Deprem gibi doğal afetler, özellikle geri kalmış ülkelerde felaket yaratıyor. Bu felaketleri kolay atlatamıyor. İmar Afları ile hükümetlerin para arayışları bu tür felaketleri maalesef ki kaçınılmaz kılıyor. 2018 yılında çıkan, İMAR AFFI’NI incelerseniz. Bu uygulamanın altında Merkez Bankası’nın ekonomik sıkıntılar nedeniyle, sermaye yaratmak için yaptığını görürüz.  “FAKİRLİĞİN GÖZÜ KÖR OLSUN” yerinde bir özdeyiş. 1999 yılında yaşanan ve 10 ilimizi içine alan 6 Şubat depremde,  Tek binanın bile yıkılmadığı, can kaybının yaşanmadığı iki ilçemizdeki belediye başkanlarının uygulamalarından ders almalıyız. 18.373 kişinin öldüğü Marmara depreminde, birçok ilçe büyük hasar alırken DİLOVASI ilçesine bağlı TAVŞANCIL'DA hiçbir kayıp yaşanmaması dikkat çekmişti.  Hemen yanı başında bulunan Körfez'de çok sayıda bina yerle bir oldu. Ancak TAVŞANCIL’DA bir tuğla bile yerinden oynamadı.  Yine 6 Şubat’ta 10 kentte arka arkaya yaşanan iki depremde büyük yıkım ve ölüm yaşandı. Depremlerde, o bölgemizde bir ilçede ise hiçbir bina yıkılmadı, ölüm yaşanmadı.  O ilçe de Hatay’ın ERZİN İLÇESİYDİ. Belediye Başkanı Ökkeş Elmasoğlu, “Hiçbir kaçak inşaata, babamda olsa hiçbir şekilde izin vermedim” diyor.  ORTAK AKIL HÂKİM OLMALI Bu iki başkanlarımıza yakınları, akrabaları darıldı ama imarda kurallar çiğnenmedi.  Tek bina yıkılmadı, imar barışı yüzünden. Deprem yaşayan 10 ilde 294 bin binaya imar affı uygulanması ölü sayısını 40 binlere getirdi.  Yaşanan depremde imarla oynamanın nasıl acı sonuçlar doğurduğunu gördük.  Bilimde, DOĞRU tekse.. Bu da ortak akıl olarak uygulanmalı. Kaçak yapılara izin vermediği için en yakınları tarafından bile sevilmeyen bu iki belediye başkanının, bırakın üstün hizmet ödülü verilmesini, HEYKELLERİ dikilmeli. Hatay’ın yarısına yakın binanın yıkıldığı, 40 bini aşkın vatandaşımızın hayatını kaybettiği son depremde bu ilçemizde, tek bina yıkılmadığı gibi tek kişinin burnu kanamadı.  Halk dilinde dolaşan “DEPREM ÖLDÜRMEZ, BİNA ÖLDÜRÜR” atasözünün altındaki gerçek budur. Bu iki belediye başkanını çıkarcılar, menfaatçiler sever mi?  Prensip ve liyakatli hizmetleri ile ilçelerinde halkına böyle, hizmetler yapan başkanlar çoğalmalı. ** ONLAR CANLARIMIZ, HOŞGÖRÜLÜ OLALIM! Felaketin üzerinden henüz 15 gün geçti. Allah’ım o acıyı milletimize tekrar yaşatmasın.  Depremi yaşayanların içine düştüğü psikolojik durum atlatılacak gibi değil.  Her şeyden önce o tarifsiz acıyı bu vatandaşlarımız yaşadı. Gözlerinin önünde, ailesinden, sülalesinden 10 -15 hatta 30 kişiyi kaybettiler.  Bu acıya dayanılır mı? Milletimiz, deprem felaketinden kurtulan aileleri, ülkemizin birçok yerinden onlara ülkenin birçok köşesinde misafir edip, sahip çıkıyor.  Belediyelerimiz bu acılı insanlarımız için adeta hizmet yarışına girdi. Halkımız, belediyelerimizin bu hizmetlerine büyük destek veriyor. O insanlar ki aynı bayrak altında doğduğumuz, aynı topraklar üzerinde yaşadığımız, bizim yurttaşlarımız, kardeşlerimiz. Örf adetlerimizde farklılıklar olabilir. Alışkanlıklarımız birbirimize uymayabilir. Unutmayalım. Onlar bu büyük felaketi yaşamış yakınlarını kaybetmiş, yurttaşlarımız. Sakın onları Suriyelilerle karıştırmayalım. Onları rahatsız edecek onları üzecek davranışlarda bulunmayalım. Onlara karşı, hoşgörülü ve anlayışlı olalım.  