Haydi bu yolculuğu hep beraber okuyalım!
Neden iyiyiz veya neden kötüyüz? Ön yargılara ve nefrete karşı koyamamak ya da iyilik yapan insanda tatmin duygusu. İşte insan; ne yapıyorsa yalnızlıktan yapıyor. Gaddar, zalim, çıkarcı vicdansız ve ahlaksız olmasının yanı sıra, şefkatli, nazik, vicdanlı ve yardımseverdir lakin “İyilik” ve “Kötülük” bu iki zıt kutup arasında savrulur insan. Hayat, doğru cevapları olmayan bir sınav aslında. Ne Faust, ne de Don Quichotte birbirini yenmek için yaratılmamışlardır ve sanat dünyaya kötülük etmek için icat edilmemiştir. Bir filmi izledikten, bir kitabı okuduktan, çok farklı biriyle tanıştıktan sonra, keşke bir çok kez dünyaya gelip hepsini yaşasaydım ya da en azından orada olsaydım demek. Oysa, kütüphanemde duran bu kitapların bir kaçını sizinle birlikte okumuştuk, bir şiirimiz vardı kendimize yaptığımız yolculukların. Şimdilerde kendimiz için, tam bir yabancıyız. Yaşamış sayılmaz, ölümle demlenmeyen derler ya işte tam da burada hayat insanları sevmez “İyilik” ve “Kötülük” insanın kalbindedir aslında. Hayat seni sevmese de mutluluk kaynağı hayatı sevmektir. Severek şükretmek, yaşantı aramak değil, kendimizi aramaktır.
Yüreğinin allak bullak olduğunun farkına vardığın da içine yaptığın yolculuklar yetim kalır. Neredeyim diye seslen istersen kendine, bak gör uzaklardan gelecek sesin. Hayat bir rüyadır; uyanınca uyuruz, uyuyunca uyanırız ve hayat şarkısını söylerken uykusuzluğa, umut etmeyi seversin yine de. Yenilişini, yıkılışını seversin. Hayat insana bağışlanmış değil ödünç verilmiştir. Acın geçince; küçücük bi umut ışığı olsa yeniden başlama enerjini seversin... Büyük bir nefes alırsın ve ciğerlerine kocaman bir oksijen çekersin ve hayatın tadına varmak istersin... güzellikleri paylaşarak o güzelliklerin zevkini ikiye katlamak. Düşmekten korkma ve düş suya. Zamanı sev, tuz kokusu, katran kokusu, ter kokusunu. Size "olamaz" diyenlere inat rüzgarı sev.
Son bir rüzgar geçer buradan, koşarsın ama yetişemezsin teğet geçer.