Vuslat dergisinin 278. sayısı, “İslam Dünyasına Siyonist Kuşatma” başlığı ile yayımlandı. Dergide birbirinden değerli akademik çalışmalar mevcut. Siyonist Soykırım’ın devam ettiği bir zaman diliminde böylesi yayınların olması çok önemlidir. Bu sapkın ideolojinin temellerini öğrenme adına çok faydalı bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Emeği geçenleri tebrik ediyorum.
Bu sayıda “Siyonizm’in “Siyon Protokolleri” ile Dünya Hâkimiyeti” ismiyle bizim de bir makalemiz mevcut. Özetleyerek arz ediyorum. Dergiye satış noktalarından ulaşabilirsiniz. Vuslat dergisinin internet adresi şöyledir: https://www.vuslatdergisi.com/
***
Dünya hâkimiyeti ideali için bütün vasıtaları mubah gören Siyonizm, bu emellerine yönelik hangi vahşi yöntem tatbik edilecekse etmiş; facialara sebep olmuş birçok hadisenin baş mes’ulüdür. Tarihe ve günümüzdeki hadiselere yakından bakıldığında hep “sapkınlığı” görürsünüz. Nerede tahribat varsa; orada Siyonizm vardır. Nerede savaş, despotluk varsa; orada Siyonizm baş âmildir. Nerede ihtilâl, kan, gözyaşı, seri cinayetler, ahlâksızlık, dolandırıcılık, bölücülük ve SOYKIRIM varsa; orada Siyonizm ideolojisi mevcuttur. Nerede bir kârlı iş, borsacılık, vurgunculuk, faizcilik, reklâmcılık varsa; orada Siyonizm belasını bulursunuz. Nerede bir milleti birbirine düşürecek ayak oyunları varsa; orada Siyonizm’in varlığına şahit olursunuz.
***
Ne derse densin, Siyonizm, Siyon Protokollerini adım adım hayata geçirmiştir. Birinci Cihan Harbi’nde Filistin’de yer edinmişler; İkinci Cihan Harbi’nde de resmen İsrail devletini kurmuşlardır. Ve ilk tanıyan da Müslümanların yaşadığı devlet, Türkiye olmuştur.
19.yüzyıldaki Kapitalizm-Liberalizm felsefesi, 20. yüzyıldaki Komünizm materyalist felsefesi ve günümüzdeki Globalizm’in bütün insanlığı kuşatıcı materyalisf felsefesi, Siyonizme basamak teşkil etmemiş midir?
Şimdi de üçüncü Dünya Harbi çıkartarak-belki de çıkmıştır- binlerce yıllık emelleri ve rüyaları olan “arz-ı mev’ud”; bizlerin “adam sendeciliği” sayesinde hayata geçmek üzeredir.
Daha evvel bahsetmiştik: -güya- Kürtleri de Yahudi genlerinden geldiğini (GÜNAYDIN, Eşref (2003): Yahudi Kürtler-Babil’in Kayıp Çocukları-,Karakutu Yayınları., s. 66) ilan ederek; nasıl ki yüzyılın başında “Jön-Türk ırkçılığı” ile Osmanlı-Türk devletini parçalayıp İsrail’i kurdularsa; şimdi de “Jön-Kürt ırkçılığını” (Jeune Kurdizm/Pan-Kürdizm) ihdas ederek Türkiye’yi ufalayıp leş kargalarına yem etmenin gayretkeşliği ile vargücüyle çalışmaktadırlar. Bizdeki ihanet merkezleri de buna alet olmaktadır. Güneydoğu bölgemizde on yıllardır meydana getirdikleri yapılanma ve inanç boyutunu geri plana itip, ırki tarafı öne çıkarma politikalarında çok mesafe katetmişlerdir. GAP bölgesindeki doğrudan veya dolaylı olarak toprak sahibi olan Siyonistler, istikbalin en münbit topraklarını ele geçirmenin hazzını yaşamalarına ramak kalmıştır.
Eğer böyle giderse üçüncü Siyonist dalga karşısında tutunamayıp, Sevr’i dayatamayan yedi düvele mukabil Siyonizm’e boyun eğmek mecburiyetinde kalacağız. Çanakkale’de kazandıklarımızı, Diyarbakır’da kaybedersek; tarih sahnesinden silindiğimiz andır. Bunun için maddi ve manevi teyakkuza geçmenin zamanı çoktan geçmiştir. Ancak zararın neresinden dönülürse kâr olacağı fikriyle hareket noktamızı tespit edersek; yeniden Osmanlı-Türk sistemini hayat geçirerek ayağa kalkmamızı bekleyen bütün İslam dünyası ve mazlumların yegâne umudu oluruz. Çünkü beşeriyetin tekrar “Türk” mefkûresine ihtiyacı vardır. Bu da ancak kendimize gelmekle mümkündür. Vesselâm…
****
Sosyal Medya Solculuğu
Türkiye’de sol denince aklınıza ilk sürat eden nedir?
Cevap çok basit…
Türk solunun en popüler…
Dahası kitlelere tesir eden olaylar silsilesi olan 1960 ve 70’lerdeki temel iddiaları neydi?
Halkçılık…
Devrimcilik…
Antiemperyalizm…
Antikapitalizm gibi beynelmilel sol değerler …
Peki, günümüzün solculuğu nasıl?
Uzun analizlere gerek yok.
Artık ülkemizde sizin zannettiğiniz gibi bir sol tanımı yoktur.
Sadece en son INSTAGRAM muhalifliğine bakmanız yeterlidir.
Neden mi?
Sosyal medyaya erişim yasağının sebebine bakmadan -güya-
“özgürlük” havarisi kesildiler.
Vahşi Kapitalizmin bütün insanlığı emperyal amaçları doğrultusunda kullanma aparatı sosyal medya mecrasını savunmak…
Olsa olsa ikinci Abdülhamid Hanı “musavat ve hürriyet” muhalifliğiyle ile tahtından edip…
Hemen sonrasında emperyalizmin kucağına itilen koskoca bir devletin paramparça edilişi gibi bir duruma zemin hazırlamaktır.
Mübalağa zannetmeyin…
O tarihte de aynen sizin gibi düşünmüşlerdi: “Öyle şey mi olur?” diye…
Sualimiz şudur: Size mi kaldı ABD merkezli vahşi kapitalizmin aparatını savunmak?
Bunun yerine şöyle demeniz gerekmez miydi: Neden bizim de etkin ve nitelikli millî ve yerli sosyal medya mecramız yok…
İşte bu takdirde solculuğunuz daha inandırıcı olurdu.
****
Karacasu Belediye Başkanı basını ciddiye almalı!
Sayın Belediye Başkanı, Ses Gazetesi'nin 7 Ağustos 2024 tarihli nüshasına bir beyanat vermiş. Mülakatı yapan arkadaşımızı tebrik ederiz. Uzun bir röportaj. Ancak sayın Başkan, tişörtle değil de makamına yaraşır ve yakışır kıyafetle mülakat verseydi daha yerinde olurdu. Başkanın iyi niyetinden şüphe duymayız; ancak, gayri ciddi bir hava var sanki. Buradan farklı anlamlar da çıkar. Başkanın basını ciddiye aldığını gösterir bir tutum göstermesi gerekirdi.
Tabii bütün etkili ve yerdeki makam sahipleri de…