Asrın Felaketi diye nitelenebilecek bu deprem, “sivil toplum”un ne kadar mühim olduğunu bir kez daha gösterdi. Erdemliler Topluluğu olarak vasıflandırdığımız “Yerli ve Millî Sivil Toplum Kuruluşları” bir amaç uğruna hareket etme şuurunun vücut bulmuş halidir. O meşum 15 Temmuz Darbe teşebbüsünün cemaat ve cemiyet olgusunu, nasıl bir algı operasyonuyla güvenilmez hale getirdiği göz önüne alındığında, bu felakette önemi bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Hâlbuki yerli ve millî stk’lar bir milletin güçlendirilmesinde, tek vücut halinde tehlikelere, noksanlıklara, usulsüzlüklere ve bir takım haddi aşmalara karşı ikaz müessesesi olmuştur. Yani “erken ikaz” ve “denetim” vazifesi icra ettiğini bu elim depremde bir kez daha gördük.
Birçoğunun isimlerini dahi bilmediğimiz, “Hizmet muvaffak olsun da varsın bizim yerimiz camiinin pabuçluğu olsun” düsturu ile hareket eden gönüllü kuruluşların deprem bölgesindeki gayretleri takdirin de üzerinde, minnetle anılması gereken bir haldir. “Nerde görsen gönlü kırık, merhem ol/ Öyle mazlum yolda kalsa, yoldaş ol” Yesevî bir duruşla sahalara koşarak dertlilerin derdine deva olmaya çalışan STK’larımız çok ağır kış şartlarında bir yudum suyun, bir bardak sıcak çayın, bir kâse çorbanın, depremzedelere ulaştırmanın gayreti ile Devletimize yardımcı olduklarını görmek, neden “Erdemliler Topluluğu” diye nitelediğimizi daha iyi anlatacaktır.
Cemiyet ve cemaat olgusu, topluluk ruhunu diri tutacak ve birbirimize tutunmamıza vesile olacaktır. Sevgi, saygı, şefkat, rikkat, cömertlik, diğerkâmlık gibi değerlerimiz, erdemlerimiz bu şuurla bizi ayakta tutacaktır.
Erdemliler Topluluğu diye nitelendirdiğimiz yerli ve millî stk’lar bize neyi sağlayacak?
Yerli ve milli stk’lar milletin bağrından doğduğu için halkla yakınlaşması, hemhal olması, sıcak duruş sergilemesi canları yerine getirmeyecektir. Ama toplumun maneviyatını diri tutmasına katkı sağlayacaktır. Enkaza dönmüş insanlarımızın, ruhlarını da yeniden ayağa kaldırmaya yardımcı olacaktır. Vefat edenlerin, şehid olanların acısını içimize gömüp, hayata yeniden tutunmamıza, Tek Yürek Türkiye olarak ayağa kalkmamıza omuz verecektir.
Dış müdahale bekleyenlerin, beklentisini boşa çıkartmak için çok çaba harcamak gerekiyor. Özellikle erdemliler topluluğunun buna yardımcı olması lazımdır. Bazı fırsatçıların, çakalların bilmeden içlerine sızmalarına fırsat verecek fiil ve davranışlardan zinhar uzak durmalıdırlar.
“Devlet otoritesi çökmüşse, dış müdahale gereklidir” algısı oluşturulmak isteyen dâhili ve harici düşmanlara fırsat verilmemelidir.
“Devlet orta yok. Kamu düzeni bozuldu. Yardım gelmiyor. Çalışmalar yapılmıyor. Ayrımcılık yapılıyor” gibi cümleler “Türkiye’ye müdahale edilsin!” şartların hazırlıktan başka bir şey değildir.
Bu çok tehlikeli bir dildir. Çok tehlikeli bir tertiptir. Memlekete, millete, ülkeye ve devlete yapılabilecek en büyük kötülüktür.
Meselâ, Türk düşmanı, Michael Rubin en son kaleme aldığı bir makalesinde, “ABD’li diplomatlar hemen deprem bölgesinde olmalı ve ihtiyaçları bağımsız olarak belirlemeli. Türk Hükümeti, örneğin deprem bölgesindeki Kürt kasabaları ve köylere yardım etmek istemezse, ABD bunu doğrudan yapmalı!” diyerek işgal dilini kullanması çok tehlikelidir. İşte bu tehlikeli dil karşısında teşkilatlar çok dikkatli davranmalı ve tuzaklara çekilmemelidir. Uyanık olmazlarsa, fark ettirilmeden ABD’nin deprem yardımı bahanesiyle Türkiye’nin örtülü işgaline zemin hazırlamasına yol açacaklardır.
Erdemliler topluluklarının dikkat etmesi gereken diğer bir husus, Küreselcilerdir. Örneğin, Küreselci The Economist dergisi içindeki zehrini şöyle boşlatmaktadır: “Türkiye ve Suriye hükümetleri depremle baş edemez” diyerek ABD’yi Türkiye’yi işgal etmesi için kışkırtmaktadırlar.
Benzer söylemlerin terör örgütlerinin hesapları tarafından yapılması ayrıca milli ve yerli stk’ların üzerinde düşünmesi gereken bir haldir.
Şu tespitler yerindedir. “Bu felâketi dünyânın şirâzesinden çıktığı bir evrede idrâk ediyoruz. Ayağımızın altından kaymayan, çivisi çıkmamış bir dünyâda böyle bir felâketi insanlığın desteği ile atlatmak mâkul gelebilir. Ama gün o gün değildir. Bu depremin Türkiye’yi zayıflattığını kabûl edelim. Depremin kasıtlı, dışarıdan müdahaleyle üretildiğini, bunun Türkiye üzerine oynanan yıkıcı bir oyunun ilk perdesi olduğunu iddia edenler bile var. O kadar ileri gitmeyeceğim. Ama felâket geçiren Türkiye’nin bu hâlinden istifade etmek isteyenlerin mebzûl miktarda olacağını ve her kılıkta karşımıza çıkacağını rahatlıkla söyleyebilirim. Kimin dost kimin düşman olduğunu kestirmenin çok zor olduğu bir zamandayız. Aman dikkat…” (Yeni Şafak, Süleyman Seyfi Öğün,13.02.2023).
Son söz yerine: Devlet’e alternatif, paralel STK’lara zinhar müsaade edilmemelidir. Aksi bir durumda yeni bir FETÖ benzeri durumla karşılaşılması kaçınılmaz olacaktır. Devlet çatısı altında artısıyla noksanıyla birlikte hareket edilmelidir. Devletsiz STK’ların bir anlam ifade etmediği, yakın coğrafyamıza bakarak daha iyi anlaşılacaktır.
Onun için dedik: “Erdemliler Topluluğu: Yerli ve Millî STK’lar” diye…