine merakla sormuş ve yaşlı reis bilgece gülümsemeyle torununun sırtını sıvazlamış.
- ''Onlar benim için iki simgedir evlat''
- ''Neyin simgesi'' diye sormuş çocuk.
- ''İyiliğin ve kötülüğün simgesi ,iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur.Onun için yanımdalar onlar''
- Çocuk:''Mücadele varsa kazanan da olmalı '' diye düşünmüş ve bitmeyen sorulara bir yenisini eklemiş....
-Peki ''sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?
Yaşlı reis derin bir gülümsemeyle torununa bakıp
-Hangisi mi evlat ?
-Ben hangisini daha iyi beslersem!
Yorumlar