Bundan yıllar önce Yazar Halit Ertuğrul’un bir konferansına katılmıştım. Konferans veren kişi dinleyenlerin ilgisini çekmek için “Siz ne kadar şanslı insanlarsınız. Evinizden kalkıp kiminiz yürüyerek, kiminiz araçlarınızla bu konferans salonuna geldiniz. Ya akünüz bitseydi gelebilir miydiniz?” dedi. Daha sonra bu konuyu açarak bizi aydınlattı. Yazının başlığı Sizin de belki bu yazıyı okumanıza vesile oldu.
Bir konferansa katılmıştım bir ilimizde diyor,
Halit Ertuğrul. Tabi gazetelerde, ilan yerlerinde afişler asılmış, benim konferans vereceğim ile ilgili… Televizyonlarda, radyolarda konferans haberi var. İrtibat telefonu vermişler konferansı düzenleyenler. Konferans salonuna giderken , bir genç benimle telefonla konuşmak istemiş. Programı düzenleyenler Hocam bir kişi sizinle görüşmek istiyor, dediler. Arayan genç bir erkek sesiydi: “Hocam, sizin geldiğinizi duydum. Sizin kitaplarınızı okudum. Buraya kadar gelip konferans vereceğinizi duydum. Ancak aküm bitti gelemiyorum. Sizi çok seviyorum.” Dedi. Ben de “Akün bittiyse başka bir arabayla gel” diyecektim fakat telefon kapandı, diyor. Allah Allah “Ne demek aküsü bitmek?” Kafamdaki bu soru işareti ile konferans boyunca kendi kendime cevap aramaya çalıştım ancak bulamadım, diyor.
O gün vermiş olduğum konferansın sonunda kitaplarımı imzalarken, bir bayan bana dedi ki, “Hocam, sizi seven bir oğlum var, sizi bu akşam aramış, ancak aküsü bittiği için gelemedi, size selamı var” deyince.. Tamam dedim, bu tabiri çok merak etmiştim. Şimdi sorayım “Hanımefendi, sizin oğlunuz beni aradı, ancak ben konuyu tam anlayamadım. Allah aşkına ne demek aküm bitti?” Bana izah eder misiniz? Dedim.
Ah hocam dedi. “Benim oğlum, bir trafik kazası geçirdi. Uzun yıllar oldu. Kendisi bir akü ile çalışan bir arabada ancak oturabiliyor. Sadece boynu tutuyor. Bugün de kendisi gelmek istedi. Arabanın aküsü bitti, aküyü dolduramadık. deyince….Anladım ki dedi ve bizlere şu mesajı verdi:
Sizler ne kadar şanslı insanlarsınız ki, ayaklarınız tutuyor, bu salona kadar yürüyerek, kiminiz minübüse binerek, kiminiz kendi aracınızla buraya kadar geldiniz. Şimdi koltuklara oturmuş rahat bir şekilde beni dinliyorsunuz. Beni görüyorsunuz… Siz ne kadar şanslı insanlarsınız, dedi.
Evet öyle değil mi?
Biz sabah yatağımızdan kalktığımız zaman yüzümüzü yıkayabiliyor, dişlerimizi fırçalayıp traş olabiliyor, üzerimize elbisemizi giyip, yola çıkabiliyor, işimize gidebiliyorsak aslında ne kadar büyük bir nimetin içindeyiz. Ya yürüyemezsek, ya oturamazsak, ya göremezsek ya da duyamazsak..
Değerli Kardeşlerim, bazen içinde bulunduğumuz maddi ve manevi imkanların kıymetini idrak edemiyoruz. Pandemi süresince bir imtihandan geçiyoruz. Türkiyemiz risk anlamında kırmızıya boyandı. Sosyal mesafe, maske ve temizlik kavramlarına sahip çıkmalı ve gereken tedbirlere uymalıyız. Yoksa virüs bulaştığı insanlardan bazılarını teğet geçerken, bazılarını yeniyor.
Önümüzdeki bu gerçekleri görmemiz lazım. Nefessiz kalırsak bu dünyaya veda etmek zorunda kalabiliriz. Hakikati idrak edemezsek,
YA AKÜMÜZ BİTERSE NE YAPARIZ?
Ramazan’ın gölgesi üzerimize düştü. Cuma’nın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.