Hayatı anlamlı kılan şey nedir? diye sordu genç adam.
“Paylaşmaktır” dedi beyaz saçlı adam.
Başka?
“Vazgeçmektir” dedi beyaz saçlı adam.
Ne/ler/den diye geldi soru bu defa genç adamdan.
“Yerine göre her şeyden” dedi beyaz saçlı adam.
“Her şeyden…
Başkası mutlu diye kendi mutluluğundan.
Başkası sevinsin diye kendi istediklerinden.
Yaptığı zaman başkasının kırılabileceğini düşündüğü kendi sevdiklerinden…” diye içini çekti beyaz saçlı adam gözlerini ufka dikerek.

Demiyor mu Yüce Yaratıcı:

“Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça «BİRR»e yani iyiliğe eremezsiniz. Her ne harcarsanız, Allah onu hakkıyla bilir.” (Al-i İmran,92)

“Harcamak”, “vazgeçmek” değil de nedir? dedi son defa beyaz saçlı adam.

Fakirin yemek bulmak için metrelerce yürüdüğü, zenginin yemeğini sindirmek için metrelerce yürüdüğü tuhaf bir dünyada yaşıyoruz.

Harcamak ve vazgeçmek…

Aslında biz başrolünü bizzat kendimizin oynadığı bir filmin içindeyiz.
Kimi insanlar kendilerine emanet olarak verilen şeylerin bekçiliğini yaparken, kimileri de o emanete ben de sahip olayım diye çaba sarfediyor. İşte bütün bu çaba derken, filmdeki rolümüze kendimizi kaptırmışken, bir ses geliyor yönetmenden: KESTİK.

Değerli Kardeşlerim,

Bu dünya bize kalmayacak. Ama biz bize kalmayacak bu dünya için bize kalacak günahlar biriktiriyoruz.

Bir karınca yere dökülen baldan azıcık yer ve gider

Tadı hoştur.
Geri dönüp daha çok yemek için içine girer.
Ancak ayakları bala kapılır ve debelenerek ölür.

Hikmet ehli der ki,
“Dünya bu bal gibidir; kim yetecek kadar alırsa kurtulur, kim de içine dalarsa sonu karınca gibi olur.”

Bir kişi öldüğünde “Hayatını kaybetti” deriz.
Hayatı kaybetmekten daha kötü bir şey vardır.
Hayatın anlamını kaybetmek.

Onun için hayatınızın hikayesini yazarken, kalemi başkasının tutmasına izin vermeyin.

İki banyo arasındadır hayat.
Doğduğumuzda ebe, öldüğümüzde imam yıkar.
Önemli olan kirlenmeden yaşamaktır.

Çocuklarına Haccı anlatıyor anne: Konuyu anlamak için çocuk anneye soruyor.
İhramın şartları neydi?
Kötü söz söylememek, insanı, hayvanı, bitkiyi incitmemek, boş işlerle uğraşmamak, yalan söz etmemek, ibadet halinde olmak, der anne. Çocuk:
İnsan gibi davranmak mı yani?

Evet, bütün mesele hayatı anlamlı hale getirmek ve insanca yaşamaktır.

Hayat bir masal gibi başlar, yaşandıkça roman olur, anlattıkça fıkra…
Sonuç mu?
Hepsi hikaye…

Önemli olan başrolünü oynadığımız bu hayatın sonunda, yönetmen “KESTİK” dediğinde, mutlu sona ulaşmaktır.

Rabbim cümlemize mutlu sonlar nasip etsin.

Cuma'nın rahmeti ve bereketi hepinizin üzerine olsun.