Onları hep kucaklayalım. Yardımcı olalım. Türk misafir severliğini onlara uygulayalım. Yaşananlar bizim başımıza gelebilir, onlar bizi ağırlayanlar olabilirdi. Unutmayalım. Toplum içinde bu kardeşlerimizi, rencide edecek hareketlerden kaçınalım. Söylentilere fırsat vermeyelim.  Allah’ım bir daha böyle bir acıyı milletimize yaşatmaz inşallah. ** MÜTEAHHİT TAMAMDA, GERİSİ NE OLACAK? Her deprem sonrasında bu tartışma yaşanır. Binaları yapan müteahhitler hedefe konur. Acımasız cezalandırılmaları istenir. Elbette baş suçlu bunlar. Bu alışkanlık dün böyleydi. Bugün de bundan farksız.  Her zaman günah keçileri müteahhitler olur. Elbette yanlış yapan cezasını çekecektir, çekmelidir. Peki suçlu sadece bu yüklenicisi müteahhitler midir?  Şehirlerde bunları denetleyen “YAPI, DENETLEME ŞİRKETLERİ” bu işin neresinde? Kaçak inşaat projelerini uygulayan, bir teberru ile bu yanlışlara ortak olanlar, göz yumanlar ne olacak? Bu yanlışlara ışık yakan, Belediye Başkanları bu suçlamaların neresine konacak? Bu proje dışı kaçak yapılara iskan raporu veren, göz yuman, şehrin imar müdürleri ne olacak? Bu işler, zincir halkası gibi birbirine bağlı yanlışlar. İmar affını müjde diye lanse eden hükümetin, hiç mi suçu yok? Bu işler algı yaratarak çözülmez. Bir disiplin çerçevesinde, liyakatli yetkililerin sorumluluk duyguları ve prensiplerle çözülür. YASALAR ÇİĞNENİRSE sonuçlar maalesef böyle olur. ** GELELİM “TEK YÜREK” KAMPANYASINA! Yaşanılan acı, elbette milletimizi yaktı, kavurdu. Birbirimize kenetlenmemiz biraz olsun tesellimiz oldu. 7 günlük YAS ilan çok yerinde oldu.  Bu yas sürecinde, siyasiler menfaat kavgalarına devam etse de. Millet bu acıyı gerçekten yüreklerinde yaşadı. Başlatılan “TEK YÜREK” bağış kampanyasına iyi katılım oldu. Çok yüksek bir bağış toplandı. İlk gün yapılan 114 milyar liralık bağışla dünyanın dikkatini çektik. Milletçe nasıl tek vücut olunduğunun örneğini verdik.  Ancak bir şey dikkatimi çekti. Merkez bankasının 30 milyarlık, Ziraat bankasının 25 milyarlık, Halk bankasının 7 milyarlık ve Vakıfbank’ın 5 milyarlık bağışı bana ilginç geldi. Bu toplam 65 milyarlık bir bağış, bir yerde halkın parasıydı. Yani hazinemizin parası sayılır. Bunu yardım kampanyasında kullanmak ne anlama geliyor? Çözemedim. Milletin parası zaten millet için harcanacak. Neden orada bağış olarak açıklandı? Buna gerek var mıydı? Bunlar zaten devletimizin bankaları. Her zaman milletimizin yanında, milletimizin hizmetinde bankalar. Peki, özel bankalar neredeydi? Neden bu bağışa katılmadılar? Doğrusu merak ettim. Belki de yönetim kurullarından karar alamadıkları için bağışa katılmadılar. Günümüzde bu toplantılar yarım saatte yapılabiliyor. Bunu da çözemedik. Dini inancımız gereği toplumda, “sağ elinle yaptığın yardımı sol elin bilmeyecek” anlayışı hâkimdir. Sebep bu ise mazur görülebilir. Milletimiz bu anlayış içinde, yardımlarını yapmaya devam edeceğini düşünüyorum.  İnşallah bu acıyı devletimiz, millet iş birliği ile en kısa sürede aşacaktır. Temennim, “SEN BEN, SİZ, BİZ ayrımı yapmadan bu günleri yaşamaktır.”